SORU: Gülen Cemaati, 17 Aralık sürecinin yolsuzlukla mücadele süreci olduğunu ileri sürüyor ve hükümeti yolsuzlukların üstünü örtmeye çalışmakla suçluyor. Gerçekten bu mudur bütün mesele?
CEVAP: Tabii ki değildir. Bütün mesele olmak şöyle dursun, meselenin küçük bir parçası bile değildir bu. AK Parti kadrolarına yönelik haklı-haksız yolsuzluk iddiaları her zaman olmuştur ama Pensilvanya Örgütü bunları şimdiye kadar hiç mesele edinmedi. Kaldı ki, parayla ilişkileri fevkalade sorunlu olan bir örgütten bahsediyoruz; himmet adı altında topladığı milyarlarca liraya makbuz kesmeyen ve bu paraların nerelerde kullanıldığını belgelemeyen bir örgütün yolsuzluğa zerre kadar bile tepki duyması mümkün değil. 17 Aralık ve 25 Aralık’ta patlattıkları dosyaların daha ziyade imam-hatip talebelerine hizmetleri veya dünyanın en büyük havaalanının inşasını yahut Kürdistan Bölge Yönetimi ile ticari ilişkileri engellemek gibi alçakça emellere matuf olduğunu da hatırlatalım.
SORU: Öyleyse, mesele dershanelerin kapatılması mıdır?
CEVAP: O da meselenin aslına tahakkuk etmiyor. Meselenin aslını, daha 17 Aralık sürecinden evvel, Today’s Zaman gazetesinin neşrettiği bir manifestoda açıkça ilan ettiler. Dediler ki: ‘Biz şu üç sebepten ötürü hükümetin aleyhine döndük: Hükümet İsrail’le ilişkileri bozup Ortadoğu ile yakınlaştığı, Avrupa Birliği’ne tam üyelik perspektifinden uzaklaştığı ve Kürt Meselesi’ne barışçı çözüm konusunda terör örgütünün nüfuzunu arttıracak adımlar attığı için.’ Bu manifestoda ne yolsuzlukla ilgili bir madde var, ne de dershanelerle ilgili. Bütün mesele, Yeni Türkiye’yi hazmedememeleri. Daha doğrusu, Yeni Türkiye’yi hazmedemeyen küresel sistem ağalarının dümen suyunda gitmeleri. Onların dertleriyle dertleniyor ve o manifestolarında mealen şunu söylüyorlar: ‘İsrail’e uşaklık eden, Ortadoğu’ya yani kendi özüne uzak duran, Avrupa Birliği’nin kapısında salya sümük ağlayarak merhamet dilenen, küresel sistemi sarsacak işlere soyunmayan ve Kürt Meselesi’nde silahların susması için gerekeni yapmaktan da geri durarak emperyalistlerin fitnelerine çanak tutan eski Türkiye’yi geri istiyoruz biz.’
SORU: Her şeyi küresel güçlere bağlamak komploculuk olmuyor mu?
CEVAP: Her şeyi küresel güçlere bağlayan biz değiliz, onlar! Merkez Bankası faiz oranlarını yükseltmek zorunda kaldığında Pensilvanya’ya bağlı Bugün gazetesinin genel yayın yönetmeni ‘Merkez Bankası nasıl faiz oranlarını yükseltmek zorunda kaldıysa, hükümet de dış politikada küresel politikalara boyun eğmek zorunda kalacak’ diye sevinmedi mi? Zaman gazetesinin eski İslamcı yazarı ‘Küresel güçlerin çarkına çomak sokarsanız işte böyle dayak yersiniz’ diye peş peşe üç yazı yazmadı mı? 17 Aralık’ın Yeni Türkiye’yi imha etmeye dönük küresel bir komplo olduğunu ve dolayısıyla Pensilvanya Örgütü’nün emperyalizme çalıştığını itiraf ediyorlar.
SORU: Peki, sebebi ne bu ihanetin?
CEVAP: En iyi ihtimalle aşağılık kompleksi. Bugüne kadar hiçbir siyasi otoriteye isyan etmediler. İsrail’den 28 Şubat generallerine kadar en zalim otoritelere bile aşk ve şevk ile selam çaktılar. AK Parti hükümetine savaş ilan edebildiklerine göre, onu otorite saymıyorlar. Otorite saymıyorlar, çünkü bu ülkeyi bu ülkenin çocuklarının yönetebileceğine ihtimal vermiyorlar. Asıl otoritenin ABD ve İsrail olduğuna inanıyorlar. Onların dümen suyunda gitmezlerse ellerindeki her şeyi kaybedeceklerini zannediyorlar.
SORU: 30 Mart’ta ne olur?
CEVAP: Adaylar bir yana, o gün esasen Yeni Türkiye ile Eski Türkiye arasında tercih yapacak seçmen. Yeni Türkiye yükselen Türkiye, eski Türkiye ise alçalan Türkiye’dir. Bir de, ‘cemaatçi’ kardeşlerini daima koruyup kollayan ve ele güne karşı yıllar boyu yiğitçe savunan Erdoğan’ın temsil ettiği delikanlılık ile O’nu ve hepimizi arkadan vuran, en yakın arkadaşlarına bile tuzaklar kuran pornocu abilerin temsil ettiği namertlik oylanacak bu seçimde. AK Parti seçimden ezici bir zaferle çıkarsa, Yeni Türkiye’yi ezmeye çalışan küresel güçler ve onların yerli uşakları ezilmiş olur. Beklediğimiz, Rabbimizden dilediğimiz budur.
STAR