Siyonistleri akademik camianın da dışlaması gerekiyor!

Dr. Fadi Zatari, Türkiye’deki akademik kurumların katil İsrail’e karşı boykot uygulayabilmesine yönelik önerilerini kaleme aldı.

Fadi Zatari / Fokus Plus

İsrail’e karşı akademik boykot nasıl yapılabilir?

İsrail’in akademik kurumları, araştırma merkezleri ve üniversiteleri ile akademik ilişkide bulunan birçok kesim, bu kurumların Filistin işgalinin inşasına, desteklenmesine ve güçlendirilmesine doğrudan dahil olduklarının farkında değildir. Gerçek şu ki, İsrail’in bu kurumları, Filistin topraklarında işlenen apartheid ve soykırımı teşvik ediyor.  

Dünyanın en büyük silah üreticilerinden biri olan İsrail’in akademik dünyası, teknolojik, askeri ve istihbarat endüstrisinin tasarım ve geliştirilmesinde kilit bir rol oynuyor. Dolayısıyla İsrail’de bilgi üretilen akademik alan ile silah üretimi arasında bir bağlantı bulunuyor. Elbette bu bilginin büyük bir kısmı, silah üretiminde olduğu gibi İsrail üniversitelerinde ve araştırma merkezlerinde üretiliyor.  

İsrail sistemindeki “akademik ve kültürel arayüzün” askeri, siyasi ve casusluk amaçları için kullanılan bir istihbarat ve casusluk sistemi olduğu söylenebilir.  

İsrail’deki akademik kurumlar ile ordu ve istihbarat servisleri arasında bir bağlantı olduğu biliniyor. Buna örnek vermek gerekirse, Hayfa Üniversitesi bünyesindeki Ulusal Güvenlik Çalışmaları Merkezi, ulusal güvenlik ve stratejik çalışmalar alanında lisansüstü eğitim veriyor. Şu ana kadar söz konusunu merkezden, İsrail Savunma Kuvvetleri’nde görev yapan yüzlerce üst düzey subay mezun oldu. Önde gelen birçok İsrailli akademisyen de İsrail ordusu ya da istihbarat servisinde görev yapıyor.  

Konuya ilişkin bir başka örnek de Hayfa Üniversitesi Yönetim Kurulu Başkanı Ami Ayalon’un İç İstihbarat Teşkilatı Şin-Bet’in eski başkanı olmasıdır. Benzer şekilde, Kudüs İbrani Üniversitesinin Dış İlişkilerden Sorumlu Başkan Yardımcısı Carmi Gillon da Şin Bet’in eski başkanlarından biridir.  

Askerlik hizmetini yerine getiren İsrailliler, özellikle orduda muharip birliklerde görev yapıyorlarsa, akademik burslar da dahil olmak üzere İsrail üniversitelerinde okumak için özel ayrıcalıklara sahip oluyor.  

Öte yandan, Filistin üniversiteleri, araştırma kurumları ve hatta okullarının İsrail işgal ordusu tarafından hedef alınması yeni bir durum değil. Örneğin, İsrail işgal ordusu Filistin’deki birçok okulu ve üniversiteyi ‘yasa dışı’ oldukları gerekçesiyle kapattı. Ocak 1988’de 51 ay üst üste kapatılan, Batı Şeria’daki Birzeit Üniversitesi de bunlardan biriydi. 

İsrail, Filistinlilerin eğitime erişim haklarını kısıtlama konusunda uzun bir geçmişe sahip. Elbette, İsrail’in bir yıldır sürdürdüğü savaş sırasında öğretim kadrosunun sistematik bir biçimde tamamen yok edilip öldürülmesi de dahil olmak üzere, tüm Filistin üniversiteleri ve okullarına yaptıklarından bahsetmeye gerek yok.  

Aksa Tufanı Operasyonu bir dönüm noktasıdır  

7 Ekim 2023’te düzenlenen Aksa Tufanı Operasyonu, işgal ordusunun Filistinli siviller üzerinde modern savaş tarihinde eşi benzeri görülmemiş ölçekte silah testleri yapması da dahil, Tel Aviv’in saldırganlığı, suçları ve insan hakları ihlallerinin İsrail akademisi tarafından nasıl meşrulaştırdığını bize gösterdi.  

