Gizlenen gerçekler
İşgal rejimi kurulduğu dönemden beri katı bir askeri sansür sistemini uygulamaya devam etmektedir. Bu sansür sistemi 1948'de işgal rejiminin kuruluşundan bu yana özellikle belli alanlara dair bilgilerde çok ciddi kısıtlamalara neden olmaktadır. Bu sansür sadece yerel basın üzerinde değil uluslararası basın üzerinde de çok etkilidir. Askeri sansürü olan nadir demokrasilerden biri olan işgal rejimi, sansür ile yıkılmaz, zarar görmez imajını ve caydırıcılık özelliğini sürekli korumak istiyor.
Tarihsel gelişim: 1940'lar ve 1960'lardan günümüze
İşgal rejiminde askeri sansür ilk kez 1939 yılında yasadışı Yahudi yerleşim yerleri arasında güvenlik nedenleri ile başlamıştı. Savaş devam ederken sansür genellikle olumlu karşılanmışsa da bir süre sonra sansüre yönelik eleştiriler hızla artmıştır. 1945'te posta ve telgraflar üzerindeki sansür kaldırılırken basın üzerindeki sansür devam etmiştir.
1948'de işgal rejiminin işgalinin başlamasıyla birlikte askeri sansür güvenlik odaklı müdahalelere devam etmiştir. Özellikle 1967 Altı Gün Savaşı öncesi ve sonrasında yabancı muhabirlerin uluslararası telefon görüşmeleri dahi dinlenmiştir. Sansür, 1980'lerin başındaki Lübnan Savaşı'nda özellikle işgal rejiminin operasyonlarıyla ilgili haberlerin durdurulması amacıyla sıkılaştırılmıştır.
Güncel sansürün kapsamı ve uygulama alanları
İşgal rejiminde askeri sansür günümüzde de yoğun olarak kullanılıyor. Sadece 2019 yılında 202 haberin tamamen yayınlanması engellenmiş ve 1973 habere müdahale ederek değişiklik yaptırmıştır. Askeri sansür, işgal rejiminde yayın yapan bütün medyanın ulusal güvenlikle ilgili herhangi bir haberi yayımlamadan önce sansür otoritesine sunmalarını zorunlu kılmaktadır. Sansür, yalnızca güvenlikle ilgili haberleri değil aynı zamanda dış ticaret, silah ticareti ve nükleer çalışmalar gibi kritik konuları da içeriyor.
İşgal rejiminde sansürlenen konular arasında elbette Filistin direnişi, Hamas ve Gazze gibi konular önceliklidir. Ayrıca işgal rejiminin Savunma Kuvvetleri'ni ilgilendiren bütün haberler ve güvenlik kabinesi toplantılarında tartışılan konular da sansüre dahildir. Intercept tarafından sızdırılan bir belgeye göre bu tür konuların yayınlanması sıkı bir şekilde yasaklanmıştır.
Yasaklanan başlıca konular
- İşgal rejiminin askeri operasyonlarına ilişkin bilgiler.
- Hamas'ın elindeki rehinelerle ilgili detaylar.
- İşgal rejiminin nükleer silahlarıyla ilgili bilgiler.
- Güvenlik kabinesinin toplantılarında konuşulanlar.
Sansüre karşı stratejiler
İşgal rejiminin medya kuruluşları sansürü aşmak için çeşitli stratejiler geliştirmektedir. Bunun başında yabancı kaynaklardan alıntılar yapmak gelir. Örneğin Route 300 olayında Yahudi basını olaya dair haberleri sansür nedeniyle yayınlanmamıştı ancak bu bilgiler The New York Times gibi yabancı kaynaklarda yayımlandıktan sonra dolaylı olarak Yahudi basınında yer alabilmişti.
İnternet ve sosyal medyada sansür
İnternet çağında askeri sansürler işgal rejiminde uygulanması en zor sansür olmuştur. İnternette yayılan bilgiler askeri sansürün kontrolü dışında hızla yayılabilir hale geldikten sonra ancak 2015 yılında Sima Vaknin-Gil, sansürün artık sosyal medya platformlarını da uygulandığını duyurdu. İnternet üzerindeki kontrol farklı tekniklerle ve yasalarla giderek güçlenmektedir. İşgal rejimi sadece işgal altındaki topraklarda içinde değil bütün dünya genelinde internet ve sosyal ağlara müdahale ederek işgal rejimini eleştiren söylemleri engellemeye çalışmaktadır.
Yahudi toplumuna olan etkileri
İşgal rejiminin askeri sansürü aynı zamanda kendi toplumu üzerinde de ciddi olumsuzluklara neden olmaktadır. En temel sorunlardan biri kamuoyuna sunulan bilgilerin eksik ya da yanıltıcı olmasıdır. Örneğin çatışma bölgelerindeki kayıplar veya askeri başarısızlıklar hakkında bilgi kısıtlamaları işgal toplumunda güvenlik güçlerine olan güvenin korunmasına yardımcı olsa da yaşananların bilinmemesi toplumsal travmaların daha da derinleşmesine neden oluyor. Toplumun sürekli olarak güvensizlik içinde yaşaması ve hep tehdit algısı altında kalması işgal toplumunda stres, endişe ve güvensizliğe neden oluyor. İşgal toplumu ağır psikolojik sorunlarla başa çıkamıyor. Gerçeklerin gizlenmesi, özellikle savaş zamanlarında işgal rejiminin eksikleri ve kayıpları hakkında işgalcilerin daha az eleştirel yaklaşmasına ve güvenlik politikalarına sorgusuz destek vermesine neden oluyor ama işgalciler aynı zamanda her tür riske karşı daha az bilgi sahibi olup, olası güvenlik tehditlerini kavrayamıyor. Bu da uzun ömürlü toplumsal bir bilinçsizliğe neden oluyor.
Sansürün arkasına gizlenen soykırımlar
İşgal rejiminin sansürü yalnızca medyanın özgürlüğüyle sınırlı kalmıyor aynı zamanda toplumsal ve politik sonuçlar da doğuruyor. Bilgiye erişim üzerindeki sınırlamalar öncelikle işgal rejiminin bölgede işlediği insanlık suçlarının dünyadan gizlenmesini sağlıyor. Sadece Yahudi halkını değil bütün dünyayı etkileyen ve halkların yönlendirilmesinde önemli bir rol oynayan medya üzerindeki kontrol parametreleri son yıllarda giderek sıkıştırılmaktadır. İşgal rejiminin bu kaba sansürü soykırımların, katliamların, eleştirel düşüncelerin ve şeffaflığın önünde büyük bir engel teşkil ediyor.
Sonuç
İşgal rejiminin askeri sansürü dünya genelinde ciddi bilgi yanlışlığına yol açmaktadır. Günümüzde internet ve sosyal medya ile birlikte sansürün etkisi dünya genelinde kısmen azalsa da işgal rejimi küresel kirli güçlerin yardımı ile hem işgal ettiği topraklarda hem de dünya genelinde ciddi bir sansür uygulamaya devam etmektedir.
FİDE | Filistin Diplomasi Merkezi/Mepa News