Sorun Sol Elle Yemenin Hükmü Değil, Eziklik Psikolojisini Aşamamak!

Serdar Tuncer bir vatandaşın sol elle yemek mevzusuna dair sorusuna Diyanet’in cevabından kalkarak kopartılan kuru gürültüyü ve bunun peşine takılıp ezik-büzük yorumlarla güya durumu kurtarmaya kalkanların zavallılığını irdelemiş!

Serdar Tuncer’in konuyla ilgili Yeni Şafak’ta yayınlanan yazısı şöyle:

Zırvanın Bini Bir Para

Diyanet İşleri Başkanlığına bir vatandaş soru soruyor: Sol elle yemek yemekte bir sakınca var mıdır?

Din İşleri Yüksek Kurulu cevap veriyor: “Yeme içmeyle ilgili genel ilkeleri belirleyen Hz. Peygamber (s.a.s), sol el ile yeme içmeyi hoş karşılamamıştır. Nitekim o, bu konu üzerinde önemle durmuş; şeytanların sol el ile yiyip içtiklerini haber vererek ümmetini uyarmış ve çocuklarına sağ el ile yemek yemeyi öğretmiştir (Buhari, Et’ime, 2; Müslim, Eşribe, 13).

Hz. Peygamber’in sağ elle yeme ve içme konusundaki tavsiye ve irşadlarına uymak her Müslümanın vazifesidir. Bu nedenle anne ve babaların çocuklarına diğer yemek adabıyla birlikte sağ elle yeme ve içmeyi de öğretmeleri gerekir. Fizikî bir engel sebebiyle sağ eliyle yiyemeyen kimselerin sol elle yeme içmesinde ise bir sakınca yoktur (Şevkânî, Neyl’ül-evtâr, III, 329,330)”.

Vatandaş merak edip bir soru sormuş, yetkili kurul vazifesini yapıp doğru ve zarifâne bir cevap vermiş, buraya kadar bir sıkıntı yok. Bir gazete, belki ortalığı karıştırabilirim diye bu fetvayı meşhur solaklar listesini de ilave ederek haber yapmış, normaldir; cibilliyetleri belli. Bir başka gazete muhtemelen sadece haber başlığını okuyarak “Benim sadece sol elim var” diyen bir kişinin sosyal medya yorumunu da katmış haberine. Komik, güler geçeriz ama buradan sonra yaşananlar yok mu; acı, hem de çok acı!

Bazı Müslümanları aldı bir telâş. Hemen kör olası aşağılık kompleksleriyle durumdan vazife çıkartarak, şirin gözükme derdine düştüler. Zırvanın bini bir para! Yok efendim sağ elle yemeye gösterdiğimiz hassasiyeti bilime, teknolojiye gösterseymişiz, uçarmışız şimdiye kadar. Yok çocuklarımıza sağ elle yemeyi öğreteceğimize kul hakkı yememeyi öğretseymişiz. Yok bizim dinimiz aslında çok güzelmiş de böyle saçmalıkları (!) din diye bize anlatanlar yüzünden hep böyle oluyormuş. Diyanetin başka işi yok muymuş, bu çağda böyle şeyler olur muymuş, sağ el ve sol eli de yaratan Allah değil miymiş, Kur’ân’da böyle bir şey geçiyor muymuş, muş muş da muş muş. Ne ararsan var, hakikatten gayrı!

Sanırsın ki Diyanet İşleri Başkanlığı, ülkenin içinden geçtiği hengâmede işi gücü bırakıp çocuklara sağ elle yemek yemeyi öğretme seferberliği başlatmış. Yok böyle bir şey! Elin oğlu binlerce sorunun cevaplandığı web sayfasından cımbızla bir fetva bulup “ya tutarsa” diye algı çalışması yapıyor, bizim saf sazanlar da hemen atlıyor. Başkalarının algı çalışmasının malzemesi olmaya ne kadar meraklıymışsınız!

Sanırsın ki biz yemeği sağ elle yediğimiz için bilimde, teknolojide, bilmem ne de bu kadar geri kalmışız. Türkiye’nin eğitim davasını halletmenin yegâne yolu, anne babaları sağ el hassasiyetinden vazgeçirmekten geçiyor. Öyle ya Einstein sağ elle yeseydi hamal olacaktı, Heidegger sol elle yemeseydi bir baltaya sap olamazdı, Hawking bütün zekâsını sol eline borçlu.

Sanırsın ki; çocuklarımıza iki şeyden birisini öğretme hakkımız var da, birisini öğretirsek çocuk diğerini öğrenemeyecek ve biz de bu hakkı, yemeği sağ elle yemekten yana kullanıyoruz. Anneler çocuklarına diyor ki: Evlat kul hakkı diye bir şey var, o çok da önemli değil. Sen aman yemeğini sağ elle ye! Çocuklar da büyüyünce tutturuyor tabii: “Kul hakkı yiyebilirim çünkü yemeğimi sol elimle yemiyorum.” İkisini birlikte öğret yahu, engel olan mı var?

