Laikliği daha pek çok konuşacağız; çünkü Türkiye'nin en sancılı alanlarından birisi laiklik ekseninde ortaya çıkıyor.
"Türkiye laikliği" denince Fransız modeli akla gelir. Dine karşı en katı, en dışlayıcı çerçeve olarak bilinir Fransız laikliği. İşte buna bir itiraz var. Üstelik Fransa'dan... Fransa Milli Bilimsel Araştırma Merkezi uzmanlarından Pierre Jean Luizard, "Sizinki, diyor, Fransa'nın Fransa'da değil, sömürgelerinde uyguladığı model." Müthiş bir tespit değil mi?
Zaman gazetesinden Ali İhsan Aydın'ın Luizard'la Paris'te yaptığı mülakat çok çarpıcı tespitleri ihtiva ediyor. Ezber bozmaksa işte bu. Ezber bozmaya hazırsanız, o mülakattaki bazı tespitleri birlikte okuyalım: "....Laiklik, ama din-devlet ayrımı olmadan. Türkiye'deki laikliğin, Fransız laikliğiyle çok az benzerliği var. Bu, daha çok sömürge benzeri tarihiyle ilgili. Türkiye hiçbir zaman sömürge olmamışsa da, 1920'lerde yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı.
Laiklik, yeni Kemalist elitler için kazanan güçlerin değerlerini taklit etme aracı oldu. Anglo-Sakson tarzı sekülerleşme de vardı. Fakat, Kemalist elitler, Osmanlı geçmişiyle sert bir kırılmaya ihtiyaç duyuyordu. Ve bu Anglo-Sakson sekülerizmi yeterince sert değildi. Fransa model alındı. Çünkü, Fransa'da laik ve Katolik olarak "iki Fransa arasında" savaşa yol açan bu laiklik, Osmanlı geçmişiyle kırılmayı sağlayan bir modeldi. "Türkiye'de Cumhuriyet'in ilanından sonra çok şiddetli bir laikleşme süreci yaşansa da, din tamamen atılmadı. Tam tersi İslam'ın devletleştirilmesi ve millileştirilmesi gerçekleşti...
Atatürk, dindar değildi fakat kısa sürede dini yok edemeyeceğini anladı. Ve çözüm olarak dini kontrol eden devlet kurumları kuruldu... Yok edilemeyen din, kontrol edilmeliydi. "...Mustafa Kemal, sadece yeni bir devlet değil aynı zamanda yeni bir İslam da oluşturdu. AK Parti, bu reformist ve modern İslam'ın çocuklarıdır, Osmanlı döneminin değil." Luizard'a ilginç bir soru soruluyor: -Acaba Fransa İslam'la ilişkilerinde Türkiye laikliğini mi örnek aldı? Luizard buna "Evet, ama sömürge konteksinde, diyerek cevap veriyor. Sarkozy'yi de bunun için suçluyoruz" diyor.
Fransa'daki İslam'ı, Fransız sömürgesindeki Cezayir'de İslam'a davranıldığı gibi ele alıyor. İşte Luizard'ın bu konudaki tespitleri: "-Yani, İslam'ı kontrol etmek lazım. İslam tehlike olarak görülüyor. Denetim altına alınmalı. Bundan dolayı, bu bağlamda Türkiye'de de sömürge unsurlarının görüldüğünü söyledim. Fransız Cezayir'inde din ve devleti ayıran 1905 laiklik yasası Müslümanlara uygulanmadı. Halbuki Cezayir, Fransa'nın bir toprağı olarak görülüyordu. Bütün Fransız yasalarının uygulanması lazımdı. 1905 yasası, Hıristiyanlara ve Yahudilere uygulandı, fakat Müslümanlara değil.
Neden? 'Dikkat, eğer Müslümanları kendi işlerini kendilerinin yapmalarına izin verirsek, İslamcı hareketlerle karşı karşıya geleceğiz' diyen en savaşçı laiklerdi. Bugün, Fransa İslam Konseyi'ndeki ve Kemalist elitlerdeki mantık da aynı: Cemaatleri, halk İslam'ını, tarikatları bastırmak lazım. İslamî söylem devletin tekelinde olmalı. Türkiye'deki laiklik, sömürge modeli... Dinin modernleştirilmesi ve reforme edilmesi lazım. Devletin kontrolünde olmalı. Mustafa Kemal de, İslam için aynı şeyleri düşünüyordu. Ama bir dini "medenî" yapmak için, onu serbest bırakamayız. Devlet denetiminde olmalı anlayışı." Fransız sosyal bilimci, Türkiye ile ilgili olarak bir konuya daha temas ediyor.
