Somali’nin geleceği, 2. İstanbul Somali konferansı adı altında 54 ülkenin katılımı BM Genel Sekreteri Ban Ki-Mun, İİT Genel Sekreteri E. İhsanoğlu ve Başbakan Erdoğan’ın katılımı ile gerçekleşti.
Toplantının ana gayesi Somali’nin geleceğini programlamak ve geçiş sürecinin 20 Ağustos’a kadar tamamlanması. Sayın Başbakan Erdoğan’ın en önemli mesajı BM misyonunun Somali’deki pozisyonunu tartışmaya açması, stratejik konumunun gözden geçirilmesini Mogadişu’da tek batılı Büyükelçiliğin Türkiye Büyük elçiliği olduğunun altını çizerek Uluslararası toplumu büyükelçilik açmaya davet etmesi idi..
Sayın Davutoğlu ise Türkiye’nin Somali’deki amacının normal bir hayatın sürdürülebileceği ortamı hazırlayacak devlet yapısının temin edilmesini sağlamak ve Somali’de barış ve istikrar ancak Somali halkına temel kamu hizmetlerini sunacak ve asayiş ortamını temin edecek devlet yapılanması ile mümkün olabileceğini vurguladı.
BM sekreteri Ban ise, son 20 yılda ilk BM genel sekreteri olarak Somali’yi ziyaret ettiğini açıkladı.
Somali Cumhurbaşkanı Şeyh Şerif Ahmet ise Somali halkından ve uluslararası toplumdan aldığı destekle çabaları güçlendirmeyi arzuladığını Somali’nin bağımsızlığı ve egemenliğine saygı duyulması gerektiğini açıkladı. Tüm katılımcılar aslında istikrarlı barış içersinde yaşanılacak yeni bir Somali projesini dillendirdiler.
Somali’nin son 20 yıldır yaşadığı en büyük problem açlık kuraklık ve yoksulluk problemi değil, iç barış ve istikrar güvenlik problemi olduğunu hepimiz biliyoruz. İstanbul toplantısı keşke Somali’nin tüm muhalif temsilcilerinin tartışabileceği ve birbirleri ile aynı masa etrafında konuşabileceği bir atmosferde gerçekleşse idi. Kısa vadede bu şimdilik mümkün görünmüyor. Somali’de batı dünyasının bugün desteğini esirgemediği Cumhurbaşkanı Ahmet Şerif ile yola devam etme inadı Somali’de kısa ve orta vadede Afganistan örneğinde olduğu gibi kardeşi kardeşe kırdırma tehlikesini görmek ve buna göre tedbirlerimizi almamız gerekiyor..
ABD, Cibuti ve Uganda da askerlerini küresel terörle mücadele bahanesi ile hala bölgede tutuyor. Etiyopya ve Kenya orduları 10 senedir ABD ve İsrail desteği ile Somali topraklarında Müslüman halkı uçaklar ve tanklar ile bombalamakta, Mogadişu’nun dışında ülke genelinde hakimiyeti zayıf olan başkent hükümetine verilen bunca maddi ve manevi destek bu ülkeyi iç savaşa sürüklemekten öteye hiçbir işe yaramayacaktır.
Afrika Birliği-ABD-BM-Kenya-Etiyopya-Geçici Hükümet-El Şebab ve bir çok yerel gurupların birbirleri ile olan savaşı sonucunda Somali halkı yıllardır, Somali’nin içinde ve dışında göçebe hayatı yaşayarak naylon çadır kamplarda telef olmaktadırlar.
20 yıldır Somali’yi ele geçirmek için uğraşan Batılılar ülkeyi harabeye çevirdikten sonra şimdi gerek Somali halkının gerekse batının tek umudu, Türkiye olduğuna şahit oluyoruz. Türkiye nin sivil toplum kuruluşları gerçekten Somali halkı için çok büyük bir güven ve umut haline dönüştü. Sağlık, Barınma, Eğitim, Gıda, Tarım ve Hayvancılık konularında Türkiye STK’ları büyük fedakarlıklar içersinde özveri ile Kenya kampı ve Mogadişu çevresinde Somali halkını adeta kucakladı. Somali’nin istikrarsız yönetimi ve iç savaş nedeni ile yardımların Somali geneline dağıtılamayışı Somali’nin en büyük probleminin güvenlik problemi olduğunun ispatıdır.
Şimdi sıra Somali’nin en önemli siyasi güvenlik ve barış problemini çözmekte, burada Türkiye’nin bu noktada çok dikkatli adaletli ve merhametli davranması gerekiyor. Somali’de sadece Mogadişu merkezli şerif Ahmet yönetimindeki geçici hükümet ile değil, ülkenin bir çok bölgesinde yönetimi elinde tutan Şebab ve diğer guruplar ile de temasa geçerek yeni kurulacak olan Somali’nin barış ve güvenliği için muhalif yapıların masaya oturtulup barıştırılması çok önemli bir proje olarak kabul görmesi gerekir. Aksi halde Somali, İslam dünyası için ikinci bir Afganistan sendromu yaşatabilir bizlere.
YENİ AKİT