Siyonist vahşeti direniş durdurabilir

Ahmet Varol

Doksan yıldır süren Siyonist terörü ve vahşeti tanımayanların ya da tanımak istemeyenlerin kafaları basmıyor. Hâlâ kendilerine akıl veren ve aynı zamanda uluslararası Siyonizmin teorisyenliğini yapan fikir babalarının gösterdiği istikamete gidiyorlar.

İşgal gerçeğini göremedikleri için kendi öz vatanlarında namuslarını, çocuklarının canlarını, haklarını ve değerlerini savunanları suçlu göstermeye kalkışıyorlar. “Onlar direnişi bırakırsa sorun biter” nakaratını tekrar ediyorlar. Bütün meselenin kendi öz vatanını savunan direnişten kaynaklandığı saçmalığına kendilerini bile inandırmaya çalışıyorlar. Oysa Siyonist vahşeti ve saldırganlığı sadece direniş durduracak ve Allah’ın izniyle bunu başaracaktır.

Filistinlilerin teslim olmaları, beyaz bayrak kaldırmaları gerektiğini savunanların akılları bassaydı kendilerine söyleyeceğimiz çok şey olurdu. Ama onlar, dediğimiz gibi söyledikleriyle başkalarını yanıltmaya çalıştıklarını bildikleri halde, kendilerini bile yalanlarına inanmaya zorladıkları için laf anlamıyorlar. Biz sadece onların iddialarından ve yalanlarından etkilenmeleri muhtemel olanlara götürülmesini uygun gördüğümüz iki önemli örnek üzerinde duracağız.

Siyonist terör İsrail işgaliyle başlamadı. Ondan önce de İngiliz işgalinin gölgesinde vardı. Deir Yasin katliamı başta olmak üzere pek çok katliam, o zamanki Siyonist terör örgütleri tarafından gerçekleştirildi ve o zaman ne HAMAS, ne de FKÖ vardı. İşgal devleti de kuruluşundan bu yana sürekli vahşet, katliam, saldırı, cinayet gerçekleştirmiştir.

Siyonist işgalcilerin 1982 Lübnan işgallerinin amacı görünüşte kendilerini rahatsız eden FKÖ milislerini bu ülkeden söküp atmaktı. Siyonist saldırganlığın ön cephesini oluşturan yüzkarası medya, bugün yaptığı gibi o zaman da direnişi suçluyor, FKÖ milislerinin teslim olmaları ve Lübnan’ı terk edip başka ülkeye taşınmaları durumunda sorunun biteceğini savunuyordu. Tıpkı bugün, Siyonist saldırganlığın ağzı gibi çalışan birtakım medya yorumcularının “birileri HAMAS’a dur demeli; asıl sorun HAMAS’ın roketleri; Filistin İran’ın ön cephesi olmaktan kurtarılmalı vs.” türünden laflar etmeleri gibi. Siyonist işgalcilerin askerî taktiklerini uygulamaya taşımak için seferber olan bu sözde yorumcular, orada kendi öz vatanını, evini, yurdunu ve namusunu savunan direnişin, kimsenin ön cephesi olmadığını anlamak istemiyorlar. Ama biz daha önce siyonizme hizmet eden sözde teorisyenlerin, yorumcuların ağızlarına sakız yaptığını ve uluslararası siyonizme ait olduğunu çok iyi bildiğimiz bu tür söylemleri Müslüman kamuoyuna taşıyanların işgalci saldırganlığın medyadaki ön cephesi olduğunu tahmin edebiliyoruz.

1982 Lübnan işgali sonrasında askeri, siyasi ve medyatik baskılara daha fazla direnemeyen FKÖ milisleri bu ülkeyi terk etti ve başta Tunus olmak üzere muhtelif Arap ülkelerine taşındılar. Ama bu ne değiştirdi? Siyonistler Beyrut’u işgal ettiler ve Sabra - Şatilla katliamı bu işgalin gözetiminde gerçekleştirildi. 1300 civarında savunmasız insan kampta işgalci Siyonist askerler tarafından her yönden kuşatmaya alındı, sonra da onların gözetiminde içeri giren Falanjist milisler tarafından katledildi. Siyonistlerin Gazze’de hâkimiyeti ele geçirmesi durumunda, Falanjist Hareket lideri Dr. Semir Ca’ca’nın görevini Muhammed Dahlan, Falanjist milislerin görevini de onun çeteleri yapacaktır.

FKÖ milislerinin Lübnan’ı terk etmeyi kabul etmesiyle sorun çözüldü mü? Siyonist devletin başkent Beyrut üzerindeki işgali 1985’e kadar sürdü. Güney Lübnan üzerindeki işgali ise 2000 yılında, o da Hizbullah’ın kararlı mücadelesiyle sona erdi. Siyonist saldırganların kabul ettikleri herhangi bir anlaşmaya uymalarıyla bir çözüme ulaşılamamış, işgalci direnişle dize getirilmiştir.

İkinci örnek ise Siyonist işgalcinin 2006 Lübnan saldırısıdır. Siyonist saldırganlığın ön cephesi görevini gören medya yorumcularına göre Hizbullah’ın, İsrail gibi yenilmez gücü dize getirmesi imkânı yoktu ve daha fazla kan dökülmemesi, can kaybı olmaması için teslim olması, beyaz bayrak kaldırması gerekiyordu. Ama 33 gün süren kararlı direniş karşısında işgalci saldırgan askerlerin canlı olarak girdikleri Lübnan topraklarından kefenlere sarılıp gönderilmesi karşısında hepsini büyük bir ölüm korkusunun sardığı anlaşılınca, Siyonist saldırgan devlet ABD ve BM’yi devreye sokmak zorunda kaldı. Oysa ABD’ye göre Hizbullah’ı tasfiye etmesi için İsrail’e fırsat verilmesi gerekiyordu. O zaman Hizbullah beyaz bayrak kaldırsaydı, belki bir değil, birkaç Sabra - Şatilla katliamı yaşanabilirdi.

Bugün Gazze’yi hedef alan vahşi saldırıyı da sadece direniş durduracaktır ve Allah’ın izniyle bunu başaracaktır.

Bu konuya inşallah devam edeceğiz.

VAKİT