Mehmet Garip Tanyıldızı / Akşam
“Sen onları birlik sanırsın…”
Batı dünyasının doğu toplumlarına dönük, birçok genelleme ve indirgemeyi barındıran oryantalist bakışına dair literatürde ciddi bir külliyat bulunuyor. Ancak, doğu toplumlarının batı dünyasına yönelik, yine birçok genelleme ve indirgeme ile malul oksidentalist bakışının yeterince irdelendiğini ve bu konudaki eleştirilerin yaygınlık kazandığını söylemek zor.
Müslümanlarda etkileri yoğun olarak görülen bu bakışın en temel yanlışlarından biri batı dünyasını tek parça bir yapı olarak görme, aralarındaki farkları göz önünde bulundurmama ve sanki birbirleriyle hiçbir çıkar çatışması yaşamıyormuş gibi düşünme eğilimi.
Bunun en bariz örneklerinden birine aylardır yaşanan Gazze meselesinde şahitlik ediyoruz. Konu genellikle, batı dünyasının ayrılmaz bir parçası olan İsrail'in hem kendi içinde hem de müttefikleri ile arasındaki çıkar çatışmaları ve nüanslar pek dikkate alınmadan konuşuluyor.
ABD, Avrupa ülkeleri, İsrail ve aynı yörüngedeki devlet ve odakları, karşıtlık bağlamında, "tek millet" olarak görmek onların arasındaki ayrışmaların farkında olmamızın önünde engel teşkil etmiyor. Aksine, bu karşıtlık dolayısıyla edinilecek konumlanışlarımızı belirlemedeki isabet etme ihtiyacı, sözünü ettiğimiz farkındalığı gerekli kılıyor.
Son süreçte Gazze meselesiyle ilgili yeni gelişmeler bu ayrımların aslında önemsiz olmadığına işaret ediyor. ABD Başkanı Biden'ın ateşkes teklifi ile birlikte yaşananlar "Amerika mı İsrail'i yönetiyor, İsrail mi Amerika'yı yönetiyor?" tartışmasının ötesinde bir durumla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.
Biden'ın ateşkes teklifi ve İsrail cephesinden buna verilen tepkiler hem Siyonist hükümet içindeki hem de Tel Aviv-Washington hattındaki çatlakların belirginleşmesine sebep oldu.
ATEŞKES TEKLİFİ NE ANLAMA GELİYOR?
İsrail'in Refah'ta sivil yerleşimleri hedef alan saldırısına ilişkin Beyaz Saray'dan, her ne kadar, "ABD'nin kırmızı çizgileri aşılmadı" açıklaması gelse de; Washington hükümetinin Gazze konusundaki tutumunun kasım ayında yapılacak başkanlık seçimlerine etki etme ihtimalinin Biden yönetimini endişelendirdiği değerlendirmeleri yapılıyor.
Biden'ın kalıcı ateşkes, Siyonist ordunun 7 Ekim'den sonra işgal ettiği bölgelerden çekilmesi, Gazze'nin yeniden inşası ve esir takasını içeren (Hamas'ın 4 ay önce yaptığı teklifin benzeri) 3 aşamalı teklifini bu endişelerin tetiklediğini düşünebiliriz.
Netanyahu'nun karşı çıktığını söylediği teklifle ilgili İsrail basınına konuşan bir yetkili bu şartlarda bir ateşkesin "Hamas'ın zaferi" anlamına geleceğini söyledi. Siyonist savaş kabinesinin Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir teklifi kabul etmesi halinde Netanyahu hükümetini devirmekle tehdit etti.
Kabinenin bir diğer üyesi Benny Gantz ise, bir süredir, esirlerin geri getirilememesi, Gazze'deki savaşın bir sonuç vermemesi eleştirilerini dile getirerek, Netanyahu'yu hükümetten çekilmekle tehdit ediyordu. Gantz, geçtiğimiz günlerde başkanı olduğu Ulusal Birlik Partisi'nin hükümete desteğini çekerek İsrail Meclisi'ni feshetmek için girişim başlattı. Gantz'ın hamlesinin hükümeti hemen deviremese de yaz aylarında seçime zorlayabileceği öngörülüyor.
Öte yandan, Gantz, Biden'ın ateşkes teklifini memnuniyetle karşılayarak teklifi görüşmek üzere kabinenin en kısa zamanda toplanması çağrısında bulundu ve Biden ve ABD'ye teşekkür etti. Sonuç olarak Biden'ın ateşkes teklifi, bir yandan İsrail'deki politik ayrışmaları gün yüzüne çıkarırken bir yandan da Netanyahu'yu bir çıkmaza sokmuş durumda.
TEL AVİV-WASHİNGTON HATTINDA KRİZ ÇIKAR MI?
Netanyahu'nun Biden ile ayrışmalardan kaynaklı bu çıkmazı aşabilmek için Donald Trump ve ekibiyle temasa geçtiği belirtiliyor. Washington Post yazarı Ishaan Tharoor, konuyla ilgili kaleme aldığı analizde Netanyahu'nun ABD seçimleri sonrası oluşması muhtemel yeni tabloya umut bağladığını yazdı.
34 suçtan hüküm giyen Trump'ın başkanlık seçimlerini kazanma ihtimali olsa da, Filistin karşıtı söylemlerine ve geçmişteki uygulamalarına rağmen, Netanyahu ile tam bir uyum yakalayıp yakalayamayacağı sorusu belirsizliğini koruyor. Zira, Trump yakın zamana kadar Biden'ı Netanyahu'yu "şımartmakla" suçluyordu.
Ayrıca, ABD seçimlerine giden süreçte, Biden ile Netanyahu arasındaki sürtüşmelerden kaynaklanan problemler ABD-İsrail ilişkilerine etki edecek gibi görünüyor. Yahudi lobisinin Washington üzerindeki gücü bu ilişkilerin sorgulanarak yeniden yapılandırılmasının önüne geçemeyebilir.
Önümüzdeki süreçte, Netanyahu'nun, Cumhuriyetçiler ve Demokratların davetiyle, ABD kongresinde konuşma yapması bekleniyor. O konuşmanın yapıldığı günlerde muhtemelen ABD ile İsrail ilişkilerine ilişkin birçok analiz yapılacak. Ancak bu konuşma sözünü ettiğimiz çatlakların arasında ezilebilir ve bu krizleri derinleştirebilir.