Siyonizm tüm dünya için ortak tehdittir

Yasin Aktay, İşgal rejiminin sadece Filistin coğrafyası için değil, tüm dünya için bir tehdit olduğunu sebepleriyle aktarıyor.

Yasin Aktay/Yeni Şafak

İnsanlığa tehdit İsrail’i kendine tehdit görmeyene ne demek lazım?

Soykırımcı İsrail’in bugün Gazze’ye karşı büyük bir kinle, nefretle ve öfkeyle hareket eden soykırımcı saldırıları onu kendisi açısından da geri dönüşü olmayan bir yola sürüklemiş görünüyor. Bu yol belki başkaları için büyük acılara, trajik neticelere götürüyorsa da kendisi açısından da yok oluşun mukadder olduğu bir yola sürüklediği de çok açık. Onu şu an için durduracak bir gücün olmaması, hatta ABD’den sınırsız destek alıyor olması ona asla muhtaç olduğu güvenlik hissini vermiyor. O güvenlik hissini duymadan da durmayacaktır. Belki arada bazı duraksamalar veya duraklamalar geçirse de tabiatı gereği etrafında hep nefret, sevgisizlik, güvensizlik ve paranoya üretecektir ve bütün bu durumlar onu sürekli daha fazla saldırganlığa sevk edecektir.
İsrail gerçeğinin bir başka açıdan özeti budur. İsrail’in varlığı tarihe aykırı çünkü, gerçekliğe aykırı, coğrafyaya ve insanlığa aykırı. Onu var eden Siyonist tarih, insan, gerçeklik ve coğrafya tasavvuru sorunlu çünkü ve çevresine ırkçı-üstünlükçü küstahlığı dolayısıyla huzursuzluk, güvensizlik, savaş ve paranoyadan başka bir şey vaat etmiyor.
 
İsrail’in bu özelliği 7 Ekim’le birlikte veya ondan sonra ortaya çıkmış değil. İsrail’i var eden felsefenin özü budur ve bu felsefenin sevk ettiği işgal ve ırkçı saldırganlık politikaları 7 Ekim’e sebebiyet vermiştir. İsrail’i var eden Siyonist proje, I. Dünya Savaşından itibaren bütün coğrafyayı ona bir beşik oluştursun diye ateşe vermiş, parçalamış, işgal etmiş ve sömürgeleştirmiştir.
Bütün Ortadoğu ülkelerine İsrail’in güvenliği için hizmet rolü yazılmıştır. Bu rol yazımı, bu vatanlarda yaşayanların insanımsı varlıklar olduğu varsayımına dayanmıştır. Zaten insan olmayan bu insanlar yok sayılacak, yerlerinden sürülecek, olmadı öldürülecek ve gerçek insan olan Yahudilere boşalttıkları yerler vatan kılınacaktır. Hesaba katmadıkları şey buralarda yaşayan insanlar için vatan kavramının topraktan, araziden, arsadan ibaret olmadığı, uğruna ölünecek kadar mukaddes olduğudur.
Vatanını terk etmeyen ve vatanı için canını feda eden Filistinli baştan itibaren bütün hesapları bozan bir sürprizdi Siyonistler için, ama bu sürprizi bertaraf etme arzusundan hiç vazgeçmediler. Kinle, öfkeyle, nefretle direnmekte inat eden bu sakinleri bertaraf etmeye çalıştılar. Bunu yaptıkça içlerindeki canavarlık, insanlık dışı vahşet, barbarlık daha da açığa çıktı. Bugün İsrail bombaları altında ölen Filistinliler
 
