Ahmet Varol / Yeni Akit
İşgalci Batı Yaka ve Kudüs’te savaşı sürdürüyor
Siyonist işgal rejimi Gazze’de şartlarına gereği gibi riayet etmemekle birlikte, askeri kayıplarının açığa çıkması sebebiyle kendi içinde yaşadığı sıkıntı, toplumsal sorunlar ve siyasi kriz sebebiyle bir ateşkesi kabul etmek zorunda kalmış olsa da Filistin’in işgal altındaki Batı Yaka bölgesinde ve Kudüs’te savaşını bir şekilde sürdürüyor.
Filistin topraklarında siyonistlerin işgalci, gasıp ve saldırgan olduğu gerçeğini görmek istemeyenler anlamakta zorluk çekseler de bilinmesi gereken önemli bir gerçek Filistin halkının ve direnişinin orada meşru haklarını ve işgal edilmiş toprağını geri almak için savaştığı hususudur. Bugün Batı Yaka ve Kudüs’te yaşanan hadiseler bu gerçeği, görmek istemeyenlerin gözlerinin içine sokuyor.
Şunu unutmamak gerekir ki bir yerde işgal, gasp ve tecavüz varsa ve bu yüzden birtakım hadiseler yaşanıyorsa fitili çeken, olaylara sebep olan taraf her zaman işgalci, gasıp ve tecavüzcü taraftır. Bunu anlamak istemeyenler 7 Ekim’de başlatılan Aksa Tufanı’nda Filistin halkını ve direnişini suçlu çıkarma çabalarını sürdürüyorlar. Oysa bu eylem, biri birden patlak vermiş bir hadise değil devam eden meşru hak savaşının bir aşamasıdır. Sıcak gelişmeler iniş çıkış gösterse de işgal devam ettiği sürece direniş de meşru ve haklıdır. Bu, bütün hukuk sistemlerinin teslim ettiği bir gerçektir.
İşgalci siyonist, Filistin toprakları üzerindeki egemenliğinin hukuksuz bir işgal olduğunun farkında olduğundan, bu işgali tanımayan halkı haklarından vazgeçmeye zorlamak amacıyla kesintisiz bir şiddet uyguluyor.
Filistin bir bütündür ve işgale karşı mücadele Filistin halkının tümünü ilgilendirir. Dolayısıyla Filistin’in işgal altındaki Batı Yaka bölgesinde, Kudüs’te ve yerine göre 1948’de işgal edilmiş topraklarda verilen mücadele Gazze’deki mücadeleden ayrı ve bağımsız olarak değerlendirilemez. İşgal rejimi Filistin halkının bütünlük ve dayanışmasını kırmak amacıyla birtakım stratejik taktiklere başvurduysa da şimdiye kadar bunu başaramadı.
İşgal rejimi Batı Yaka ve Kudüs’te direniş ruhunu kırmak amacıyla 7 Ekim’de başlayan olaylarla birlikte bu bölgede de muhtelif saldırılar düzenledi ve çok sayıda insanı şehit etti. Dikkatlerin Gazze üzerine odaklanması sebebiyle bu bölgenin biraz gölgede kalması da onun işini kolaylaştırdı. Son günlerde ise Gazze’deki ateşkes nedeniyle Filistin’de suların nispeten durulduğu havasının dünya kamuoyunu etkilemesinden yararlanarak bölgedeki saldırılarını şiddetlendirdi.
Batı Yaka’nın en kuzeydeki şehri olan Cenin’e ve mülteci kampına geçtiğimiz salı akşamı başlattığı saldırılar ertesi günün akşamına kadar sürdü. İşgalcilerin saldırılarına bölge halkının karşı koyması sebebiyle çatışmalar saatlerce devam etti. İşgalciler bu saldırılarında da yine çocukları kasten hedef alarak biri 8 diğeri 14 yaşında iki çocuğu şehit ettiler. Ayrıca işgalcilere ait özel bir birimin direnişin iki komutanına suikast düzenlediği duyuruldu.
Aynı gece işgal güçleri Batı Yaka’nın Eriha, Nablus, Ramallah ve El-Halil şehirleri başta olmak üzere birçok şehrine baskınlar düzenleyerek saldırılar gerçekleştirdiler.
Ancak işgalcilerin bu saldırıları kendilerinin de bir bedel ödemek zorunda kalmalarına yol açtı ve 30 Kasım Perşembe sabahı, Kudüs yakınındaki Ramot yahudi yerleşim merkezinde düzenlenen silahlı eylemde 3 işgalci öldürülürken, 6’sı da yaralandı. Bu eylem işgal rejiminin Filistin halkının hak ve özgürlük mücadelesini şiddete başvurmak suretiyle sindirmesinin mümkün olamayacağı, böyle bir yöntemin her zaman kendine de bir geri dönüşü ve ödemek zorunda kalacağı bedeli olacağı mesajı veriyordu.
Filistin direnişi uzun soluklu bir mücadeledir ve küresel emperyalizmin buraya bir siyonist işgal karakolu kurmasıyla ilgili hesabı tutmamıştır. Küresel emperyalizmin ve siyonistlerin yapması gereken artık Filistin direnişini yıldıramayacakları gerçeğini görmek ve burayla ilgili hesaplarından vazgeçerek Filistin halkının gasp edilmiş haklarını geri vermektir.