Ahmet Varol / Yeni Akit
Yalanlar doğrulara perde
Siyonistler işgal yoluyla yerleştikleri Filistin topraklarında 75 yıldan beri zulmediyorlar. Onların zulümleri yüzünden bu toprakların asıl sahiplerinin yarısı şu an kendi öz vatanlarının dışında, çoğunlukla da mülteci sıfatıyla yaşamaya mahkum edilmiş durumda. İçeride yaşayanlar ise sürekli mağdur ediliyor, haksızlığa maruz bırakılıyor. Böyle bir zulme ve haksızlığa maruz kalan toplumun haklarını geri almak için mücadele etmesi de onun meşru hakkıdır.
İşgalci ise bir yandan zulmü en azılı ve en katı şekliyle sürdürürken bir yandan da üste çıkma savaşı veriyor ve bu amaçla yanlış bilgiler yayarak Filistin dışında yaşayan toplumları yanıltmaya çalışıyor.
Son Aksa Tufanı ile birlikte patlak veren olaylarda sürekli asılsız saçma sapan haberler yaymalarının asıl amacı ise kendilerinin işledikleri zulümlerin, gerçekleştirdikleri vahşi katliamların ve bu arada Filistin direnişi karşısında yaşadıkları sarsıntının üstünü örtmek. Tabii bu tür yalanlar yayarken aynı zamanda yeni zulümler, katliamlar işleyebilmek için önlerini açmaya, kendilerine yönelebilecek tepkilerin önünü kapatmaya çalışıyorlar.
Bu itibarla siyonist işgalcilerin hizmetlerindeki medya organlarından yararlanarak yaydıkları yalanlar gerçekte insanların doğruları görmelerini önleme amaçlıdır. Bu yönüyle işgalcinin yalanları doğrulara perde oluşturmaktadır. Eğer insanların zihinleri bu yalanlarla meşgul olursa asıl görülmesi gereken gerçekleri, siyonist işgal rejiminin sergilediği vahşeti, gerçekleştirdiği yıkımları, katliamları göremeyecek.
Bundan dolayı işgalci siyonistlerin yalanlarını yaymak amacıyla seferber olanlar, İslami harekete olan kinlerinden ve düşmanlıklarından dolayı bu hareketi karalama amacıyla o yalanları yaymak için büyük çaba sarf ettiklerini düşünüyor olabilirler ama gerçekte siyonist katillerin ekmeğine yağ sürmekte ve onların zulümlerinin, haksızlıklarının görülmesini engelleme kampanyasının gönüllüleri olarak bir şekilde siyonist katillerin safında savaşa iştirak etmiş olmaktadırlar. Savaşa iştirak sadece silahını alıp cepheye gitmekle olmaz. Savaşanları cesaretlendirmek ve her ne şekilde olursa olsun onlara destek vermek bir şekilde savaşa iştirak etmektir.
Bana, “Öyleyse sen de savaşa iştirak ediyorsun?” diyebilirsiniz. Evet, ben mağdurların, mazlumların, haklarını arayanların, zulme maruz kalanların safında yıllardan beri zaten bu savaşın içindeyim. Haklarını arayanların safında yer almak ve onlara destek vermek benim için şereftir. Ama zalimlerin yanında savaşa iştirak etmek onların suçlarına ortak olmaktır.
Bu konuda bir de yalan bombardımanına maruz kalanların göstermeleri gereken duyarlılık var. Yüce Allah, Hz. Aişe’ye iftira atılması olayında, yalanları yeterince akıl süzgecinden geçirmeden kabul edenlere şu hatırlatmada bulunmuştur: “Onu duyduğunuzda mü’min erkeklerle mü’min kadınların birbirleri hakkında hayır düşünmeleri ve: “Bu apaçık bir iftiradır” demeleri gerekmez miydi?” (Nur, 24/12)
Günümüzde gasp edilmiş haklarına kavuşmak ve maruz kaldıkları zulümlere son vermek için haklı ve meşru mücadele veren mümin kardeşlerimize yönelik olarak iftira atıldığı zaman da bu duyarlılığı göstermemiz ve birbirimiz hakkında önce hayır düşünmemiz gerekir. Siyonist katillerle işbirliği içindeki medya organlarının ve siyonist işgal hesabına yürütülen enformasyon savaşının gönüllü erlerinin ileri sürdüğü son derece saçma ve tutarsız iddialara, senaryolara ve kurgulara dayanarak meşru müdafaa içindeki kardeşlerimizi mahkum etmenin haksızlık olduğunu unutmamalıyız.
İletişim alanında sahip olduğumuz imkanları ve araçları söz konusu yalan bombardımanları karşısında “yalan savar” olarak kullanmamız mümkündür. Ancak bu konuda bir yanlış yapılıyor. Kardeşlerimiz söz konusu yalanları kendi platformlarında tartışmakla yetiniyorlar. Oysa asıl yapmamız gereken yalan savarlarımızı, söz konusu bombardımanı yapanların yüzlerine çarpmak suretiyle onların ne derece çirkin bir amaca hizmet ettiklerini bizzat kendilerine bildirmektir.