Sorunun Temelinde “Dünya Görüşü” Farkı Var

Taha Kılınç, Yeni Şafak gazetesindeki köşesinde Katar’ı ablukaya alan Körfez monarşilerinin hazırladığı “terörist” kişi-kurumlar listesini mercek altına almış.

Listede İhvan ile bağlantılı isimlerin ağırlığına dikkat çeken Taha Kılınç; “Özellikle Müslüman Kardeşler Teşkilâtı (İhvân) destekçisi isimlere listede ağırlık verilmesi, Katar’la yaşanan krizde İhvân’ın ana nedenlerden biri olduğu gerçeğini bir kere daha hatırlatıyor.” diyor.    

Listede “terörist kuruluşlar” kapsamında değerlendirilen kuruluşlar ve faaliyetlerine dair bilgiler de veren Taha Kılınç konuyla ilgili şu çarpıcı tespitte bulunuyor: “Özellikle Gazze’de faaliyet gösteren bu kurumların, artık Mısır (ve elbette İsrail) üzerinden Gazze’ye yardım götürmesi de mümkün olmayacak. Lübnan, Ürdün ve Suriye’deki kamplarda barınan on binlerce Suriyeliye ulaştırılan yardımların da boykotçu ülkelerin tavrı nedeniyle artık aksayabileceği belirtiliyor.”   

Körfez monarşileri ile Katar arasındaki sorunun temelde “dünya görüşü” farkı olduğunu da belirten Taha Kılınç’ın bu bağlamdaki değerlendirmesi şöyle: “Günlerdir yaşanan krizin gösterdiği açık bir husus var: Körfez’de şahit olduğumuz manzara, aslında bir “dünya görüşü” kavgası. Katar’ın boğulmak istenmesinin sebebi de temsil ettiği ve savunduğu şeyler. Arap monarşileri ve destekçileri açısından, Katar, kendi varlıklarını ve istikballerini tehdit eden bütün kâbusların toplamı demek aslında.”

Taha Kılınç’ın konuyla ilgili bugünkü Yeni Şafak’ta (10.06.17) yayınlanan yazısının tam metni:

Körfez’in Yeni ‘Terör’ Listesi

Katar’ı havadan, karadan ve denizden kuşatma altına alan Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan ve Bahreyn, ablukayı daha da daraltma adına, önceki akşam 59 şahıs ve 12 kurumun yer aldığı bir “terör listesi” yayımladı. Katar emirlik ailesinden bazı kişilerin de dâhil edildiği listede dokuz Arap ülkesinden isimler yer aldı.

Araya çeşni olsun diye serpiştirilen bir-iki isim hariç, listedeki kişilerin çoğunun ortak özelliği, Mısır ve BAE’nin iç ve dış politikalarına yüksek sesle ve fiilen karşı çıkıyor olmaları. Liste adeta Kahire ve Abu Dabi’de oturulup kotarılmış, Riyad ve Manama da sorgusuz-sualsiz onların arkasına takılmış gibi görünüyor. Özellikle Müslüman Kardeşler Teşkilâtı (İhvân) destekçisi isimlere listede ağırlık verilmesi, Katar’la yaşanan krizde İhvân’ın ana nedenlerden biri olduğu gerçeğini bir kere daha hatırlatıyor.

91 yaşındaki Mısır asıllı âlim ve davetçi Yûsuf el Karadâvî, “terör listesi”nin en dikkat çeken ismi. 1961’den bu yana Katar’da yaşayan ve aynı zamanda Katar vatandaşı olan Karadâvî Arap dünyasında o kadar sembolik bir şahsiyet ki, boykotçu ülkelerin basın-yayın organları iki gündür kendisi hakkında söylenmedik şey bırakmadı: Baş terörist, fitnenin kaynağı, zehirli şeyh, yılan dilli... Katar Emiri Şeyh Temîm bin Hamad’ın Karadâvî’ye hürmet ederken çekilmiş fotoğrafları da bol bol kullanıldı tabii bu arada.

Suudilerin finanse ettiği el Arabiya kanalı, Şeyh Temîm’in Nahda lideri Râşid Gannûşî ile çekilmiş eski görüntülerini de araya sıkıştırmayı ihmal etmedi. Gannûşî’ye dair herhangi bir tartışma gündemde olmamasına rağmen.

