Turgay Yerlikaya / Yeni Şafak
Elon Musk ve İsrail lobisi
SpaceX ve Tesla ile hem uydu hem de otomotiv alanında önemli inovasyonlara imza atan Elon Musk, kimlik ve karakter özellikleri ile kendisinden sıklıkla söz ettirmektedir. Musk’ın özellikle Twitter’ı 44 milyar dolar karşılığında satın alması sürecinde yaşananlar kendisinin geniş kitleler nezdindeki bilinirliğini de artırdı. Satın alma işleminin hemen öncesinde Twitter ve Musk üzerinden yapılan spekülasyonlar, platformun gelecekte ne tür risk ve fırsatlarla gündem olacağı üzerine yoğunlaşmıştır. Nitekim hem Twitter hem de Facebook gibi şirketler 2020 ABD Başkanlık seçimleri öncesinde doğrudan ABD siyasetinde pozisyon alarak kendileri ile ilgili soru işaretlerini artırmışlardır. Hatırlayacak olursak her iki platform da dönemin Başkanı Trump’a yönelik yoğun bir karartma uygulamış ve seçimlerin hemen öncesinde Trump’ın hesabını askıya alarak doğrudan Biden lehine pozisyon almışlardır.
Siyasetle kurdukları sorunlu ilişkileri üzerinden gündeme gelen sosyal medya şirketlerinin günümüzdeki etkisi, üzerine düşünülmesi gereken bir konu. Olağan şartlarda farklı ses ve kimliklerin kendilerini ifade edebilecekleri bir platform olarak konumlandırılan bu şirketler son dönemde müdahaleci tavırları üzerinden tartışılmaktadır. Örneğin Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki, Twitter’ın satın alınma sürecinde kendisine sorulan bir soruya cevaben, “sahibi kim olursa olsun sosyal medyanın gücünden uzun zamandır endişe duyuyoruz” demesi oldukça önemliydi. Sosyal medya platformlarının sahip olduğu güçten endişe duyduğunu ifade eden Biden’ın da benzer konulara temas etmesi, bu şirketlerin küresel ölçekte ne denli güçlü olduklarını teyit etmektedir. Öyle ki ABD’nin ulusal güvenlik belgelerinde özellikle Çin ile ilgili kısımlarda Tik Tok dahil olmak üzere Çin menşeli birçok şirkete karşı öne çıkan korumacı eğilimler bu konunun önemini ortaya koymaktadır.
Medya, sosyal medya ve İsrail terörü
Son dönemde İsrail’in Filistin’e yönelik izlediği soykırım politikalarına yönelik medya desteği bize bu alanların ne denli önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. İsrail’in Gazze ablukasının meşru bir savunma gerçeği olduğundan hareketle haber ve içerikler üreten Batı basınının Filistinlilerin dramına yönelik sessizliği eleştiri konusu. Son dönemde kısmi farklılıklar görülse de Batı basınında Filistinlilere yönelik tedhiş ve katliamlar bir rakam ve istatistikten öteye gidememekte ve Filistinlerin maruz bırakıldığı soykırım karartılmaya çalışılmaktadır.
Demokratik hak ve özgürlüklerin teminatı olarak tavsif edilen alternatif medya ortamları da benzer eğilimler sergilemektedir. Özellikle Facebook, Instagram, Youtube gibi platformları bünyesinde barındıran META’nın tavrı, Batı basınıyla benzerlikler arz etmektedir. 7 Ekim’den bu yana Filistin lehine olabilecek içerik ve görüntülerin paylaşılmasına sansür uygulayan ilgili şirketin İsrail eleştirilerine yönelik sert tedbirler uyguladığı görülmektedir. İsrail ile eleştirel içerikler paylaşan hesapların askıya alındığı ve paylaşılan görüntülere kısıtlamalar getirildiği bilinmektedir. Tam da bu noktada kendisini pozitif ayrıştıran ve ifade özgürlüğü gerekçesiyle Filistinlilerin sesinin duyulmasına izin veren X’in İsrail lobisinin hedefinde olduğu görülmektedir. İsrailli yetkililerin yanı sıra Beyaz Saray da Musk’ı bu pozisyonundan ötürü hedef almış ve Yahudi karşıtlığını teşvik etmekle suçlamıştır. Söz konusu suçlamaların ardından IBM ve Apple gibi şirketlerin X’e reklam ambargosu uygulaması, İsrail lobisinin sosyal medya platformlarındaki sansür baskısının boyutlarını göstermektedir. Reklam ve aboneliklerinden elde edilen gelirleri Gazze’deki hastanelere bağışlayacağını açıklayan Musk’a yönelik İsrail lobisinin cevabının ne olacağı merak konusu.
Musk’ın İsrail terörünün sürmesi durumunda ne kadar bu pozisyonunu sürdüreceği elbette merak konusu. Musk gibi bir teknoloji devinin Twitter’ı neden satın aldığı ve bu satın alma ile neyi amaçladı tartışmaları yapıldığında, Musk’ın coin piyasasındaki ağırlığının bu alanlar üzerinden güçlendirilmesinin başat sebep olduğu iddia ediliyordu. Aynı şekilde Twitter’daki reklam pastasını önemli ölçüde manipüle edeceği ekonomik çıkarları için çeşitli spekülatif hareketlere girişebileceği endişeleri ağır basmaktaydı. Nitekim Senator Elizabeth Warren, Twitter’ın satın alınmasını Musk’ın kendi gücünü konsolide etmesi ve demokrasiye yönelik bir tehdit olarak yorumlamıştır. Bugün İsrail lobisinin isteklerine aldırış etmeden X platformunu olabildiğince farklı seslere açan Musk’ın ABD’de neden bir tehdit olarak algılandığı gerçeği bize İsrail lobisinin bu alandaki baskısı ve gücünü de açık bir biçimde göstermektedir.
Ne yapmalı
Dijital ağlar üzerinden seçmen davranışlarının manipüle edilmesi ve Trump başta olmak üzere muhafazakar bazı siyasetçilerin hesaplarının askıya alınmak suretiyle seçimlere müdahale edilmesi tartışması, 2020 seçimlerinin en önemli gündem maddelerinden biri idi. Bugün birçok sosyal medya platformunun İsrail lobisinin etkisiyle Filistinlilerin aleyhine bir süreç yönetimi takip etmeleri, bu alanda etkinlik gösteren sosyal medya şirketlerinin ne denli önemli birer güç olduklarını bizlere göstermektedir. Bu nedenle Türkiye gibi farklı tehditlere maruz kalan bir devletin teknoloji alanında farkındalığını artırması ve tıpkı savunma sanayiinde olduğu gibi bu alanlarda da ciddi bir yatırım yaparak alternatif platformlar oluşturması şart.