Bunlar iyi niyetli, irfansız ve şahsiyetsizler güruhu. Bir de şirinlik budalası sevgi pıtırcıkları var ki sormayın. Bu pıtırcıklar dinsizlere dini güzel göstermek için dinden bile vazgeçerler. İşleri güçleri konjonktür. Mevcut şartlara, çağa, akıllarına(!) uymayan hadis ve sünnetleri anında inkâr ederler. Ayetleri kalabalıklarda okumamakla yetinirler, şimdilik! Kuzey Avrupa’nın küçük bir eyaletinde referandum yapılmıştı bir zaman: Cehennemle ilgili bölümler çocukları korkutuyor, İncil’den çıkaralım mı çıkarmayalım mı? Sonuç “evet” çıkmıştı da budamışlardı kitaplarını. Bu şahsiyetsiz kafanın bizi en son raddede götüreceği yer işte burasıdır. Sağ elle yiyip içme sünnetini inkârla başlar iş, “Allah katında din ancak İslâm’dır” âyetini Kitab-ı Kerim’den çıkarmaya kadar varır da, ne olduğunu anlamazsınız bile.

Ama, ama diyorlar, şeytan sol eliyle yer deyince sol eliyle yemek yiyenler inciniyor. Şeytanın sol elle yediğini bize haber veren Peygamber Efendimiz değil mi? Bir Müslüman zaruret olmaksızın sol eliyle yemek yerse şeytanı sevindirir, peygamberini incitir. Bu kadar net! Kimse kusura bakmasın, O’nu (s.a.s) incitenler incinmesin diye, ben hadis-i şerifi inkâr edip Efendimi incitecek değilim!                   

Yemeği sağ elle yemeyelim, suyu üç yudumda ve oturarak içmeyelim, çocuklara Subhaneke ve Elham öğretmeyelim ama güzel ahlaklı olalım, kul hakkı yemeyelim, adalete dikkat edelim, çocuklarımıza Veda Hutbesi’ni ezberletelim.  Oldu, başka?

“And olsun ki, sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok anan kimseler için Resulullah en güzel örnektir” diyen Allah’ın kuluyuz. “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” diyen bir peygamberin ümmetiyiz.

Yemeği sağ elle yeme hususunda bile güzel ahlakı tamamlamak için gönderilen peygamberine benzeyemeyen kişi, güzel ahlak sahibi olmak gibi bir davayı kendi başına nasıl halledecek?

Suyu onun gibi içmek kadar basit bir meseleye dahi riayet etmeyenler, kul hakkı yememek gibi büyük bir sorumluluğun hassasiyetine nereden ve nasıl sahip olacak?

Subhaneke ve Elham’ı öğretemediğiniz çocuklarınıza Veda Hutbesi’ni nasıl ezberleteceksiniz?

Olmaz, olmaz, olmaz!

Bu kafayla bırakınız kendi çocuklarımızın istikbalini güzelleştirmeyi başkasının çocuklarının mazisini bile ifsad ederiz. Kemal Öztürk, sol el ve bilim teknolojiden bahseden bir tivit attı, altına yazılan yorumlardan birini görünce ağladım. Diyor ki: “Keşke rahmetli annem de bu yazdığınızı görseydi. Sağ elle yemem için beni ne kadar zorlamıştı, hiç de gerek yokmuş hâlbuki!”

O annenin kemikleri sızlamadı mı şimdi?

Tiviti siler mi diye umut ettiğim Kemal Abi, konunun üstüne bir de yazı yazdı.

Ah ki ah!

Keşke çay içtiği bir güzel adama dünkü yazısını okusa ve peşinden sorsa: “Felekte hâsılı insan isen bir cânı incitme/Günahkâr olma Fahr-i Âlem-i Zîşânı incitme” ne demek hocam?

İman dediğiniz; “O diyorsa doğrudur” idrakine erebilmektir, gerisi dansözlük!

Sert olduysa, şiirle söyleyelim:

“Müjdecim, Kurtarıcım, Efendim, Peygamberim;

Sana uymayan ölçü, hayat olsa teperim!"

 

Yorum Analiz Haberleri

Amerika ikileminden kurtulalım
Yasadışı bahis bağımlılığının feci boyutları
Türkiye’de toplumsal değerlerin karmaşıklığı
Filistinlilerin yenilgiyi kabul etmesini mi bekliyorlar?
Atatürkçüsünün kendini Kemalist, inançlısının kendini dindar görmediği garip bir toplum…