Yine İhvân’ın önemli isimlerinden Vecdi Guneym de listede. Mısır’da hakkında gıyabi idam kararı verilen Guneym’in bir süre Katar’ın başkenti Doha’da ikamet ettiği biliniyor. Abdulfettah Sisi hükümeti, vaazlarıyla ciddi bir izleyici kitlesine sahip olan Guneym’i, ülkedeki Hıristiyanların katledilmesine fetva vermekle suçluyor.

Listeye kendi önceliklerini dâhil ederken kantarın topuzunu hepten kaçıran Mısır yönetimi, hâlen ülkede tutuklu bulunan Dr. Ahmed Beltacî’yi bile eklemiş. 2013 darbesinden sonra tutuklanan Beltacî, hayatında Katar’a ayak bile basmamışken üstelik.

Çok sayıda işadamının da kendisine yer bulduğu “terör listesi”ne Libya kontenjanından dâhil edilen isim ve kurumlarsa, Mısır ve BAE’nin oradaki operasyonlarının önünde engel olarak görülenler. 2011’de başkent Trablus’un ele geçirilmesi sürecinde kritik bir rol oynayan Abdulhakim Belhâc, eski müftü Sâdık Gariyânî, İsmail Sellâbî bunlardan. “Terörist oluşum” olarak nitelenen Bingazi Savunma Tugayı da, Mısır-BAE koalisyonunun Libya’daki adamı General Halîfe Hafter’e sert muhalefetiyle biliniyor.

Listeye yazılan 12 ‘terörist’ kurum arasında, Katar’ın uluslararası operasyon gücünü teşkil edenler özellikle dikkat çekiyor. UNRWA (Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu) ve UNICEF’in (Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu) partneri olan, milyar dolarlık bütçeli yardım kuruluşu Qatar Charity bunların ilki. Emirlik ailesinin kontrol ettiği üç ayrı insani yardım kuruluşu daha listede. Özellikle Gazze’de faaliyet gösteren bu kurumların, artık Mısır (ve elbette İsrail) üzerinden Gazze’ye yardım götürmesi de mümkün olmayacak. Lübnan, Ürdün ve Suriye’deki kamplarda barınan on binlerce Suriyeliye ulaştırılan yardımların da boykotçu ülkelerin tavrı nedeniyle artık aksayabileceği belirtiliyor.

Katar'ın “ana akım” Arap siyasetinin dışına çıkışı böylelikle cezalandırılmaya çalışılırken, “terör listesi”nde Hamas’a direkt atıfta bulunulmadı. Katar’ın köşeye sıkıştırılmasının, İsrail’in attığı sevinç çığlıkları nedeniyle Arap kamuoyunda ters tepmeye başladığını fark eden Mısır-BAE-Suudi Arabistan troykasının dili, Hamas’a açıktan “terörist organizasyon” demeye varmamış görünüyor. Ancak yine de bu durum, Suudi basınının Hamas’ı terörle suçlamasına engel değil. Ukaz gazetesi, önceki gün yayımladığı bir haberde, Hamas’ın terör ve insan haklarına hürmetsizlik noktasında “DAEŞ’ten beter” olduğunu okurlarına duyurdu.

Katar’la ilgili böylesine kapsamlı bir karalama ve yok etme kampanyasına girişen boykotçu ülkeler, tedbirlerini sıradan internet kullanıcılarına da teşmil etti. Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn’de sosyal medya üzerinden Katar hakkında olumlu fikir beyan etmek 5 ilâ 15 yıl arasında hapis cezası getirecek. Resmen ilan edildi.

El Cezire’nin kapatılmasını açıkça Katar’dan talep eden karşı cephe, bunu henüz başaramasa da, fiili engelleme yoluna gittiler çoktan. Suudi Arabistan’da El Cezire televizyonunu ekran menüsünden kaldırmayan otellere 26 bin dolar ceza kesilecek. Bu da resmen açıklandı.

Günlerdir yaşanan krizin gösterdiği açık bir husus var: Körfez’de şahit olduğumuz manzara, aslında bir “dünya görüşü” kavgası. Katar’ın boğulmak istenmesinin sebebi de temsil ettiği ve savunduğu şeyler. Arap monarşileri ve destekçileri açısından, Katar, kendi varlıklarını ve istikballerini tehdit eden bütün kâbusların toplamı demek aslında.

Önümüzdeki yazıda, perde arkasında krizin mimarlığını yapan ve bölgede adeta siyasetin beyni konumuna yükselen bazı isimleri konuşalım. Marifetleri ve icraatlarıyla.

 

Yorum Analiz Haberleri

"Suriye'den bize ne?" yaklaşımını besleyen körlük
Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango
Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye