Son durak cezaevi mi, zamanaşımı kaşeli arşiv dosyası mı?

Ali İhsan Karahasanoğlu

Birkaç gündür aklımdaydı.. “Ne oldu şu Doğan grubunun ‘kağıt üçkağıdı’ ile ilgili soruşturması” diyecektim.

Tam diyecektim ki; savcılık bizden önce davranıp, eleştiri yapmamıza fırsat vermeden atakta bulundu..

Hayır, iddianameyi hazırlayıp, yetkili mahkemeye göndermedi..

Ya ne yaptı?

SPK’ya yazı gönderdi..

Ne yazısı?

Aynen İsmail Hakkı Karadayı hakkında, Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nın görevsizlik kararı vererek, dosyayı Askeri Savcılığa göndermesindeki gibi; Üsküdar Savcılığı da (tam olarak görevsizlik kararı olmasa da, benzer bir karar ile) SPK’ya müracaat etti.

Herkesin anlayacağı dilden ifade edecek olursak, “topu aldı, hiç gereği yok iken taca attı!”

Artık top toplayıcı, ağır hareketlerle gelip topu alacak, en yakın futbolcuya topu vermek üzere harekete geçecek! Sonra..

Amaan.. Daldık maç anlatıyoruz biz de..

Bunlar insanda kafa bırakmıyorlar ki!

“Kağıt üçkağıdı” ile ilgili tartışmaların başlamasından bu yana, tam 7 ay geçti.. Olayın taa 5 sene öncesinde gündeme gelip, savcılıkta bir dosya bile açılmadan unutturulması aşamasını hiç hatırlatmıyorum.

Son olarak, 7 ay önce, 2008 Eylül’ünde aynı konu, tekrar gündeme geldi. Başbakan bir konuşmasında bahsetti.

Arkasından gazeteniz Vakit, olayı belgeleri ile manşetten verdi..

Vakit’te yayınlanan belgeler üzerine de, SPK harekete geçti.. Olayı soruşturdu ve 16 Ekim 2008’de savcılığa suç duyurusunda bulundu..

Sonra ne oldu?

Sonra bir şey olmadı..

Aradan 5.5 ay geçtikten sonra, dün bir bilgi geldi.. Üsküdar Savcılığı, küçük yatırımcıların zarara uğraması ile ilgili daha geniş araştırma yapılması için, SPK’ya yazı gönderdi!

Oysa dosyanın tamamı, birkaç yüz sayfalık bir şey olmalı.. Her gün 20 sayfa okunsa, 500 sayfalık bir dosya, 25 günde bitirilirdi..

5.5 ay ne beklendi? Niye beklendi?

Çok daha vahimi, “Konuyu araştırıp, kapsamlı bir rapor verin” demek için, 5.5 ay beklenilir mi?

Görüyorsunuz ya, savcılar arasında ne kadar farklar var!

Ergenekon soruşturması gibi, önümüzde örnek alınabilecek nice savcılar var..

Birkaç yüz sayfalık dosyayı değil okumak, binlerce sayfalık iddianameler yazıyorlar....

Ama Üsküdar’daki soruşturmayı yürüten savcımız, SPK tarafından hazırlanıp gönderilen dosyanın okumasını bile, aylarca bitiremiyor!

Böyle garip bir ülkede yaşıyoruz işte..

Ergenekon savcılarına tantana ediliyordu: “2300 sayfalık iddianame olur mu?” diye..

Sonrasında ikinci iddianame açıklandı.. Bu sefer de “1900 sayfalık iddianame olur mu, olmaz mı?” tartışması başlatıldı..

İşini yapan savcılar eleştiriliyor..

Diğer taraftan basit bir soruşturmada 5.5 ay boyunca ciddi hiçbir adım atmayan savcılar, el üstünde tutuluyorlar.

Bugün göreceksiniz, Ergenekon savcılarını beğenmeyenler, Aydın Doğan’ın kağıt usulsüzlüğü dosyasını 5.5 boyunca okumasını bile yapamayan savcı için tek satırlık eleştiri getirmeyeceklerdir..

Türkiye’de davalar, böyle yürüyor işte.. Kimi savcılar, binlerce sayfalık iddianame yazıyor, eleştiri bombardımanına tutuluyor..

Kimi savcılar ise, birkaç yüz sayfalık dosyayı bile okumadan ayları geçiriyorlar, ama kimsenin gündeminde olmuyorlar!

Kimse sormuyor, “Sayın savcımız, bu ne ağır yürüyen bir soruşturmadır. Siz aslında bu soruşturmayı, re’sen kendiniz yapmalı idiniz. Kendiniz bu soruşturmayı yapmamışsınız. Size suç duyurusunda bulunulmuş.. Siz yine de işi ağırdan alıyorsunuz” diye.. sizin yok?” demiyor..

Ve böylece, Aydın Doğan’ın zanlı olduğu bir soruşturmada, dosyalar ağır aksak yürütülüp, unutturulmaya çalışılıyor!..

Yakında fırsat bulunursa, “zamanaşımına uğradı” denilip kapatılırsa, hiç şaşırmayın!

Dosyanın sonunda kapağına yazılacak ifade, “zamanaşımı”ndan başka bir şey değildir çünkü..

Bakırköy 22. Asliye Ceza Mahkemesi’nde, zamanaşımına 25 gün kala açılan vergi kaçakçılığı suçlamalı dosya, yetkisizlikle Küçükçekmece Adliyesi’ne gönderilmişti...

Bir o adliye, bir bu adliye.

Şimdi ise, “kağıt üçkağıdı” ile ilgili dosyada benzer gelişmeler yaşanıyor. SPK savcılığa, savcılık tekrar SPK’ya..

Bakalım son durak, zanlıların girdiği “cezaevi” mi olacak, yoksa “zamanaşımı kaşesi yemiş dosya”nın, arşive kalkışı mı?

Ha bu arada hatırlatalım, “kağıt üçkağıdı” ile ilgili olarak, Aydın Doğan’ın gazetemiz aleyhine açtığı ceza ve tazminat davaları sürüyor..

Kimbilir; belki de cezaevi yolu, Aydın Doğan’a değil, bize görünür!

Burası Türkiye.. Her şey olabilir!

VAKİT