Mehmet Garip Tanyıldızı / Akşam
Sol entelijansiyanın ideolojik habitusu
Çok partili hayata geçişten sonra Türkiye'nin siyasal tarihinin büyük kısmını kaplayan merkez sağ partilerin iktidarları için "iktidar olma ama muktedir olamama" nitelemesi sıkça kullanılır. AK Parti'nin ilk dönemlerini tavzih ederken de tercih edilen bu niteleme siyasal iktidarlar üzerindeki askeri ve bürokratik vesayeti anlatıyordu.
AK Parti'nin siyasal iktidarını daha fazla tahkim etmesinin ardından "kültürel iktidar" problemi ağırlık kazandı. Dönem dönem gündeme gelen "siyasal anlamda iktidar olduk ancak kültürel anlamda iktidar olamadık" serzenişi hem kültürel alandaki çabaların yetersizliğine hem de uzun yıllar önceden kurulmuş bir vesayete vurgu yapıyor.
Kendisini İslamcı, milliyetçi, muhafazakâr olarak niteleyen birçok kesim tarafından paylaşılan bu yakınma "Kültürel iktidar solda mı?" sorusunu gündeme getiriyor.
Ancak, küresel müesses nizamın kültürel hegemonyasının Türkiye'ye taşınarak bir iktidar kurulmaya çalışıldığı eleştirisinin ciddiyeti ve ehemmiyeti ölçüsünde ele alındığını söylemek mümkün değil.
Bu eksiklik, solun sözü edilen kültürel iktidarın kendinden neşet etmiş bir hegemonya olduğu zehabına kapılmasına sebep oluyor.
Geçtiğimiz günlerde, sağ ideoloji üzerine çalışmalarıyla bilinen Tanıl Bora, konuyla ilgili bir yazı kaleme aldı. Kültürel hegemonyanın bir başka cephesine dikkat çekme iddiasındaki Bora, opera-bale-tiyatro-sinema-sanat-edebiyatın dışında, gündelik hayatta ve kamusal alanda siyasal iktidar tarafından üretildiğini öne sürdüğü bir kültürel iktidardan söz ediyor.
Fransız sosyolog Bourdieu'nün habitus kavramına atıf yapan Bora, yazısında içinde yaşadığımız "ortamın" her türlü olumsuzluğunu siyasal iktidara atfederek kendisinin daha önce sola yönelttiği eleştirilerdeki hatalara düşmekten kurtulamıyor.
Solun siyasal iktidarla ilgili değerlendirmelerinde, Tanıl Bora'nın da sözünü ettiği "kanıksanan ve derinleşen mağlubiyet hissi" bu yazıda da etkili olmuşa benziyor.
Tanıl Bora'nın sol eleştirisinde merkeze oturttuğu sinizmin yansımaları, yazıyı adil ve kaliteli bir analiz olmaktan uzaklaştırmış.
Zira, Bora'nın sola dair eleştirilerinde hedef aldığı; problemlerin kökenine dair şablonik izahlar getirerek her türlü kötülüğün olumsuzluğun kaynağını kapitalizm ve faşizm ile sağcılıkla özdeşleştiren, kendini temize çıkarma adına realiteden uzak, statik ve donuk sistem tahlilleri ve komplo teoremleri ile meseleleri açıklayan yaklaşımların izlerine bu yazıda da rastlıyoruz.
Yazıda, Bora'nın karikatüristik bir tablo çizme adına, sarkastik olma çabasıyla ve pejoratif bir üslupla, karalamaya varan bir olumsuzlama şeklinde, 'habitus'un bütün menfi yönlerini muarızına atfetme girişimi hem kendisine bir konfor alanı sağlıyor hem de solu pir u pak bir konuma yerleştiriyor.
İçinde yaşadığımız ortamın habitusunun kritiği mutlaka yapılmalı ancak, sol politika, bu kritiğe katkıda bulunmak istiyorsa önce, Tanıl Bora'nın da dahil olduğu entelijansiyasının habitusunu/yatkınlıklarının/kültürünün kritiğini yapması gerekiyor.