Siyonistin liberali de milliyetçisi de aynı!

Ahmet Varol, Siyonist rejimdeki seçimleri değerlendirirken Siyonizmin doğasına dair önemli hatırlatmalarda bulunuyor.

Ahmet Varol / Yeni Şafak

İsrail seçimleri

İsrail işgal rejimi üç buçuk yıllık süre içinde beşinci erken genel seçimini 1 Kasım Salı günü gerçekleştirdi. 

Başta şunu belirtelim ki siyonist işgal rejiminin seçim sonuçları Filistin davası açısından, dolayısıyla bizim açımızdan bir şeyi değiştirmez. Siyonist işgalin sağı ile solu arasında bir fark yoktur ve hepsi de Filistin toprakları üzerinde gayri meşru işgalin temellerini sağlamlaştırmayı gaye edinmiştir. Söylemlerinde ve iddialarında belki fark olabilir ama bu, uygulamalarında Filistin halkı açısından elle tutulur, önemsenmeye değer bir fark oluşturmamaktadır. 

İşgal rejiminin şimdiki başbakanı Yair Lapid’in liderliğini yaptığı Yesh Atid yani Gelecek Partisi liberal ve laik söyleme sahip olmasına rağmen ırkçı siyonist kesimin teveccühünü kazanmak amacıyla seçim öncesinde Filistinlilere yönelik saldırılarını ve şiddet uygulamalarını artırdı. Bu amaçla Aslanlar Yuvası grubunun direniş eylemlerini bahane ederek bu grubu kıskaca alma ve ortadan kaldırma iddiasıyla tüm Nablus’u ve köylerini seçimden 20 gün önce kuşatma altına aldı. Seçimden birkaç gün önce de Eski Nablus’a baskın düzenleyerek 5 kişiyi öldürürken 30’dan fazla insanı da yaraladı. Bunun dışında da gerek Kudüs’te ve gerekse Batı Yaka bölgesinde muhtelif baskınlar, saldırılar ve cinayetler gerçekleştirdi. 

Ama bütün bu şiddet uygulamaları yine de ona siyonistlerin, yeni iktidarın kilidini eline alma imkanı verecek kadar teveccühünü kazandıramadı. Gerçi bir önceki seçime nispetle kazandığı sandalye sayısında artış oldu, ama yine de birinci sırayı alamadığı gibi koalisyon kurmakta kendileriyle işbirliği yapabileceği diğer partilerle birlikte elde ettikleri toplam sandalye sayısı da yeterli çoğunluğun gerisinde kaldı. 

Bunda belki seçim öncesinde, Filistin direnişinin işgal güçlerine ağır darbeler indiren yeni eylemler gerçekleştirmesinin önemli bir etkisi olmuş olabilir. Çünkü Lapid bu eylemlere karşılık vermek amacıyla şiddeti çok daha artırması durumunda kontrolün tümüyle elinden çıkması ve siyasi prestijini daha fazla kaybetmesi ihtimali bulunduğunu gördü ve bunu nazarı dikkate alma ihtiyacı duydu. Onun bu konudaki stratejik tavrı ise muhaliflerinin kendisini yıpratmaları ve hedef almaları için malzeme oluşturdu. 

Biz bu yazıyı yazdığımızda işgal rejiminde, sandıklardan çıkan oyların %85’i sayılmıştı ve çıkan sonuçlara göre Netanyahu’nun Likud Partisi’nin 31, onun başını çektiği sağcı siyonist cephenin ise 65 sandalye kazanması ihtimali vardı. Ancak siyonistlerin haber kaynaklarında solcu partilerden Meretz’in ve Arap Partisi olarak nitelendirilen Beled Partisi’nin barajı aşması durumunda parlamentodaki aritmetiğin değişebileceğine işaret ediliyordu. 

Ancak görüldüğü kadarıyla söz konusu iki partinin barajı aşması artık zayıf bir ihtimaldi. Aşsalar bile yine Netanyahu’nun liderliğini yaptığı Likud’un başını çektiği sağcı siyonist cephenin parlamentoda salt çoğunluğu (60’tan fazla sandalye) kazanması kesinleşmiş durumda. Bu da yeni dönemde Netanyahu’nun kimseyle pazarlık yapmaya ihtiyaç duymadan şemsiyesi altına topladığı aşırı siyonist güruhla bir koalisyon oluşturma imkanı elde etmesi demek. 

Bu durum Netanyahu ve ailesi hakkındaki yolsuzluk soruşturmalarının ve kulislerin siyonist kitle nazarında onu çok fazla yıpratmadığını, siyasi gücünü zayıflatmadığını bilakis onun muhalefete geçmesinden sonra kurulan hükümetler döneminde yaşanan istikrarsızlıkların onunla ittifaka meyilli olanlara yönelişin artmasına neden olduğunu gösteriyor. 

Netanyahu’nun Likud Partisi’yle koalisyona niyetli olan aşırı siyonist cephenin içinde Dini Siyonizm Partisi, Şas Partisi ve Birleşik Tevrat Yahudiliği Partisi yer alıyor. Ancak bu üç partinin her birinin tek bir partiden ibaret olmadığını, farklı partilerin bir partiye destek vermesi suretiyle oluşturulan ittifaklar olduğunu belirtelim. Ama onların tümünü bir araya getiren ortak yönleri din temelli siyonizmi benimsemeleri ve yahudileştirme amaçlı ırkçı tasfiye politikalarına tam destek vermeleridir. 

Filistin Haberleri

Cenin kentindeki saldırılarda 2 günde 9 Filistinli şehit oldu
Göçe zorlanan Filistinlilerin çadırları su altında kaldı
HAMAS: UCM'nin Netanyahu kararı tarihsel emsal teşkil ediyor
Filistinli gruplar, UCM'nin Netanyahu hakkındaki kararını memnuniyetle karşıladı
UCM Siyonist katiller hakkında tutuklama kararı verdi!