Ahmet Varol / Yeni Akit
Siyonistin mutedili var mı?
Mutedil, adl kökünden yani adalet kelimesiyle aynı kökten türemedir.. Kullanımda ise mutedil ile orta yolu izlemeye, dengeyi gözetmeye, uçlara doğru kaymamaya çalışan anlamı kastedilir. Bundan dolayı böyle itidal çizgisini gözetmeyenler hakkında “aşırı” kelimesi kullanılır. Bilindiği üzere son zamanlarda bunun yerine radikal veya köktenci kelimeleri de bayağı moda oldu.
Siyonistlerin bazıları da “aşırı siyonist” olarak nitelendiriliyor. Bu biraz normal olmakla birlikte, bundan siyonistin mutedilinin de olabileceği sonucu çıkarmak doğru olmaz. Çünkü siyonizmin bir tür ırkçılık olduğu tescillenmiştir. Irkçılık ise insanlık açısından bir ayıp ve ideolojik yönden de bir aşırılıktır.
Siyonist işgal rejiminin son seçimlerinde parlamentoda yeterli çoğunluğu elde eden “sağcı siyonist” kanadın başını çeken Netanyahu’nun kurduğu hükümetin bugün görevi devralacağı yine siyonistlerin medya organlarında dün çıkan haberlerde dile getirilmişti.
Netanyahu’nun kendisi gibi düşünen sağcı aşırı siyonist liderlerle koalisyon hükümeti kurmasının zor olmayacağı sanılıyordu. Ama belirlenen süre içinde anlaşma sağlayamadığı için cumhurbaşkanından ek süre istemek zorunda kaldı. Bu süre de 21 Aralık Çarşamba gecesi doluyordu.
Netanyahu o gece sürenin dolmasından kısa bir süre önce, işgal rejimi cumhurbaşkanı Yitzhak Herzog’u telefonla arayarak, “Sayın Cumhurbaşkanı, son seçimlerdeki büyük halk desteği sayesinde, tüm İsrail vatandaşlarına hizmet edecek bir hükümeti kurmayı başardığımı bildirmek isterim.” dedi.
Aslında bu da tam bir siyonist oyunuydu. O tarihte hükümeti henüz kuramamıştı. O yüzden resmi olarak Bakanlar Kurulu listesini ve hükümet programını yayınlamadı. Çünkü koalisyon ortaklarıyla henüz nihai anlaşmayı sağlayamamıştı ve pazarlıklar sürüyordu. Ama Netanyahu, hükümeti kurma konusunda yeniden sürenin uzatılmasını istemeyeceğini sadece cumhurbaşkanının önerileri doğrultusunda son rötüş ve değişiklikleri yapmak için bir haftalık daha süresi olacağını ileri sürdü. Tabii onun bu oyunu oynamasına siyonist cumhurbaşkanı da fırsat vererek ortaklık kuracağı partilerle son pazarlıklarını yapması için kendisine örtülü bir ek süre verdi. Örtülü ödenekten para vermek gibi.
Netanyahu, hükümeti kurduğunu iddia ettiği gün yaptığı açıklamada hükümetini haftalar süren zor pazarlıkların ardından ve sıkıntılı bir sürecin sonunda kurabildiğini belirtmişti. Evet, hükümeti kurma işinin zor ve sıkıntılı olduğu hakkında söyledikleri doğru ama pazarlıkları tamamladığı ve sonuca ulaştığı iddiası yalandı. Çünkü onun yeni hükümetinde kumandayı elinde tutma konusunda ısrarlı olduğu görülen aşırı siyonist Itamar Ben-Gvir’le son anlaşmasını hükümeti resmen devralacağı söylenen tarihten bir gün önce gerçekleştirdi.
Zorlu pazarlıkların sebebi, koalisyona katılmak isteyen siyonist partilerin kendilerini kilit konumunda görmeleri ve “Biz olmadan hükümeti kuramazsın” diyerek Netanyahu’dan koalisyona ortak olma karşılığında büyük taleplerde bulunmalarıydı. “Kendi aralarındaki çekişmeleri ise pek şiddetlidir. Sen onları toplu halde sanırsın, oysa kalpleri dağınıktır. Bu onların akıl etmeyen bir topluluk olmalarından dolayıdır.” (Haşr, 59/14)
Netanyahu’nun kurduğu yeni hükümetin İsrail’in en katı siyonistlerini ve en aşırı ırkçılarını bir araya getiren hükümet olacağı yorumlarda dile getirildi. Bu yöndeki yorumlara itirazımız yok. Gerçekten de öyle. Ama bu ne anlama geliyor? Hükümeti aşırı siyonist radikal sağ partiler değil de kendilerini “mutedil siyonist” olarak kabul ettirmeye çalışan sol partiler kurmuş olsaydı değişen ne olacaktı?
Siyonist işgalin 74 yıllık tarihine baktığımızda, ırkçılık ve saldırganlık açısından aralarında fark olmadığını görürüz. Ama iki farklı imajın birinden dünya kamuoyunu yanıltmak birinden de Filistin halkının gözünü korkutmak için yararlanmaya çalışıyorlar. Fakat Filistin halkı onları yeterince tanımıştır ve Netanyahu’nun Ben-Gvir’i kapıya bağlaması Filistin halkının gözünü korkutamayacaktır.