İktidar laiklik ilişkisine. Luizard'a göre, "Türkiye'de asıl problem iktidarı elinde bulunduran elitlerin değişimi konusu. Otoriter laiklik sona ermiş olsa da, bu elitler iktidarı tekellerine alırken laikliğin ulus-devlet ile birlikte gittiği siyasî bir yapı tarafından destekleniyorlar. Bu, laik elitlerin en büyük kozu... Problem, otoriter laiklikle, etnik olarak homojen Türkiye fiksiyonunun devamı arasındaki ilişki. İkisi birlikte gidiyor." Peki Luizard'a göre acaba Türkiye ne zaman normalleşir?
"-Bu konuda çok iyimser değilim, diye söze başlıyor ve şöyle devam ediyor. "Çünkü, ben hâlâ laiklikle, laikliğin her türlü demokratik süreci engellenin meşrulaştırılması arasında yakın bir bağın olduğunu zannediyorum." Ve ona göre "Bu bağ bir paradoks. Bana göre, otoriter laiklik ve Türk-ulus, devletin ayrılamaz bir çiftti. Laiklik konusunda liberal bir değişim yaşansa bile aynı dönüşümün ulus-devlet konusunda olması zor görünüyor. Otoriter laik elitler de tam buraya oynuyorlar. AK Parti'ye özellikle Kürt sorununda tuzak kuruyorlar. Kürt sorununda AKP, askerlerin gözetimi altında. Bu konuda sıkışmış durumdalar. Bu alanda, otoriter laik elitler, kamuoyunun büyük desteğini alabilirler."
Peki Luizard'a göre "Sorun ne zaman biter?" İşte cevabı: "-Laiklik, artık, eski ve yeni elitler arasında iktidar kavgası etrafında bir araç olarak kullanılmadığı zaman... Otoriter laiklikle ulus-devlet arasındaki ilişkinin, laikliğin daha liberal bir yapıya doğru gitmesini engelleyebileceğini düşünüyorum. Çünkü, tam ayrılma olsa, devlet cemaatlere otonomi verse, o zaman ¬levilere ve herkese vermek lazım. Şimdilik bu durumun çok uzağındayız.....Türkiye'nin homojen olmadığını kabul etmeden demokratikleşme düşünülemez." Laiklik, ulus - devlet, demokrasi, özgürlük, cemaatler, kimlikler.... Her şey ne kadar iç içe ve ne kadar sorunlu... Bazı şeylerin "Ben yaptım oldu" mantığı ile olmadığı o kadar açık ki...
MİLLETİ KAPATMAK
T ürkiye'nin çilesi bitmiyor. Yıl 2008. Üzerinden henüz bir yıl geçmemiş, seçimde yüzde 47 oy almış, iktidardaki bir parti için kapatma davası açmak. Bunun adı demokrasi. Askeri darbelerden kurtulduk diyorsunuz, yargı darbesi geliyor. Yazık. Cumhurbaşkanı için bile siyaset yasağı isteniyor. İyi ki hukuk devletiyiz. Ya bir de hukuk devleti olmasaydık, maazallah neler olurdu!
Türkiye'nin kulaklarında "Sizi buraya getirenler böyle istiyor" sözleri çınlayıp duruyor. DTP için kapatma davası sürüyor. AKP için kapatma davası açıldı. MHP için kapatma davası açılmasa da AKP'ye açılan dava, zımnen MHP'yi de kapsıyor. Ne kalıyor geriye?
CHP Tek parti CHP. İdeal siyaset!!! Türkiye'nin çilesi bitmiyor. Demokratikleşme paketleri berhava!!
Ne diyordu Danıştay Başsavcısı?
"İdamlarda halk coştu" diyordu.
Hangi halk? Acaba bu zihniyet CHP dışındaki dünyayı halk saydı mı?
Acaba milleti kapatmak nasıl bir şeydir?
Acaba AKP, hangi davranışları ile laiklik karşıtı eylemlerin odağı oldu?
Başörtüsü mü?
Milletin %80'inin özgür olmasını istediği başörtüsü mü?
"Siz milletten %99 oy alsanız yine de kapatırız" demek mi bu davaların mesajı? Türkiye'nin çilesi bitmiyor! Bitmiyor! Bitmiyor!
Bugün gazetesi