Rusya’nın Ankara büyükelçisini öldüren kişi saldırıdan hemen sonra önce Arapça olarak şu sözleri söyledi: “Nahnu’llezine baye’û Muhammeden ala’l-cihad mâ bakiynâ ebedâ.” Yani “biz hayatta kaldığımız sürece cihada bağlı kalmak üzere Muhammed’e beyat etmiş (söz vermiş) kimseleriz.”
Tabii Türkiye’de olayı izleyenlerden Arapçayı iyi bilmeyenler bu ifadelerden bir şey anlamadı. Ben de olayın görüntülerine ilk şahit olduğumda bu ifadeleri tam anlayamamıştım. Çünkü bozuk bir konuşma vardı ve Arapça bir şeyler söyleyeceğini tahmin edemediğim için her halde ses karışıklığı var diye düşünerek dikkat etmemiştim. Sonra Arapça haber kaynaklarında bu ifadeleri Arapça olarak söylediğinin belirtildiğini görünce olayın videosunu daha dikkatle yeniden izledim ve bunları söylediğini fark ettim.
Bu sözler sahabiler tarafından söylendiği rivayet edilmekle birlikte; El-Kaide’nin ileri gelenlerinin ve tabii önceleri El-Kaide’ye bağlı olduğunu açıklayan ama daha sonra onunla irtibatı kestiğini ve Suriye’ye özgü bağımsız bir örgüt haline geldiğini bildiren eski adı Nusra Cephesi şimdiki adı ise Fethu’ş-Şam olan örgütün ileri gelenlerinin de zaman zaman tekrar ettiği sloganik sözler. Fethu’ş-Şam mensupları eylemlerinde de bu sözleri bazen tekrar ediyorlar. Bir müzik grubu da bu sözleri ezgi yapmış.
Fakat cinayeti işleyen şahsın bu sloganik sözleri bilinçli bir şekilde değil de sadece ezberinden tekrar ettiği belli oluyordu. Çünkü Arapçası düzgün değildi. Yani anlaşıldığı kadarıyla cinayet için eylem yeri keşfini önceden yaptığı, yakınındaki otelden rezervasyon yaptırdığı gibi eylemin hemen ardından söyleyeceği sözleri de ezberleyerek hazırlığını tam yapmış. Sözleri olay anının heyecanına kapılmadan, seri bir şekilde takılmadan söylemesi de ezberini iyi yaptığını gösteriyordu.
Bu bir slogan kalpazanlığıdır. Olayın ardında duran asıl ellerin görülmesini engelleyebilmek için başkalarına mal etmek amacıyla başvurulan bir uygulama. Eğer ki eylemi Fethu’ş-Şam örgütü gerçekten sahiplenseydi, kendisine ait olduğunu açıklasaydı o zaman eylemi yapan kişinin bu ifadeyi tekrar etmesinin bir anlamı olurdu. Ama bir yandan reddederken diğer yandan kendini açığa çıkaracak işaretleri vermek bu tür örgütsel eylemlerin mantığına uymaz. Ama bu ifadenin tekrarı, asıl olayı yönlendirenlerin ellerini ve yüzlerini kapatmaya çalışanların stratejisi hakkında fikir verebilir.
Cinayeti işleyen kişinin slogan kalpazanlığı Mısır medyasının, Fethu’ş-Şam örgütünün logosunu ve ifadelerini kullanan bir açıklama yayınlamasına benziyor. Mısır’daki cuntanın sözcülüğünü yapan medyanın yayınladığı bu açıklamanın uydurma olduğu söz konusu örgütün basına yaptığı açıklamada dile getirildi.
Fakat bir tarafta slogan kalpazanlığına diğer tarafta da logo ve ifade kalpazanlığına başvurarak eylemin birilerine mal edilmesi suretiyle saldırıyı organize eden asıl sorumluları gizli tutma çabalarının üst üste oturması düşündürücü. Bunların birbirinden bağımsız ve tesadüfi olduğunu düşünebiliriz. Ama tesadüfi olmadığını açığa çıkaran ve kirli niyetleri ifşa eden birbirine benzeyen açıklamalar da var. Pensilvanya’daki ihanetçilerin hesabına çalışan yorumcuların açıklamalarıyla Mısır cuntası hesabına çalışan yorumcuların açıklamalarının çok benzeştiğini gördük.
Eğer ki bu tür kalpazanlıklar olmasaydı belki saldırının, Halep’teki katliamlardan etkilenen bir kişinin münferit saldırısı olması ihtimaline de yer vermemiz mümkün olabilirdi. Ama olayın tüm bağlantıları planlı olduğunu ve birilerinin hesabına yapıldığını gösteriyor. O birileri yüzlerini maskeyle, ellerini eldivenlerle kapatmaya çalıştılar. Ama kullandıkları maske ve eldivenlerde çok fazla delik olduğu ve gerçek yüzün ve ellerin kendini gösterdiği anlaşılıyor.