Siz o çöplere sanat mı diyorsunuz?

"Sanat” olunca her türlü gayri ahlaki şey, makul ve meşru hale geliyor onlara göre. İnsanlar buna tepki gösterince, sırf tepki gösterdikleri için "sanattan anlamayan, cahil, bağnaz, gerici" ilan ediliyorlar.

Ali Osman Aydın, Yeni Akit'teki köşesinde "sanat" adı altında yapılan çirkinlikleri Lev Tolstoy'un "Sanat Nedir?" adlı eseri ve günümüz tartışmaları üzerinden yorumluyor. 

Bugünün eğlence kültürü içinde toplumun ahlaki kabullerini yerle bir eden öyle aşırı şeyler yapılıyor ki, insanlar haklı olarak tepki gösteriyorlar. Fakat bu işleri yapanlar, kendilerini savunurken yaptıklarının “sanat” olduğunu söyleyerek kendilerine dokunulmaz bir alan oluşturuyorlar. Yapılan “sanat” olunca her türlü gayri ahlaki şey, hatta teröristlerin sırtını sıvazlamak bile makul ve meşru hale geliyor onlara göre. İnsanlar buna da tepki gösteriyorlar. Fakat sırf tepki gösterdikleri için sanattan anlamayan, cahil, bağnaz, gerici ilan ediliyorlar “sanat” çevrelerince.

Haklı olabilirler mi? Sanat adı altında sahnede soyunmak, kendini cinsel objeye dönüştürmek, bedenini insanların gözüne sokmak, küfürle mizah yapmak da dahil ne yapılırsa yapılsın, paşa paşa saygı duymak mı zorundayız? Sanat, toplumun dokunmaması gereken bir zırh mı? Sanat her şeyi aklayan bir iksir mi? Nedir Sanat?
Bu meseleye farklı bir açıdan bakmak için işin erbabına başvurmanın doğru olacağını düşündüm. Bu yüzden L. Tolstoy’un “Sanat Nedir?” sorusuna verdiği uzun ve ufuk açıcı cevabı içeren kitaptan birkaç alıntı yapacağım. Aktüel tartışmalara bir de bu gözle bakmak, iyi olacak zannediyorum.

Bugünkü eserlerin, yanında plastik çiçek gibi kalacağı, zamanının sanat eserleri hakkında şunu söylüyor Tolstoy: “Toplumumuzun Avrupai kesiminde, yüksek sınıflarda gelişen sanatın en önemli sonucu, insanoğlu için düşünülebilecek en kötü, en zararlı duyguları (yurt sevgisine ilişkin kör inançlarla, şehvet duygularını) yayarak toplumu yozlaştırmasıdır.”

Bugün sanat adı altında üretilen eserler, enerjilerini insandaki şehvet ve şiddet duygularını istismar etmeye harcıyor. Hatta tek hedefleri bu!
“Bütün sanat dalları dur durak bilmeksizin halkı din ve yurt sevgisine ilişkin olarak sersemletmemiş, öfke ve kin duygularına gömmemiş olsaydı, yığınlar çoktan gerçek aydınlığa kavuşmuş olacaklardı.”

Kemalist sanat çevreleri itiraz edeceklerdir ama bizde yıllardır üretilenlerin neden olduğu gibi, sanat bizatihi yozlaşmanın kaynağı haline gelebiliyor. Yani sanat, içeriği ne olursa olsun, bizatihi iyi bir şey değil. Aksine insandaki kimi duyguları tahrip eden, istismar eden, tahrik eden bir işlevi var. Mesela bizdeki gibi dini olan her şeyi tahkir ettiği gibi, din dışı her şeyi göklere çıkarabiliyor. Bu da, sanat adı altında önümüze konulanlarla ilgili bir ayrım yapmamızı zorunlu kılıyor.
“Günümüzde sanatın insanları cinsellik gibi toplumsal yaşamın en önemli alanlarından birinde yozlaştıran başlıca etken olduğu görülmektedir. Cinsel tutkulardaki sınır tanımazlığın ne büyük ruhsal ve bedensel acılara mal olduğunu, bu uğurda ne inanılmaz çabaların heba olup gittiğini herkes kendisinden bilir.
Çıkış nedeni cinsel tutkulardaki sınır tanımazlık olan Troya savaşından tutun da, her gün gazetelerde yer alan aşk intiharlarına ya da cinayetlerine kadar, dünya kuruldu kurulalı insanoğlunun içinde debelenip durduğu acılardaki en büyük pay hep bu cinsel kudurmuşluğundur.

Edebiyatımızı baştan aşağı istila etmiş olan en incesinden, en kabasına dek aşk ve cinsel tutku tasvirleriyle dolu şu mahut romanları anımsadığınızda... Çıplak kadın bedenlerini işleyen resimleri, yontuları, ilan ve reklam panolarını kaplayan iğrençlikleri düşündüğünüzde... toplumsal yaşamımızın her alanını, her yanı kaplamış olan operaları, operetleri, aşk şarkılarını vb. düşündüğünüzde ister istemez, toplumumuzda bugün geçerli olan sanatın tek bir hedefinin bulunduğunu, o hedefin de ahlaksızlığı en geniş ölçüde yaymak olduğunu görürsünüz.”

“Ahlaksızlığı yaymak” tespitini bu ülkede yaptığınız anda gerici oluyorsunuz. Televizyon dizileri, klipler, televizyon programları müstehcen olmamalı dediğinizde yobaz oluyorsunuz. Çıplaklığın sanatla bir ilgisi olmadığını söylediğinizde sanattan anlamayan örümcek kafalı oluyorsunuz. Çünkü birilerinin ticaretlerine engel oluyorsunuz. Birileri bedenleri üzerinden para kazanmayı iş haline getirmiş durumda ve tezgahları bozulsun istemiyorlar!

