Sızdırılan Belgeler Yeni Bir Osloya mı Gebe...

Ancak görüşme tutanaklarının basına sızdırılmasıyla oldukça huzursuz oldukları gözlenen hükümet cephesi bunca hazırlık yapılan ve aşama kaydedilen süreçten Oslo’da olduğu gibi kolayca vazgeçmemeye kararlı.

Dün Milliyet gazetesinde Öcalan’la BDP’lilerin İmralı’daki son görüşmelerine ait olduğu iddia edilen tutanaklar yayımlandı.

Ada’ya giden vekillerden Pervin Buldan da dün gazetecilerin görüşmelerin içeriğiyle ilgi soruları üzerine “Bugün Milliyet gazetesinde detaylar var” dedi.

Buldan’ın sözlerini bir doğrulama olarak okumak pekâlâ mümkün.

Dün konuyla ilgili görüştüğüm hükümet kaynaklarının da yayımlanan metnin, “üzerinde eklemeler çıkartmalar” olsa da “genel olarak görüşmenin içeriğini” yansıttığı görüşünde olduğunu gördüm.

“MİT’in içerisindeki sürece karşı unsurlar olamaz mı” diye sorduğum sürece hâkim bir AK Partili ise gruptaki yaygın kanaatlerini, kendinden emin bir ifadeyle şöyle özetledi:

“Haberi yapanları tanıyoruz. Bugüne değin kaynakları da arasında MİT’teki sözünü ettiğiniz unsurlardan ziyade BDP ve PKK olduğunu bilmeyen yok.”

“O hâlde BDP çevresinden şüpheleniyorsunuz” şeklindeki sorum karşısında ise “evet” diye okuyabileceğimiz şu cevabı verdi:

“İkinci bir Oslo gibi duruyor.”

Bu metin hangi kalemden çıktı

Dün Milliyet’in haberinin Başkent gündemine bomba gibi düşmesiyle AK Parti, Başbakanlık ve hükümette yoğun bir mesai başladı.

Önce sözkonusu metnin MİT’in tutanaklarıyla örtüşüp örtüşmediği sorusu üzerinde duruldu. Ancak öğle saatlerinde hükümet kulislerinde, sızdırılan metnin MİT’in tutanaklarıyla “birebir” örtüşmediği bilgisi konuşulmaya başlandı.

Fakat “birebir örtüşmüyor” ifadesinin çok küçük bir farklılığa işaret ettiği de kabul ediliyor.

Bu bilginin “görüşmelerle ilgili yeterince enforme edilmiyor muyum” kaygılarını gidermek için Viyana’da olan Başbakan Tayyip Erdoğan’a da ânında iletildiği belirtiliyor.

En güçlü olasılık ise, sızdırılan metnin, İmralı’daki görüşmeye katılan BDP milletvekillerinin parti yöneticileriyle de biraraya gelerek, “sabaha kadar” ayrı ayrı tuttukları notları birleştirmeleri sonucu kaleme aldıkları ortak metin olduğu yönünde.

Görüşlerini aldığımız MİT’e yakın kaynaklar da “Ada’daki görüşmelerin tutanakları tek nüsha ve kozmik odalarda büyük bir gizlilikle saklanıyor. Dışarıya çıkartılması sözkonusu bile olamaz. Tıpkı Oslo’daki gibi. Kaldı ki tutanaklar, zeminin her karesinde MİT anteti bulunan kâğıtlardır. Sözkonusu haberdeki gibi değildir” açıklamasında bulunuyorlar.

Kısacası AK Partililer tıpkı Oslo’da olduğu gibi kendinden emin. “Sürece bir karakol baskınından çok daha fazla zarar verdiğini” düşündükleri ve açıkça “sabotaj” diye nitelendirdikleri sızdırma faaliyetinde BDP’nin rolü olabileceği ihtimali üzerinde duruyorlar.

Amaç ne?

Hükümet kulislerinde ağırlıklı olarak dile getirilen bu ihtimal ise beraberinde şu soruyu gündeme getirdi.

Peki, müzakere sürecinin başlaması ve İmralı görüşmelerinin ardından daha önceki açıklamalarının aksine itidalli bir dil takınan BDP bu işten sorumluysa amacı ne?

AK Partiler, sürecin önemli aktörlerinden olan Başbakan’ın danışmanı Yalçın Akdoğan henüz birkaç gün önce yaptığı ve BDP-PKK içerisindeki bazı unsurların son dönemdeki “hareketlerine” dair enformasyona dayanan uyarısına sıkça atıf yapıyorlar.

“Süreç boyunca örgütün sadece yeni saldırılarda bulunması sabotaj anlamına gelmez, aynı zamanda Öcalan’ın iradesini anlamsızlaştıracak çıkışlar yapmaları da büyük bir sabotaj anlamına gelir.”

Şimdiki sızdırma sabotajı ise Akdoğan’ın uyardığı amaca ulaşmak için “farklı bir taktik” olarak değerlendiriliyor.

Bir AK Partili gruplarındaki bu yaygın görüşü söyle ifade ediyor:

“Bu işe kalkışanlar, ancak uzun vadede süreci baltalamaya yarayacak Öcalan’ın iradesini değersizleştirmek yerine, her zamanki taktiği kolay ve hızlı sonuç verecek olanı seçtiler. AK Parti tabanına ve milliyetçi kamuoyuna oynadılar. AK Parti’yi yıpratarak, onu Öcalan’la danışıklı dövüş içinde göstererek süreci, faili belli olmayacak şekilde sabote etme yoluna gittiler.”

Başkentte, bu yöntemle “Sadece Öcalan’la barış gelmez. Kürt hareketinin asli unsuru olan Kandil emri kulu, BDP de ulak değil” mesajının başta hükümet olmak üzere “muhataplarına” ulaştırıldığı konuşuluyor.

Dolaysıyla vaka, dün gün içinde bazı yayın organlarında dile getirildiği gibi, “İmralı’daki görüşmelerde ‘hakarete’ uğradıkları iddia edilen bazı BDP’lilerin şahsi hamlesi” ya da “tasfiye edilmeyen Ergenekon hücrelerin işi” gibi muğlâk ifadelerin ötesinde çok daha organize bir faaliyet olarak yorumlanıyor.

İkinci bir Oslo’ya izin verilmeyecek

Hükümet kanadının bu sabotaja karşı olası hamlesi üzerine ise net bir görüş ifade edilmiyor.

MİT’in elindeki tutanakları eksiksiz olarak kamuoyuna duyurması ihtimali ise düşük görünüyor. Bunun yerine mektuplarına cevapların geleceği görüşmede Öcalan’ın vereceği mesajların “kullanılması” yönteminin tercih edilebileceği tahmin ediliyor. Bu konuda Öcalan’la diyaloga geçilebileceği ve bu görüşmenin, sızdırma sabotajının etkisini zayıflatacak bir araç olarak kullanılabileceği tahmin ediliyor.

Ancak görüşme tutanaklarının basına sızdırılmasıyla oldukça huzursuz oldukları gözlenen hükümet cephesi bunca hazırlık yapılan ve aşama kaydedilen süreçten Oslo’da olduğu gibi kolayca vazgeçmemeye kararlı.

BDP’ye “sert bir mesaj”dan ise “sürece zarar verir” endişesiyle kaçınıyorlar.

Yine de kulislerin nabzına bakılırsa, bu gelişme, hükümetin İmralı ile görüşmelerde BDP’nin rolüne dair radikal kararlar almasına neden olacağa benziyor.

melihaltinok@gmail.com

TARAF

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!