Son dönemde Türkiye ve işgal devleti İsrail arasında yaşanan diplomatik yakınlaşmalar adalet ve ahlak duygularını iyice zedeleyen enteresan jestlerin zuhuruna zemin hazırlıyor. Bu enteresan jestin son örneği uyuşturucu kaçakçılığı sebebiyle 10 yıl hapse mahkum edilen Danny Aweke isimli Siyonist İsrail vatandaşının 4,5 sene cezaevinde kaldıktan sonra kimi diplomatik temaslar neticesinde erken tahliye edilerek İsrail'e gönderilmesi oldu.
Danny Aweke isimli uyuşturucu baronu için Türkiye ziyareti sırasında bizzat işgal devleti İsrail’in Cumhurbaşkanı İsaac Herzog devreye girmişti. Aweke'nin tahliye ve iade işlemi gerçekleşip Ben Gurion Havalimanı'na inince İsrail Dışişleri Bakanı Eli Cohen açıklama yaparak Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Fidan'a teşekkür etti.
Danny Aweke'nin Türkiye'de uyuşturucu kaçakçılığı suçunu işledi mahkeme kararıyla sabit, ne Türkiye tarafı ne de İsrail tarafı bu ağır suçu inkar ediyor. Peki, neden Türkiye Cumhurbaşkanlığı ve Dışişleri Bakanlığı kimi diplomatik temasları gerekçe göstererek bir suçlunun tahliyesi için devreye giriyor?
Uyuşturucu ticareti dünyanın dört bir köşesinde son derece ağır toplumsal travmalara sebebiyet veren, mafya ile devlet başta olmak üzere yargıdan emniyet ve medyaya uzanan bin bir türlü kirli-karanlık ilişkinin ülkeleri bataklığa çeviren yönleri aşikar. Uyuşturucudan elde edilen orantısız karların uluslar arası ilişkileri dahi şekillendiğini pek çok örnek olayla kolayca ortaya koyabiliriz. Lakin yine de sormamız gereken soru şudur: Topluma karşı işlenmiş ağır bir suçu devlet "diplomatik çıkarlar" icabı nasıl olur da affetmeye kalkışabilir. Hani Türkiye hukukun üstünlüğünü koruyan bir devletti! Hani Türkiye bir çadır devleti, bir aşiret devleti değildi!
Modern zamanlardaki en barbarca saldırılardan biri olan ve Siyonist İsrail'in uluslararası hukuk nezdinde ağır bir cezaya daha mahkum edecek en önemli zeminlerden biri olan Mavi Marmara Davası'nın düşürülmesinde yaşanan ilkesizlik-pragmatizm ve edilgenlik-yaranma psikolojisi anlaşılan bir uyuşturucu baronunun tahliye ve iadesinde de kendisini gösteriyor. "Yüce Türk Adaleti" klişelerinden "Türkiye Yüzyılı" iddialarına değin hemen bütün tezleri kendi elleriyle çürüten tuhaf zamanlar yaşıyoruz; yüzümüzü kızartan, başımızı öne eğdiren...