Son ‘Gülen’ Oligarşi Olmasın
Kenan Alpay
Toplumsal hayatın adeta olağan bir parçası gibi işleyen ‘operasyonlar’ son on yıllık süreçte giderek askeri ağırlıklarını yitirince devreye farklı versiyonlarının girmesi çok da zor olmadı. Çünkü devletin kurucu ideoloji ve kadroları hem ülke içindeki hem de uluslararası ilişkiler ağındaki denge ve misyonları inşa ederken önceliği askeri bürokrasiye yüklemiş olsa bile harekât merkez ve yeteneklerini çeşitlendirmeyi çok iyi planlamışlardı.
İşte görüldüğü üzere siyasal ve toplumsal temelleri defalarca çökmüş, hukuken ve ahlaken meşruiyeti kalmamış bir statükonun muhafızı bürokratik oligarşi ne kadar yenilse de operasyona doymuyor. Bu operasyonlarda kısmen haklı gerekçeler, hukuki bazı dayanaklar olmadığı anlamına gelmiyor elbette. Hiçbir surette “darbeler de boşuna yapılmadı” bağlamında değil fakat operasyonların zemin bulduğu iktisadi ve siyasi alanlar çoğu zaman “ateş olmayan yerler” değil neticede.
Devletle Değil Hükümetle Kavga
AK Parti Hükümeti ile F. Gülen Cemaati arasındaki ittifakın rekabete, rekabetin açık bir savaşa dönüşme hikâyesi üzerine epeyce söz söylendi. Herkesin bildiği ama önemini yeterince takdir edemediği mesele tekrar kendini dayattı: Gülen Cemaati’nin hem din hem de siyaset kodları birçok noktada AK Parti’yi kuran kadrolarla hem ayrışıyor hem de çatışıyor. Dine ait olanı siyasete ait olandan ayrıştırmak mümkün değilse de biz şimdilik durumun siyasal alandaki tezahürleri üzerinden değerlendirilmesine ağırlık verelim.
İlk elde Hükümet’in değil ‘devlet’in son operasyonlar karşısındaki duygu ve düşüncelerine bakmak gerekirse CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun ilk beyanı son derece manidar sayılabilir. Şöyle diyor Kılıçdaroğlu: “Her operasyonu, her haberi yakından takip ediyoruz. İnşallah soruşturmayı yürüten savcılarının başına bir şey gelmez.”
MHP lideri Bahçeli’nin perspektifi bakın bu konuda nasıl tezahür ediyor: “Meseleyi, ‘Hükümet-Cemaat’ çekişmesine hapsetmek, yolsuzluklarla ilgili soruşturmayı zamanlama itibarıyla manidar bulup yakın geçmişteki iktidar tasarruflarına misilleme olarak yorumlamak son derece maksatlı, son derece kasti ve oldukça da akıl dışıdır.” Daha düne kadar ‘Atlantik Ötesi’ kod adıyla anılan Gülen Cemaati ile AK Parti ittifakının ABD ve İmralı’dan aldıkları talimatlar doğrultusunda ülkeyi uçuruma sürükledikleri yolundaki ısrarlı söylemler nasıl da çabucak buharlaştı. Demek ki dershaneler sadece başarısızı ve tembel öğrencilerin değil müflis ve beceriksiz siyasetçilerin de istikbalini kurtarmaya hizmet ediyormuş.