“Toplumumuzda sanat diye adlandırılan şeyin insanlarımızın ileri gitmesine en ufak bir katkıda bulunmak şurada dursun, tam tersine, toplumsal hayatımızın iyileşmesinin karşısındaki en büyük engel olduğu görülmektedir… Daha güzel bir yaşam sürmek isteyen herkes, var gücüyle bu sanatı yok etmek için çaba göstermelidir; çünkü o, insanlığın içini karartan, ona zarar veren kötülüklerin en acımasız olanıdır.”

Bizde, islamcıları itham etmek için olacak politik bir tavırla, her türlü sanatın, ilerlemenin vazgeçilmez bir cüzü olduğu öne sürülür. Bununla bazı sanatların icra biçimlerine mesafeli olan dindarlar tahkir edilir. Sanat bir dinmiş ve kabul ettiğiniz anda her türlü ahlaki ölçüyü göz ardı etmek zorundaymışsınız gibi davranılır. Tolstoy bu yaklaşımın ne kadar rezil olduğunu çok güzel özetliyor.

“Bırakın herkes istediğini özgürce yapsın” palavralarını, Tolstoy böyle sanat ürünlerine karşı herkesi inisiyatif almaya, onları yok etmek için çaba sarf etmeye davet ediyor! Tolstoy bugün yaşasa Kemalistler onun için özel istiklal mahkemesi kurmak isterlerdi muhtemelen.
“Hıristiyan uygarlığımız için hangisi daha iyi olurdu: Sanat adı verilen şeyden, yanlışları ve barındırdığı bütün iyi yanlarıyla hepten yoksun kalmak mı, yoksa gelişmesi için ona destek olmayı sürdürmek ya da bugünkü haliyle varlığının sürmesine göz yummak mı? Böyle bir soruyla karşı karşıya kalmış olsaydık, her aklı başında ve ahlaklı insanın bu soruya da vereceği yanıt, Platon'un Devlet'inde sunulan ya da Hıristiyan ve Müslüman din bilginlerince getirilen yanıtın aynısı olurdu; yani: "Sanatın hiç olmaması, bugün sanat diye yürütülmekte olan ahlaksızlığın ve sanat öykünmeciliğinin sürüp gitmesinden çok daha iyidir!"

Bugünkü yozlaştırıcı sanatın hiç olmamasının daha iyi olacağını söylüyor Tolstoy…
Evet bir El- Kaide savaşçısı deği konuşan, Tolstoy…
O halde sanat nedir? Neye hizmet etmelidir? Tolstoy cevap veriyor: “Sanat ne keyiftir, ne de eğlence; sanat yüce bir iştir. Sanatın üzerine düşen büyük görevler vardır: Sanat, ama gerçek sanat, dinin güdümündeki bilimin de yardımıyla, günümüzde mahkemeler, polis, teftiş, denetleme, hayır kurumları vb. dışsal birtakım önlemlerle gerçekleştirilen bir şeyi, insanların özgür, mutlu, barış içinde bir arada yaşamalarını sağlamalıdır.” Tolstoy, mahkemelerin yapması gereken denetim ve telkini, sanatın aşılayacağı ödev duygusu yapmalıdır diyor.
“Bir tek sanat yapabilir bunu. Dinsel değerler, ana babamıza, çocuklarımıza, karımıza, kocamıza, yakınlarımıza, düşmanlarımıza, yabancılara, büyüklere, hastalara, hayvanlara... nasıl davranılması gerektiği sanat yoluyla aktarılabilir. Kutsal tasvirlere, şaraplı ekmek yemek türünden dinsel ayinlere ve krala saygı duymak; arkadaşa ihaneti utanç verici bir davranış olarak görmek, bayrağa bağlılık, onur kırıcı bir davranışla karşılaştığında kendini ille de bunun öcünü almak zorunda hissetmek, dinsel tapınakların yapımında ve süslenmesinde karşılıksız çalışmak, kendinin ya da ülkesinin onurunu korumak gibi duygular uyandırabiliyorsa eğer sanat insanda; tek tek her insanı değerli görme, her hayvanın canına saygı duyma; lüksten, şiddetten, öç almaktan, başkaları için gerekli şeyleri kendi zevki için kullanmaktan utanç duyma gibi duygular da uyandırabilir, bu da bir yana, farkında bile olmadan, hatta sevinç, mutluluk duyarak insanın kendini başkaları uğruna feda etmesini de sağlayabilir.”
Ülkemizde sanat adı altında tartışılan şeylerden büyük kısmı buradaki ölçülerin tamamen dışında. Hatta bu ölçülere zıt denebilir. Tolstoy sanatın yüce değerleri anlatması gerektiğini vurguluyor oysa bizim önümüze sunulan sanat adı altındaki ürünlerde hayvani duygular, gayri ahlaki davranışlar tasvir ediliyor. Tolstoy, l”üksten, şiddetten, öç almaktan utanç duyulmasını” sağlamalı diye sanata görev biçiyorken, bugünküler lükse, öç almaya, şiddete imrendiriyor. Bu çerçevede üretilen kitap, müzik, film, dizi gibi şeylerin hiçbirinin sanatsal bir değeri yok. Hepsi çöp! Dolayısıyla onu kutsallaştırıp, dokunulmaz kılanlara karşı hepimizi bekleyen bir görev var, Tolstoy’un da belirttiği gibi. Kimsenin çöpünü toplumun, evimizin orta yerine boşaltmasına “seyirci” kalmamalıyız.

Yorum Analiz Haberleri

Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!
ABD, Suriye'deki askeri birliğini geri çekecek mi?
Suriye Devrimi'nde kazananlar ve kaybedenler