"Size Yalan Söylediler Herr Gauck!"

Yıldıray Oğur bugünkü yazısında Joachim Gauck'un ODTÜ'de yaptığı konuşmayı ele aldı.

HAKSÖZ-HABER

ODTÜ'de liberal ve özgürlükçü bir hava olduğunu iddia eden Gauck'un yanıldığı ifade eden Oğur, eğer ODTÜ'deki solcular Gauck'un gerçek kimliği bilselerdi(!) yıllar önce Gorbaçov'a yapıldığı gibi Gauck'un da yumurta ve taş yağmuruna maruz kalacağını belirtti. Bunun yanında Gauck'tan tutarlılık bekleyen Oğur, Suriyelilerin mülteci kamplarını gezen Gauck'un gördüğü manzaralardan etkinlendiğini fakat silah ambargosuna karşı bir adım atmadığını ifade ediyor ve Gauck'u hamlede bulunmaya çağırıyor.

***

Size yalan söylediler Herr Gauck!
Yıldıray Oğur - Türkiye

Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, hükümete sert eleştiriler yönelttiği Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ndeki konuşmasına şöyle başlamış: "Kampüsünüzün açık ve liberal görüşlerin yeri olduğunu duydum..."

Biri, Sayın Cumhurbaşkanı’nı fena halde kandırmış.

Doğu Alman kökenli Gauck, Gulag kurbanı bir babanın oğlu. 11 yaşındayken babası Almanya’yı işgal eden Sovyetler tarafından ajan diye tutuklanıp Sibirya’daki Gulag (Çalışma Kampları Yönetimi Baş İdaresi’nin Rusça baş harflerinden oluşan, Soljenitsin’in Gulag Takımadaları’nda anlattığı komünist toplama kampları) çalışma kamplarına gönderilmiş.

Üç yıl haber alamadığı babası, gördüğü işkenceler yüzünden sakat olarak eve döndüğünde Joachim, Komünizm hakkında kararını vermiş.

İşte Herr Gauck, ODTÜ, bırakın Gulaglardan bahsetmeyi, Stalin’in kaşları neden çatık diyen solcuların bile “revizyonist” diye kovalandığı Demokratik Almanya’nın adındaki kadar demokratik bir üniversitedir.

Hâlâ sosyal bilimlerin okutulduğu bölümlerde Gulaglardan, Soljenitsin’den falan bahsedenlere pek iyi gözle bakılmaz.

Belki, konuşma yaptığınız salona geçerken tribünlerinde 40 yıldır Devrim yazan stadyumu görüp, kendinizi bir an için Leipzeg’de bir Ekim Devrimi kutlamasında hissedip ürkmüşsünüzdür.

Emin olun, ucuz atlattınız.. Eğer gelmeden önce ODTÜ’de kimin konuşup, kimin konuşamayacağına karar verecek kadar hakimiyet kurmuş sol örgütler adınızı Google’a girselerdi, karşılarında 1989’da Doğu Almanya’yı çökerten devrimin mimarlarından, Yeni Forum’un, Alliance 90’ın önde gelen isimlerden biri olduğu fark edebilirlerdi.

Neyse ki solcularımız, sizdekiler gibi tembel. Yoksa Gorbaçov’la aynı akıbet beklemekteydi sizi de. Komünizm çöküp, iki Almanya birleştikten sonra siz, 90’larda Stasi Arşivleri özel temsilcisi olarak karanlık yıllarla hesaplaşıp, adınız “Stasi Avcısı’na çıkarken, cesaretle Vaclav Havel’le Komünizm Suçları Deklarasyonu’nun altına imza atarken, 1995’te sizin gibi bir konferans için ODTÜ’ye gelen Gorbaçov, komünizmin yıkılmasına sebep olduğu için, Stalin ve Lenin resimleri taşıyan ODTÜ'lüler tarafından taş ve yumurta yağmuruna tutulmuştu.

O gün oradaydım, emin olun pek açık ve liberal bir ortam olduğu söylenemezdi. Zaten Gorbaçov da “Kendimi Kızıl Meydan’da hissetim” demişti.

