Sinan ÖN / Haksöz Haber
İsrail’in Filistin’i işgalinden sonra sürekli duyduğumuz ve maalesef alıştığımız bazı kavramlar var. Yerleşimciler, el konulan topraklar, yıkılan evler, kesilen zeytin ağaçları, mülteci kampları, ayrım duvarları, barikatlar, kontrol noktaları, Filistinlilere yasak yollar ve Filistinsizleştirilen şehirler...
Osmanlı’nın son dönemlerinde, Filistin’e gelmeye ve yerleşmeye başlayan Yahudilerin tamamı, (hepsi Siyonist barbarlığı kabul etmese bile) Siyonistlerin yerleşim planlarına göre hareket ettiler. Belki de bu durumun soykırıma götüren araçlarından biri olduğunu düşünmeden.
İşgalciler Filistin topraklarında mimariyi aktif olarak kullanıyor. Ancak amaçları mamur etmek değil, Renan’ın: ‘Unutkanlık bir ulusun ortaya çıkabilmesi için elzemdir’ dediği gibi, bir halkın toplumsal hafızasını yok edip, yerine başka bir halkı ikame etmek. Bu doğrultuda Filistin toprakları yüz yılı aşkın bir süredir canlı bir kadavra misali; kesilip biçiliyor, paramparça ediliyor, eksildikçe eksiliyor. Yani mekân-kırıma uğratılıyor.