Ahmet Varol / Yeni Akit
Siyonizmin iç savaşı
Siyonist işgal rejiminin aşırı ırkçı siyasi partilerinin oluşturduğu koalisyon hükümeti durumundaki Netanyahu hükümeti muhalif kanadın tüm karşıt tavırlarına ve kitlesel eylemlerine rağmen yine de “yargı reformu” olarak isimlendirilen paketi parlamentodan geçirmeyi başardı.
Paketle ilgili son okuma ve oylamanın yapıldığı gün muhalifler eylemleri daha da etkili hale getirmek suretiyle hükümeti geri adım atmaya zorlamak istedi, ama istediklerini elde edemediler. Polis şiddetini artırmanın ve sopanın gücünü daha etkili bir şekilde devreye sokmanın işe yaradığının İran’dan sonra Fransa’da da tecrübe edilmesini nazarı dikkate alan siyonist işgal hükümeti de muhaliflerine karşı sopanın gücünü daha etkili bir şekilde devreye sokarken parlamentoda söz konusu paketle ilgili okuma ve oylama işlemlerini gerçekleştirdi. Böylece muhalif kanat istediğini elde edememiş ve zaferi Netanyahu’nun etrafında toplanan kesim kazanmış oldu.
Bu arada Netanyahu biraz olayların ateşinden sıyrılmak için kalp pili taktırma oyunu oynayarak hastaneye gitti. Siyasetlerini yalan ve sahtekarlık üzerine kuran politikacıların zaman zaman bu türden hastane oyunları oynamaları bilinen bir vakıadır. Belki iddia edilen doğru olabilir ama bu tür ihtiyaçlarını böyle olayların kızıştığı zamanda gidermeyi tercih etmelerinin bir taktik olması da güçlü bir ihtimaldir. Netanyahu’nun hastanede çok kalmayıp yargı reformu paketiyle ilgili son okuma ve oylama öncesinde ortaklarıyla görüşmeler yapması ve oturumlara katılması bu açıdan düşündürücüdür.
Olayların onu yine aynı gerekçeyle yani sağlık bahanesiyle, 28 Temmuz’da gerçekleştirmeyi planladığı Türkiye ziyaretini ertelemeye mecbur etmesi de hayırlı bir sonuç olmuştur. Ancak bundan daha hayırlısı her gün bir veya daha fazla Filistinliyi katleden eli kanlı işgalcinin asla bu ülkeye kabul edilmemesi olacaktır.
İşgal hükümeti bu paketi parlamentodan geçirmek için yeterli sayıya sahip olduğu için bu konuda herhangi bir endişe duymuyordu. Zaten muhaliflerin de meydanlarda mücadele verme ihtiyacı duyması parlamentoda sonuç elde edemeyeceklerini bilmeleri sebebiyleydi. Kitlesel olaylar ve tepkiler sebebiyle işgal hükümeti paketle ilgili ikinci ve üçüncü okuma ve oylamaları biraz erteledi. Ama tutumundan taviz vermedi. Bazı ihtiyat askerlerinin, doktorların ve muhtelif meslek kuruluşlarının iş durdurma tehditleri ve istihbarat kurumlarının uyarıları da işgal hükümetini geri adım atmaya zorlayamadı.
Yapılan yorumlarda hadisenin burada durmayacağına, muhalif kanadın aleyhte çalışmalarını sürdüreceğine dikkat çekiliyor. Ancak şimdiye kadar sürdürdükleri çalışmalardan istediklerini elde edemedikleri, iktidar partilerinin arabalarını yürütmeyi başarabildikleri gerçeğini de görmezden gelemeyiz.
Bununla birlikte hadisenin siyonist işgalciler arasındaki çekişme ve zıtlaşmanın daha da belirginleşmesine ve kökleşmesine sebep olduğu, dolayısıyla bunun önümüzdeki dönemde de etkisini göstereceği açıktır.
Bu çekişme sadece siyasi ihtilaf, hakim sistemde üst yargının siyasi iktidara fazla müdahalede bulunmasının önünü kesme ve ideolojik ayrışmadan ibaret değildir. Bunun aynı zamanda “İsrail toplumu” olarak tanımlanan işgalci toplumun yaşadığı bir derin krize giden kökleri bulunuyor.
Bu çekişmenin arka planında Aşkenazi ve Sefarad yahudileri arasındaki güç kavgasının ve sürtüşmenin yer aldığı bizzat siyonist yorumcuların da itiraf etmek zorunda kaldığı bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Siyonist rejimdeki mevcut iktidarın sözü edilen yargı reformu paketini tüm tepkilere ve itirazlara rağmen yine de parlamentodan geçirmesi ise bir uzlaşma değil daha fazla zıtlaşmadır. Dolayısıyla arka planda duran sorun daha da kökleşecek ve söz konusu iki kesim arasında hakimiyet ve güç kavgasını besleyen toplumsal unsurlar daha etkin hale gelecektir. Bu ise bir sonraki aşamada siyonist toplumu daha yıpratıcı bir kavgaya sürükleyebilir. Bazı siyonist liderlerin “iç savaş tehlikesi”ne dikkat çekmeleri de bu yüzdendir.