Siyonist Katliam’da Parmağı Olanlar

CENGİZ DUMAN

İsrail, Filistin’e yaptığı baskı ve zulümleri, kurulduğu 1948 yılından beri devamlı ve düzenli olarak sürdürmektedir. Siyonist katiller, yıllardır süren seri katliam ve diğer zulümlerde bilhassa son on beş yıldır “devletler hukuku” adı verilen ve hâkim devletlere göre tanzim edilmiş “hukuk”ilik paravanını özellikle kullanmaktadırlar.

İsrail devletinin kurulduğu yıllarda ellerinden topraklarını ele geçirdiği halk olan Filistinlilere; istediği zulüm ve katliamları devlet içersindeki aykırı unsurları rehabilite etmek zorunda olduğunu savunarak yapabiliyordu. Sınırındaki Arap devletlerini de kendisine saldıran hasımlar olarak saldırgan politikalarla susturabilmekteydi.

Etrafındaki Arap devletlerinin seslerini çıkarmadığı/çıkaramadığı bu vakıa, yıllar süren Filistin direnişinin yaygınlaşması ve küreselleşmenin getirdiği iletişimdeki şeffaflıktan ötürü İsrail devletinin zulümlerini ayyuka çıkardı. Filistinlilere daha rahat kurşun sıkmak, onları daha meşru yollardan bombalayabilmek için; “Arafat” piyonu aracılığıyla Filistin yönetimi/devleti denilen ve ne, nasıl, nerenin yönetimi olduğu anlaşılamayan paravan yapma bir otonom yönetim/devletçik kurdurdular.

Böylece İsrail’i sanki bir başka devletin saldırısı altında göstererek, sözde Filistin devleti vatandaşı teröristlerin! İsrail halkı ve topraklarına saldırısı var “hukuki”lik paravanını kullanarak, “devletler hukuku” statüsü şemsiyesi altında, rahatlıkla Filistin halkını uçaklar, füzeler ve ağır silahlarla bombalayabilmekteler. Oysa aynı hukuka göre zorla ele geçirdiği toprakları geri vermemekte, başka devletlerin sınırlarında uçaklar gezdirmekte, istediği devleti bombalamakta ve tehdit edebilmektedir. Nerede kaldı devletler hukuku “hukuki”liği?

Devletler hukuku “hukuki”liğine ihtiyacın olmadığı zamanlarda, oyalama ve cılız, Filistin direniş ve saldırıları sebep gösterilerek, Filistin halkını katliam ve diğer zulümlere tabi tuttular. Direnişin başı olarak görünen Arafat ve onun kurduğu El Fetih denen teşkilatı, yıllarca el altından çeşitli şekillerde “fon”layarak, Hamas ve Hizbullah’ın ortaya çıkışına kadar desteklediler. Çünkü karşılarında hakiki direniş unsurları değil, istedikleri zaman yere yapıştırabilecekleri zayıf ve kendi kumandaları altında örgütler istiyorlardı.

Dünya Müslümanları da sanıyordu ki, Arafat ve F.K.Ö, Filistin’in kurtuluşu için mücadele veriyor. Oysa hesap başka imiş!..

Siyonistlerin Arafat ve F.K.Ö’yü fon’lamalarının nedeni; İsrail sınırları içinde yaşayan Yahudilerin birbirine düşmemesi, birbirleri ile dini, siyasi, ekonomik çatışmalar yapıp, İsrail devletinin bölünüp dağılmamasını önlemek adınaydı, hep Arafatlı mücadeleler. Bu vasıtayla İsrail içindeki Yahudileri birbirine kenetlemişler; İsrail dışındaki Yahudilerden de maddi ve siyasi destekler koparmışlardır.

Ne zamana kadar? Hamas ve Hizbullah ortaya çıkana kadar. Onların İsrail’e karşı verdikleri çetin mücadele hem Filistin halkında hem de dünya Müslümanları nezdinde itibar bulunca, bu gelişmeleri önlemek isteyen Siyonistlerin karşı atağı ile Arafat devlet başkanı, Filistin de sınırları, halkı, kurumları belli olmayan sözde otonom yönetim/devlet oldu.

İsrail, A.BD, A.B ve diğer zalim emperyalistlerin, bu yapma! Yönetim/devleti tanımalarının sebebi sırf, Hamas’ın Siyonistlere karşı Filistin direnişinde ön alması ve Lübnan’da Hizbullah’ın İsrail’e dişli! çıkmasıdır.

Böylece İsrail, sanki karşısında bir devlet, sözde Filistin devleti/yönetimi varmış gibi, devletler statüsü altında “hukuki”lik, Birleşmiş milletler örgütü gözetiminde daha yasal! bir zeminde görünerek, küreselleşen dünyanın gözleri önünde Filistin halkına zulümlerini rahatlıkla devam ettirmektedir.  

Amaç globalleşerek şeffaflaşan dünyada, dünya efkâr-ı umumiye’sinden saklayamadığı zulüm ve katliamlarını, “hukuki”lik ve “meşruiyet” kılıfları altında haklı göstermektir. Tabi bu “hukuki”liğin bir yararı da İsrail yandaşı devletler ve o devletlerin Müslüman halklarına, İsrail’in yaptığı zulüm ve katliamlarda İsrail hükümetinin halkını ve topraklarını koruduğu masalını yutturmaktır.