Sadece geçtiğimiz yıl içinde binlerce Filistinli çocuk öldürüldü. Geri kalanlar ise eğitim haklarından mahrum bırakılırken, on binlerce öğrenci ağır yaralandı, sakat kaldı ve kasıtlı olarak hedef alındı.  

İsrail’in Filistinlilere yönelik savaşı birinci yılını tamamlayıp ikinci yılına girerken, akademisyenler olarak ahlaki ve insani bir sorumluluğumuz bulunuyor.  

Dünyadaki tüm devletler, halklar ve uluslararası örgütler, İsrail işgal ordusunun hepimizin gözü önünde açıkça işlediği bu katliamları durdurmakta başarısız oldu. Dolayısıyla yapılması gereken “akademik boykot” artık bir seçenek değil, ahlaki ve insani bir görevdir.  

Türkiye’de akademik boykotu nasıl harekete geçirebiliriz?  

Burada sorulması gereken asıl soru, Türkiye’de akademik ve kültürel boykotun nasıl harekete geçirileceğidir.  

Türkiye’de akademik ve kültürel boykotun tam anlamıyla harekete geçirilmesine ilişkin ele alınması gereken 10 maddeyi şöyle sıraladık:  

  1. İşgal devleti, siyasi, askeri ve istihbarat hedeflerine hizmet etmek için dünyanın dört bir yanındaki üniversitelerle akademik değişim programları kullanıyor. Bu nedenle, İsrail üniversitelerinin denkliğini iptal etmeye çağırıyoruz.  
  2. İsrail’in akademik dergileri, ülkedeki üniversitelerin sıralamasında önemli bir yer tutuyor. Bu dergiler aynı zamanda bilgi toplamak - kullanmak, hatta bazılarını İsrail devletindeki siyasi amaçlar için kullanmaya yönelik bir paravan görevi üstleniyor. İsrail’in akademik dergilerinde yayınlanan yayınları, akademik terfi kriterlerinin bir parçası olarak kabul etmemesini istiyoruz. Çünkü buna katkıda bulunmak ve İsrail’in dergilerinde yer almak, bir bakıma onun kurumlarının yanı sıra apartheid ve soykırım politikalarını destekleme ve geliştirmeye katılmaktır.  
  3. Türk akademisyenleri, akademik ve kültürel boykot standartlarına uymaya çağırıyoruz. Bu bağlamda; İsrail’in akademik dergilerini tamamen boykot etmelerini, dünya çapında İsraillilerin yayınlanmış olan araştırmalarına sempati duymamalarını ve İsrailli yayınevlerinin çıkardığı yayınları, dergileri, kitapları veya filmleri içeren dersler vermemelerini rica ediyoruz.  
  4. İsrailli akademisyenlerin, Türk üniversitelerinde herhangi bir akademik ya da kültürel etkinliğe katılmaları ya da konuşmaları için davet edilmemesi yönünde de çağrıda bulunuyoruz. Bu akademisyenler, Gazze Şeridi’ndeki soykırıma ilişkin herhangi bir kınama yayınlamadıkları gibi işgal altındaki Filistin’deki yasa dışı yerleşim birimlerini de bir kez olsun kınamadılar. İsrail’de, işgal ordusunun Filistin ve Gazze’de yaptıklarına ilişkin ahlaki bir tartışma yapılmıyor. Bu nedenle, tüm İsrailli akademisyenlerin ülkelerinin Gazze’deki soykırımını destekleme konusunda suç ortağı olduğunu söylemek pek de yanlış olmayacaktır.  
  5. Türkiye ile İsrail arasında her düzeyde yapılan öğrenci ve akademisyen değişimini askıya almaya çağırıyoruz. Ayrıca askıya alma işleminin geçici ve belirli bir süre için değil, Filistinlilerin kendi kaderlerini tayin hakkı ve başkenti Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulması şartına bağlı olması konusunda da çağrıda bulunuyoruz.  
  6. İsrail ordusunda görev yapan Türk vatandaşlarının, Türkiye’deki üniversitelere ve akademik ortamlara girişini yasaklamaya çağırıyoruz. Çünkü bir Filistinliyi öldüren herkes potansiyel bir tehlike taşır ve aynı şeyi Türk vatandaşlarına karşı da yapabilir.  
  7. Türk üniversitelerinde satılan tüm İsrail ürünlerini ve ona destek veren firmaların ürünlerinin boykot edilmesi için çağrıda bulunuyoruz. İsrail’i desteklediği bilinen Starbucks gibi markaların ürünlerinin satışının yapıldığı üniversiteler var. Başka bir deyişle, Türk üniversiteleri her türlü boykot için ahlaki bir örnek teşkil etmelidir.    
  8. En azından sosyal ve beşeri bilimler fakültelerinde, Filistin meselesi üzerine bir ders verilmesi konusuna dikkat çekiyoruz. Filistin meselesinin bir Filistinli bakış açısıyla öğretilecek olan bu derse ilişkin “neyin nasıl öğretileceği” konusunda ayrıntıları tartışmak üzere iki günlük bir çalıştay düzenlenebilir.  
  9. İsraillilerin yürüttüğü araştırmaların Türk dergilerinde yayınlanmasının yasaklanması için de çağrıda bulunuyoruz.  
  10. Filistin ile dayanışmayı göstermek ve aynı zamanda öğrencilerin Filistin davasının önemi konusunda farkındalıklarını artırmak için Türk üniversitelerinde bulunan Türk bayrağının yanına Filistin bayrağı asmaya çağırıyoruz.  