O günden beri de değişen bir şey yok. ODTÜ’ye hakim olan komünist, sosyalist, sol grupların en büyük gurur kaynağı hâlâ birilerini konuşturmamaktır.

Size, Adam Smith’ten, Berkeley’den bile daha fazla nefret ettikleri Erdoğan’ı eleştirmeye geldiğiniz için tahammül etmiş olmalılar.

Yoksa meşhur Komünizmin Kara Kitabı’nın yazarlarından biri olduğunuzu fark etselerdi, akıbetiniz aylar önce bir bilimsel toplantı için geldiği kampüse taşlarla, 'Molotof'larla karşılanan o “diktatör” Erdoğan’dan farklı olmazdı.

Bu açık ve liberal üniversitede zamanında Liberal Düşünce Kulübü kurmak isteyenlere Atatürkçü Düşünce Kulübü’nün alt birimi olarak çalışmaları bile teklif edilmişti. Yani sizin gibi bir liberalin, “diktatör”ün partisi AKP’yi uzaktan yakından desteklemeyi bırakın, Erdoğan’dan yeterince nefret etmediklerini düşündükleri bir solcunun bile ODTÜ’ye girip sözü kesilmeden rahatça konuşma yapma ihtimali, Demokratik Almanya’da Madonna’nın konser verme ihtimalinden belki biraz daha yüksektir.

Yani kim size ODTÜ için "açık ve liberal fikirlerin yeri" dediyse sizi fena halde yanıltmış. Aynı kaynakların Türkiye’de olan bitenler hakkında size anlattıklarına o kadar itibar etmeyin.

1997’de Hannah Arendt ödülü aldığınıza göre şiddetin sözün ve siyasetin en büyük düşmanı olduğunu da bilirsiniz. O yüzden sivil zannettiğiniz Gezi Ayaklanması’ndaki barikatlardan taşan şiddet ve öfkeli direniş edebiyatı hakkında daha dikkatli okumalar yapmanızı tavsiye ederim. Proleter Diktatörlüğü için kavga eden arkaik Türk solcularından Erdoğan diktatörlüğüne karşı mücadele eden muhalifler çıkartan karanlığı da sorgulayın bir zahmet.

Adı Stasi Avcısı’na çıkmış bir açık toplum yanlısı olarak Türkiye’nin kendi derin, paralel devletleriyle, Stasi usulü karanlık askerî, polisiye, istihbarat işleriyle hesaplaşılmasını da anlamanız beklenir.

Nazi katliamları için Yunanlılardan özür dilemiş bir lider olarak, 60 yıl sonraki Dersim, 99 yıl sonraki Ermeni katliamları için özür ve taziye dilemiş bir Başbakan’dan diktatör çıkarmaya çalışanlara kulak asmamanız tavsiye edilir.

Bu arada.

Cesur bir liberal lidersiniz. Bazen de bir cumhurbaşkanı için fazla patavatsız. Aynı zamanda siz, Bosna, Kosova müdahalelerine destek vermiş bir isimsiniz. Suriye mülteci kamplarını gezdiniz. Kötü hatıralar dinlediniz. Peki ya Avrupa Birliği’nin Suriye’ye silah ambargosu, muhaliflere silah verme kararlarını veto eden ülkeniz Almanya’nın o mültecilerin anlattığı korkunç hikâyelere olan katkısını da sorgulayacak mısınız? Mesela Şam’ı ziyaret edip Esad’la görüştüğü ortaya çıkan BND Başkanını çağırıp orada ne yaptığını sorabilecek misiniz? Hazır çağırmışken ülkenizin Kürt barışına neden soğuk baktığını, Paris cinayetleriyle bir ilgisi olup olmadığını, DHKP-C militanlarını neden koruduğunu da sorarsınız belki. Dönerci cinayetlerinin örtbas edilmesinin arkasındaki sırrı da tabii…

Bu kez sizi yanıltmalarına izin vermeyin ama Herr Gauck!

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!