"Siz Arapsınız, ülkenize dönün, burada işiniz yok!"

"Özellikle ilkokul, ortaokul çağındaki göçmen çocuklara kendi akranları tarafından uygulanan ayrımcılık çeşitli psikopatolojik sorunlara neden oluyor."

Enes Taha Ersen / AA Ayrımcılık Hattı

Göçmen ailelere karşı ayrımcılık çocuklarında psikolojik sorunlara yol açıyor

Ülkelerindeki savaş ve iç karışıklıklardan kaçarak başka ülkelere sığınmak zorunda kalan ailelerin çocuklarında depresyon, anksiyete, kişilik bozukluğu gibi psikolojik rahatsızlıklar daha sık görülüyor. Ayrımcılığa maruz kalan bu çocuklar tedavi edilmezse şiddet ve intihara eğilimli hale geliyor.

Türkiye'deki göçmen ve sığınmacılara psikolojik destek çalışmaları yürüten uzman klinik psikolog Huriye Tak, AA muhabirine, göçmen ailelerin karşılaştığı ayrımcılığın çocuklarının üzerindeki etkilerini değerlendirdi.

Tak, iç göç eden kişilerde bile uyum süreçlerinde bazı sorunlar çıkabildiğini belirterek, ülkelerini travmatik şekilde terk eden kişilerin gittikleri ülkelerde "yabancı ve istenmeyen insan" olarak görülmesinin bu travmayı daha da artırdığını söyledi.

Göçmen ailelerin maruz kaldığı ayrımcılığın, çocuklarının psikolojisinde onarılması güç yaralar açtığını kaydeden Tak, bu durumun ilerde çocukların karakter gelişiminde ciddi problemlere neden olduğunu ifade etti.

Tak, çoğunlukla okul ve sosyal hayatlarında ayrımcılıkla karşılaşan göçmen çocuklarda çeşitli psikolojik hasarlar oluşabileceğinin altını çizerek, şunları dile getirdi:

"Özellikle ilkokul, ortaokul çağındaki göçmen çocuklara kendi akranları tarafından uygulanan ayrımcılık çeşitli psikopatolojik sorunlara neden oluyor. Çocuklarda okul değişikliğinde bile uyum sorunu görülürken, farklı dil, farklı kimlikle okula uyum sağlamaya çalışan çocuklar daha da zorlanıyor. Göçmen çocuklarda arkadaş edinememe, izole olma, dil öğrenmeme, derslere katılmama gibi durumlar görülebildiği gibi ilerde kendisi gibi çocuklarla bir araya gelip çeteleşmeler görülebiliyor."

"Ailelerin dilindeki ayrımcılık, çocuklarına yansıyor"

Tak, yabancıya karşı önyargı ve ayrımcılığın dilde başladığını aktararak, okul çocuklarının, göçmen arkadaşlarını ailelerinden duydukları ayrımcı dille hedef aldığına dikkati çekti.

Rehberlik desteği verdiği Suriyeli çocuk danışanının, "Vatan haini ne demek, bana hep öyle diyorlar" dediğini anlatan Tak, "Buna ailelerin bilinçli tavır sergilemeyip yanlış ifadeler kullanması neden oluyor. O yaştaki çocuklar böyle bir bilince sahip değil. Bu gibi ifadeler ailelerden öğreniliyor, anlamı bile bilinmeden aktarılıyor ve karşı tarafı incitiyor." dedi.

Tak, göçmen çocuklara akranları tarafından uygulanan ayrımcılığın bu çocuklarda kişilik bozuklukları oluşmasında ve şiddete yönelmede tetikleyici olabileceğine işaret ederek, şöyle devam etti:

"Göçmen aile ve çocuk 'istenmediği' bir yere girmek için çabalıyor. Kabul görmese bile o topluma girdiği zaman da çevresindeki arkadaşları tarafından dışlanıyor. Önce farklı buluyor çocuklar birbirlerini. Çocuklar farklılığı da ailede ve toplumda tanımlanan şekilde tanımlıyor. Bunlar çocukların kendi fikirleri değil. Toplumda ve ailelerde göçmenlere yönelik 'pis, kötü, vatan haini, hırsız' tanımlamaları çocuklar arasında hakaret ve küfür olarak geri dönüyor. Buna maruz kalan çocukların arasında da şiddet doğuyor. Güçsüz pozisyonda olan göçmen veya diğer öğrenciler arasında bu şekilde şiddet vakaları görülüyor."

Başka bir çocuk danışanının kendisine "Nasıl Türk olunur?" diye sorduğunu aktaran Tak, "Çocuk, maruz kaldığı ayrımcılık nedeniyle böyle bir durumda değişmek istiyor. 'Ben bir şey yapmalıyım ve bundan kurtulmalıyım' diye düşünüyor. 'Nasıl Türk olunur öğreneyim, ben de olayım' diyor. Bu çok acı." ifadesini kullandı.

İstanbul'a 2017'de gelen 36 yaşındaki Cezayirli H.H, geçen yıl 8 Eylül'de çocuklarıyla gittiği gittiği parkta, bir grup kadının sözlü ve fiziksel saldırısına uğradığını belirterek, kadınların kendisine "Siz Arapsınız, ülkenize dönün, burada işiniz yok" dediğini aktardı. Olay sırasında çocuklarının da yanında olduğunu ve travma yaşadığını kaydeden H.H sözlerini şöyle tamamladı:

"Çocuklarım o günden beri parka gitmeyi hiç istemiyor, sevmiyorlar. Bu olay yaşandığında çocuklar Türkçe anlıyordu. O sırada 'Annemi öldürmeyin, anneme vurmayın' diyorlardı. O günden sonra çocuklarım yüksek ses duyduklarında ya da kavga gördüğünde korkup ağlıyor."

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!