Bahsedilen bu maddeler, yüksek bir talep gibi görünebilir. Ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz haftalarda yaptığı bir konuşmada, “İsrail bir Siyonist terör örgütüdür” ifadelerini kullandığını hatırlamak gerekiyor.  

İsrail devletinin, Türkiye’nin güvenliği ve devlet yapısına tehdit oluşturduğunu da unutmamalı. Bu tehdit, İsrail’in Türkiye’nin güney sınırlarına yönelik emelleri ve Türk ulusal güvenliğini tehdit eden silahlı terör örgütlerine verdiği destek yoluyla görülüyor. Buna, İsrail’in Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin çıkarlarına karşı Yunanistan ile işbirliği ve koordinasyon içinde olması da eklenebilir.    

İsrail’e yönelik akademik bir boykotun farklı yönleri bulunuyor. İsrail lobisi veya Tel Aviv’in propagandasının amaçlarına hizmet eden herhangi bir kurum tarafından düzenlenen veya desteklenen herhangi bir etkinlik, seminer, konferans veya akademik faaliyete bireysel veya kolektif olarak katılmayı reddetmek buna örnek gösterilebilir.  

Ayrıca daha önce de belirttiğimiz gibi, dünyanın dört bir yanındaki öğrencileri, İsrail üniversitelerinde öğrenim görmekten kaçınarak, bu konuda boykota katılmaya çağırıyoruz. Çünkü bu üniversitelerde uygulanan İsrail programları, apartheid rejiminin ırkçı yaklaşımını, Filistin topraklarına yönelik işgali aklamayı ve yabancı öğrencilere İsrail devleti hakkında “olumlu bir imaj” vermeyi amaçlıyor.  

Özetle, İsrail’in akademisini boykot etmek, adaleti barışçıl bir şekilde sağlama konusunda bir araç olarak görülebilir. Bu boykot, İsrailli akademisyenlerin ülkelerinin silah araştırma ve geliştirme, istihbarat çalışmaları ve bölgedeki istikrarsızlaştırma faaliyetlerine dahil olmalarının yanı sıra Filistinlilerin eğitime erişim haklarını ihlal etmek için kullanılan etik dışı ve şiddet içeren tepkilere karşı bir protestodur.  

Son olarak bu boykota katılmak, yaşamlarının her alanında sistematik ırkçılık ve etnik ayrımcılıktan muzdarip olarak ezilen Filistinlilerle dayanışmanın bir yoludur.  

İsrail’in akademisini boykot etmek, adalet ve barıştan yana olan her akademisyen, araştırmacı ve özgür entelektüelin ahlaki sorumluluğudur.    

Yorum Analiz Haberleri

İşgal edilen zihinler
AK Parti ve MHP’nin gençlik teşkilatları Filistin davasının neresinde?
Metalaşan değerler ve ahlaki çözülme
İslam düşmanları neden Müslüman mezarlığına defnediliyor?
Geçmişimiz ve unutma sorunu