değil, onların şehitliği ve şahitliğiyle geberen bir Siyonist-Haçlı uygarlığıdır.
İsrail’in doğuşu ve bu topraklara ekilişinin mahiyetini kavrayamayan ne tarihten, ne insandan, ne batı medeniyetinden ne de istiklalden hiçbir şey anlamamıştır. Esasen bugün kendi tarihimizi, gerçek bağımsızlıkla olan mesafemizi, işgal gerçekliğimizi ve hali hazırda bizi tehdit edenin ne olduğunu anlamamızın yolu İsrail gerçekliğini anlamamızdan geçiyor. İsrail basitçe 1948’de vatansız bazı Yahudilerin kurup geçtiği ve üstünü kapattığı bir devletten ibaret değil. Kurulduğu güne kadar 1917’den itibaren adım adım İngilizler tarafından Kudüs etrafındaki Filistin toprakları onun için hazırlanmıştır. Kurulduktan sonra da küçücük parsel topraklardaki varlığı adım adım bütün Filistinlilerin bütün topraklarına işgal yoluyla zorbaca el koymasına kadar devam etmiştir.
İlk günden itibaren ne planlanmışsa Siyonizm adına, adım adım yapılıyor. Bu genişleme perspektifinin Arz-ı Mevud diye, bize göre safsata ama onlara göre inatla, bütün dünyaya rağmen de olsa takip edilecek bir planı var. Üstelik bütün dünyaya rağmen değil, maalesef dünyanın en büyük ve en ahlaksız silahlı gücünü, ABD’yi ve AB’nin sınırsız desteğiyle. Şakası yok yani, bizim safsata dediğimiz o kehanetler Siyonistler için de onlara sınırsız destek veren Amerikalı ve Avrupalılar için itikadi bir saplantı olarak gerçek. Bunu hiçbiri saklamıyor, bilakis şu savaşın orta yerinde bile o itikadi saplantıların bütün detayları her aşamada ifşa olup duruyor.
 
Çocuklarını bizim gibi muhayyel ve mitolojik türedi tarih anlatılarıyla uyutmuyorlar. Bu vadedilmiş toprakların, çok eski zamanlarda uydurulmuş da olsa, hikayeleriyle, o hikayelerin içinden çıkan kan davalarıyla, ırkçı telkinleriyle, intikam ve köleleştirme beklentileriyle canlı tutmaya çalışıyorlar. İnsanlık için felaket bir eğitim sistemi tabi. Öteki insanlara sürekli kin, nefret ve intikam hesapları telkin eden ırkçı bir eğitim, ama öyle.
Kendi bayrağı bile Davud yıldızının altında ve üstünde iki nehri temsil eden iki çizgi ile belirlenmiş bir devletin yüzyıllık gelişimine baktığınızda bundan sonraki yıllardaki gelişim niyetlerini ve planlarını tahmin etmek çok mu zor? Bugün İsrail elbette insanlığa karşı irtikap ettiği soykırım suçları dolayısıyla bütün insanlığın sorunu. Ama yaklaşan gerçek bir cisim olarak Türkiye’nin üzerine doğru geliyor olduğunu, dolayısıyla Türkiye için oluşturduğu tehdidi görmemekte ısrar etmek gaflet, delalet hatta ihanettir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “İsrail’in, muharref Tevrat’tan yola çıkarak, tamamen dini bir fanatizm ile Filistin ve Lübnan’dan sonra gözünü dikeceği yer, Türkiye olacaktır… İsrail, Türkiye topraklarını da içine alan bir hayal kurmaktadır” şeklindeki sözleri aslında bu tehdidin en hafif ifadesidir. Türkiye’de ben Türküm, Müslümanım hatta sadece insanım diyen herkesin algılaması ve karşısında konumunu ve safını belirlemesi gereken bir tehdittir.
 
PKK’nın ve uzantısı güçlerin ABD tarafından Türkiye ve Suriye içinde 40 yıldır, NATO sözleşmelerini de açık müttefiklik sözleşmelerini de hiçe sayarak, tam da bu proje için besleniyor olduğu boş bir iddia değil, gerçeğin ta kendisi. Bu ilişkiyi kuramayanın gafletini mi, delaletini mi ihanetini mi konuşmamız gerekiyor şimdi?
Varlığı insanlığa bir tehdit, kurulduğu günden beri Türkiye için zarardan başka bir şey üretmemiş, niyetinde ve planında açıkça Türkiye’yi yemek de olan, üstelik halihazırda kuduz köpek gibi herkese saldırmakta olan bu soykırımcı güçten kendine bir tehdit algılamayana ne demek lazım?

Yorum Analiz Haberleri

Siyonist zulme tarafsız kalmak mümkün mü?
61 yıllık Baas zulmüne katliamı yakıştıramayanlar
Türkiye ve Katar'ın desteği, Suriye halkının direnişi ve zaferi
Esed katilinin işbirlikçileri de yeni yönetimin adaletine güveniyor!
Suriyeli âlim Abdulaziz El Haseni: Allah mücahitleri ve onları destekleyenleri korusun!