Davutoğlu’nun Biden’ı eleştiri sadedinde sarfettiği “IŞİD, PKK, DHKPC ya da Nusra arasında fark görmüyoruz” sözü haksız ve Suriye gerçeğini yansıtmaktan uzak!
ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın Türkiye ziyareti beklendiği üzere sorunlu, gerilimli geçti. İki ülke arasında her konuda tam mutabakat varmış gibi görüntüler verilmeye çalışılmasına rağmen ABD ve Türkiye arasında Ortadoğu özelinde son dönemlerde giderek artan farklılaşmalar bu ziyaretle birlikte biraz daha belirginlik kazanmış oldu. Bu durumu da yansıtacak şekilde bir yandan Türkiye’nin ağzına bir parmak bal çalmak anlamına gelen PKK eleştirilerini dillendiren Biden, öte yandan gerek görüşme programına aldığı isimler üzerinden verdiği dolaylı mesajla ve gerekse de açıktan PYD’yi kollayarak Türkiye’yi hırpaladı.
Türkiye ile ABD arasında yaklaşım ve tutum farklılaşmalarının belirginleşmesi bizim açımızdan tabi ki kaygılanmayı değil, sevinmeyi gerektiren bir durum. İslam beldelerinin işgalcisi emperyalist bir ülkeyle ayrışma değil, mutabakat bizim nazarımızda tehlike kaynağıdır. Bu yönüyle çatlağın belirginleşmesine şaşıracak ya da üzülecek değiliz elbette!
Yine bu bağlamda Türkiye adına Biden’ın kimi yaklaşımlarına verilen tepkileri de doğal, haklı ve gerekli buluyoruz. Ne var ki, Biden’ın tutarsızlığına dikkat çekmek adına serdedilen açıklamaların içerdiği bir yanlışı, tutarsızlığı da görmezden gelmemek gerektiğini vurguluyoruz.
Başbakan Davutoğlu, ABD’nin müttefiki-partneri PYD’yi kollama siyasetine yönelik eleştiride bulunurken, şöyle söylemiş: “Türkiye için terör hangi etnik ve kültürel temele dayanmış olursa olsun, hangi ülkeyi hedef almış olursa olsun, hangi gerekçeyle tırmandırılmış olursa olsun insanlık suçudur. Biz, DAEŞ, PKK, DHKP-C, Nusra gibi terör örgütleri arasında bir fark görmedik, görmüyoruz.”
Bu sözler ve yaklaşım tarzı adil olmadığı gibi, Suriye gerçekliğini yansıtmaktan da uzak!
Tamam, Türkiye Suriye halkının direnişine verdiği destekten ötürü giderek daha fazla kuşatılıyor, sıkıştırılıyor. Bu yüzden zaman zaman kendisine yönelebilecek ithamlara karşı tedbir alma, kendisini koruma kaygısıyla bir takım adımlar atma, bazı açıklamalar yapma zarureti hissettiği de görülüyor. Mamafih hangi gerekçeyle olursa olsun Cephet’un Nusra’nın IŞİD ile PKK ile aynı zeminde zikredilmesinin ve terör örgütü şeklinde tanımlanmasının haklı ve kabul edilebilir olmadığı da görülmeli.
Suriye direnişinin temel aktörlerinden birini teşkil eden Cephet’un Nusra Suriye halkının meşru, haklı, izzetli direnişi içinde etkin bir rol oynamış bir yapıdır ve bugüne kadar ‘terör’ kapsamında değerlendirilebilecek herhangi bir tutum ve eylem içinde olmamıştır. Esed-İran ve Rusya tarafından düşman olarak görülen ve emperyalist işgalci ABD tarafından da terörizmle suçlanan Cephet’un Nusra Suriye halkı ve İslam ümmeti nezdinde saygın bir harekettir.
Ortadoğu’da Müslüman halkların direnişine verdiği destekten ötürü giderek ödediği bedel artan Türkiye’nin düşmanlarına karşı elini güçlendirme mantığıyla hareket etmesi anlaşılabilir bir şey olsa da mücahitlere kara çalması haklı ve tasvip edilebilir bir tutum olarak görülemez. Başbakan Davutoğlu’nun sözlerine yansıyan bu tavır Türkiye’nin Suriye direnişine verdiği anlamlı, onurlu destekle çelişmektedir.