Siyonistlerin Yazdırdığı Rapor

Ahmet Varol

Siyonist işgal devletinin BM'nin oluşturduğu komisyon tarafından hazırlanan Palmer raporunu kabul ettiğini söylemesi anlamsızdır. Bunun yerine raporu dikte ettiğini, yazdırdığını itiraf etseydi daha gerçekçi ve inandırıcı bir açıklama yapmış olacaktı.

Palmer raporunun "araştırma raporu" olarak nitelendirilmesi tamamen saçma ve yanıltma amaçlıdır. Bilakis siyonist saldırganlar hesabına hazırlanmış savunma raporu olarak nitelendirilmesi gerekirdi. Çünkü siyonist işgal devletinin kamuoyuna sunduğu savunma açıklamalarından ve raporlarından farkı olmadığını, hatta işgal devletinin oluşturduğu komisyonun raporunun daha insaflı olduğunu söyleyebiliriz.

Raporda işgalci siyonistlerin Gazze ambargosunun yasal olduğunun ileri sürülmesiyle en başta savunmanın dayanağının oluşturulmasına çalışılıyor. Başa böyle bir iddianın yerleştirilmesiyle BM'nin bu konuda daha önce sergilediği politikayla çelişkiye düşülüyor. Çünkü işgalci saldırganların uluslararası sularda gerçekleştirdiği operasyonun yasal gösterilebilmesi için buna ihtiyaç duyuluyor. Bütün sivil toplum kuruluşlarının, insan hakları örgütlerinin reddettiği ve zorunlu ihtiyaç maddelerinin bile sokulmasını engelleyen insanlık dışı ambargo Palmer raporunda "silah ambargosu" olarak nitelendiriliyor. Bir yaşındaki bebeğin alması gereken mamanın, müzmin hastalığa mahkûm hastaların kullanacağı ilaçların bile girmesini engelleyen bir ambargo BM komisyonuna göre "silah ambargosu". Böyle bir tanımlama ve sergilenen tavır komisyonun gerçekte uluslararası araştırma komisyonu değil işgalci siyonistler hesabına oluşturulmuş savunma komisyonu olduğunu göstermekten başka ne anlama gelebilir? İşgal devleti bir komisyon oluştursaydı belki bu kadar keskin ve taraflı tutum sergilemekten çekinebilirdi.

Öte yandan işgalci siyonistler tarafından gasp edilen gemilerdeki tüm malzemelerin insanî ihtiyaç malzemelerinden ibaret olduğunun ve bir tek silah dahi bulunmadığının görülmesine rağmen, saldırıya uğrayan yardım filosuyla silah ambargosu tanımlamasının yan yana getirilmesi de tamamen çarpıtma ve saldırganları kurtarma amacına yönelik yanıltmadır. Çünkü ambargo gerçekten silah ambargosu olsaydı, söz konusu gemilerdeki insanî yardımlara hiçbir şekilde müdahale edilmemesi bu yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaşmasına izin verilmesi gerekirdi. Eğer bu yapılmamışsa operasyon, silah ambargosunun bir teftiş operasyonu değil tüm insanî yardımları engelleme amacına yönelik korsanlık olarak nitelendirilmelidir. Bu konuda da tamamen siyonist saldırganların ağzının kullanılması komisyonun gerçekte bir uluslararası araştırma değil işgal devleti hesabına oluşturulmuş savunma komisyonu olduğunu belgeliyor.

Raporda Filistin'deki İslâmî direnişin, işgal altındaki Filistin topraklarının özgürlüğüne kavuşturulması amacıyla sürdürdüğü haklı ve meşru mücadelenin "terör" olarak nitelendirilmesinde de aynen siyonistlerin ağzı kullanılıyor. Oysa her şeyden önce bir halkın işgal edilen topraklarını, gasp edilen haklarını kurtarmak, yurtlarından çıkarılan insanlarının geri dönmelerini sağlamak ve maruz kaldıkları şiddete karşı onları savunmak tüm hukuk sistemlerinde meşru sayılmaktadır. Öte yandan bu hareketin aynı zamanda halkının yüzde altmışının desteğini elde etmiş geniş tabanlı bir siyasi hareket olduğu biliniyor. BM komisyonunun bu konuda siyonistlerin ağzını kullanmaları da onların saldırıda kullandıkları dayanaklarını onaylama amacına yöneliktir.

Bu adamlar sözde araştırma raporlarını hazırlarken İstanbul'a geldi ve bizim ifadelerimizi aldılar. Yine Türkiye dışından Özgürlük Filosu'na katılan bazı yol arkadaşlarımızın da ifadeleri alındı ve hepsi kayıtlara geçti. Siyonist korsanlar ise komisyonun karşısına geçip ifade vermekten kaçındılar. Onların yerine işgal devletinin üst düzey yetkilileri birtakım talimatlar gönderdiler. Ne kadar ilginçtir ki saldırıya maruz kalanların ifadeleri rapora geçmezken, saldırganların gönderdiği talimatlar, ortaya attıkları iddialar aynen geçmiş. Bu da raporun bir araştırma raporu değil işgalcilerin dikte ettiği savunma raporu olduğunu gösteriyor. Araştırma raporu olsaydı saldırıya maruz kalanların ifadelerinin de tescili ve onların mağduriyetlerinin en azından kendi ağızlarından kayıtlara geçirilmesi gerekirdi.

Raporla ilgili tespit ve değerlendirmelerimizi aktarmaya devam edeceğiz inşallah.

YENİ AKİT