27 Nisan 2007 gecesi 23.30’dan sonra Türkiye’de hiçbir şey eskisi gibi olmadı.
Sahte siyasi pozisyonlarını eriten bir gece yarısı aydınlanması yaşadı Türkiye.
27 Nisan e-muhtırası, Türkiye’nin darbe tatbikatıydı.
27 Nisan gecesi Türkiye’deki saf demokratların gözünü açtı. Artık biliyoruz ki o gece yarısı ve sonrasında yaşananlar muhtemel bir darbe sonrasında da aynen yaşanacaktır.
27 Nisan muhtırasının bozuk Türkçesi bize göstermiştir ki yarın darbe olsa darbenin bildirisi “İrticacı ve bölücüler oha falan olmuş” diye başlayıp “Darbe yaptık dermişim” diye bitecek.
Darbe olduğunu yine Metehan Demir’in tok sesinden duyacağız.
NTV, Habertürk ekranlarına üstü üste sevinçli CHP’liler, gururlu emekli askerler ve “asker ne yapsın, keşke olmasaydı” kıvamındaki Tufan Türençler çıkarılacak.
CHP’li Mustafa Özyürek, Onur Öymen kanallara canlı bağlanıp “Bu bir darbedir hükümet gereğini yapsın” diye darbenin arzuhalciliğini yapacak.
Yarın bir darbe olursa yine milyonlarca kişi ertesi gün Çağlayan Meydanı’na koşup bayraklarıyla kutlama yapacak. (Sakın o mitingde darbeye de karşı çıkılmıştı yalanına bakmayın, bizzat şahidiyim) Muhtemelen mitingde darbe bildirisi Şehrazat’ın Onur’una okutulacak. Belki kürsüye çıkan bir kişi vaziyeti kurtarmak için konuşmasının bir yerinde “keşke darbeye gerek kalmadan bu çözülseydi” diyecek. Ama o da hiç alkışlanmayacak.
Hürriyet gazetesi birinci sayfasına yine bir Bülent Arınç resmi basıp üstüne “Her şeyi bozan o” diye yazacak.
Bugün hâlâ utanmadan önüne gelene demokrasi dersi vermeye çalışan Ertuğrul Özkök “Bu darbe, sadece demokrasimiz değil, aynı zamanda iktidarımız, muhalefetimiz, hepimiz için büyük bir ayıptır. Ama “vicdan” duygum beni insafa davet ediyor. Demokrasi kaygısıyla, sadece askeri eleştirmek, ne adil, ne yararlı, ne de sonuç verici bir girişim olacaktır. Çünkü bu darbe bildirisinde savunulan görüşler, toplumun önemli bir bölümü tarafından paylaşılmaktadır” diye yazacak.
Gazetenin liberallere çakma müfrezesinin iki numarasına yükselen Ahmet Hakan “Sivil siyaset sorumlu davranmayacak, iktidarıyla muhalefetiyle ülkeyi darboğaza sokacak, oluşan zemin üzerine “muhtıra” gelecek... Ve bize de sadece ve sadece “Muhtıraya karşıyız” demek mi düşecek?” diye yazarak darbe olduğunda kendisine ne demek düşeceğini unutacak.
Bugün darbe anayasası değişmesin diye daha taslak çıkmadan kendilerini gazetelere televizyonlara atan aydınların 27 Nisan bildirisine karşı ancak 15 gün tartışıp uzlaşarak yayınlayabildikleri “kahrol muhtıra” bildirisi hatırlanıp, onlardan hiçbir şey beklenmeyecek.
“Bu darbenin sola karşı yapılmadığına” kanaat getirince Türkiye solunun büyük bir kısmı hem darbeye hem de AKP’ye karşı çıktıklarını söyleyerek vaziyeti kurtarmaya çalışacak.
Yani ey demokrat aradan geçen üç yıl seni bekleyen muhtemel felaketi unutturmasın. Şartlar ve vaziyet hâlâ aynıdır.
27 Nisan 2007 biz herkesin bir gün demokrat olabileceğine inanmış saf demokratların aydınlama günüdür.
Yani “Son günlerde meydana gelen gelişmeler hakkında” düşünürken “Son günlerde meydana gelen gelişmeler hakkında” başlıklı üç yıl önceki muhtırayı unutma ve unutturma.
Bu arada bir Büyükanıt vardı ne oldu ona?
***
27 Nisan’ın e-çiçeği
Güvenilir bir kaynaktan duyduğuma göre 27 Nisan gecesi, geçenlerde “herkes horul horul uyurken biz bildiri yazıyorduk” diyen Cemil Çiçek aslında “biz de onlara internet sitemizden cevap verelim” gibi bir öneride bulunmuş. Ama kimseyi ikna edememiş. Erdoğan birkaç kurmayına bildiriyi yazma talimatını vermiş. Ceza olarak da bildiri Çiçek’e okutulmuş.
yildirayogur@gmail.com
TARAF