Başta Türkiye ve Mısır olmak üzere diğer Sultan ve Kral’lık yönetimleri, İsrail’e, “hukuki”lik maskesi altında destekler verebilmekte; halkları Müslüman bu ülkelerdeki yönetimler bu destekleri; vatandaşlarına, bunun devletler hukukundan dolayı olduğu veya böyle olması gerektiğini yansıtarak haklı çıkmaya çalışmaktadırlar.

Birkaç gün önce birbirlerini ziyaretle, devletler hukuku alanında diplomasi çarkını işletiyor görüntüsü ile İsrail’i, Gazze katliamında el altından destekleyen Türkiye ve Mısır; kendi Müslüman halklarına, bu komediyi devletler hukuku, diplomasi gibi masallarla rahatlıkla yutturabilmektedir. Mazlum Filistin halkına karşı yapılan katliamlara, inançlı halkların itiraz ve isyanlarında onları suskun, pasifize bir konumda bırakabilmektedirler.

Türkiye, İsrail’i, istihbarat, ordular arası ilişkiler, İsrail hava kuvvetleri uçaklarının eğitimi ve İsrail donanmasının eğitimi gibi yapılanmalar ile el altından üstü örtülü biçimde desteklemektedir. Böylece İsrail’in Filistin halkına karşı katliam ve zulüm araçlarına, devletlerarası anlaşma kılıfları altında “hukuki”lik maskesi ile payanda olabilmekte veya bu durumu inançlı halklarına meşru gösterebilmektedirler.

Aynı şey Mısır için ve diğer Arap uydu yönetimleri içinde geçerlidir. İsrail ile yaptığı devletlerarası anlaşmaları öne sürerek, Gazze halkının ambargo altında yaşamasına göz yuman ve İsrail’in Gazze katliamında bile “lütfen” Filistin’li yaralılara yardımda bulunmayan Mısır yönetiminin Firavun’u, en azından Filistin ile yapmadığı ticaretten kaybettiği ekonomik çıkarı bile önemsememektedir. Peki Filistin ile sağlayamadığı ticaretten kaybettiğini, Mısır nereden sağlamaktadır? Tabii ki A.B.D, A.B ve onların emperyalist yandaş gelişmiş devletlerinin sadaka! Yardımlarını alarak. Böylece ekonomiyi düzeltiyoruz/bozulur maskesi altında, Filistin ve Filistinlilere yapılan katliam ve zulümlere halklarının sessiz, az tepkili, ölçülü tepkili, kalmalarını sağlamaktadırlar.

İsrail’in, Filistin halkına karşı zalim davranışlarının altında halkı Müslüman ülkelerin yönetimlerinden aldığı destekler çok önemlidir. Bu yüzden İsrail başbakanı Türkiye, Mısır gibi halkı Müslüman ülkeleri ziyaretleri arkasından, Filistin halkına karşı önemli operasyonları ve katliamları rahatlıkla yapabilmektedir.

Siyonistler, en azından, halkı Müslüman bu komşu ülkelerin tepkisiz veya ölçülü tepkili kalmalarını tüm dünya Müslümanlarını hipnotize etmede araç olarak kullanmaktadırlar.

Bütün bunların yanı sıra daha acı olanı, Türkiye gibi bir devletin yönetimlerinde zaman zaman yer alan “İslamcı”! Siyasetçiler eli ile Filistin halkına karşı yapacağı zulüm ve katliam fiillerinin altyapısı olan “hukuki”lik; devletlerarası anlaşma ve işbirliklerini rahatlıkla imzalatabilmesi ve gerçekleştirebilmesidir.

Siyonistlerin münafıklıkları ile elde ettikleri bu ganimette, her iki tarafın elinde elma şekeri gibi bir sebep bulunmaktadır. Dolayısı ile Katliam ve zulümlere vesile olanlar, ellerindeki bu elma şekerini! Gösterip, inançlı oy verenlerini kandırmakta zorlanmamaktadırlar.

Tabiidir ki, Siyonist katliamlar aynı zamanda, “İslamcı”! tandanslı bu yönetimler eliyle meşrulaştırılmaktadır. Bu yönetimler oy aldıkları inançlı seçmen tabanını ikna etmek için sanki bir şeyler yapıyorlarmış görüntüsünde; “Biz yapmayın dedik!” ve göstermelik diplomatik görüntülü gezi! Turları, demode sivil toplum kuruluş yardımları gibi pansumanlar ile inançlı insanların vicdanlarına su serperek hem onları uyutmakta hem de gelecek seçimlerdeki oylar sağlamlaştırılmaktadır. Görenler işte görsünler mantığı!.... Görenlerde “bir bildikleri vardır” “durun hele” oyalaması ile Siyonistlerin işledikleri katliam ve zulümlere en azından “zımni” olarak ortak yapılmaktadır.

İşin ilginç tarafı, İsrail’in katliamlarına; “İslamcı” siyasetçileri, Allah rızası için verdikleri! Oy’larla yönetime geçiren inançlı insanlar da endirekt yollardan dâhil edilmektedir. Allah rızası için verdikleri! Oylar ile daha İslamî ortam bulacaklarını sananlar, seçtikleri bu insanların yanlış kararlarını “bir bildikleri vardır” “durun hele” gibi şeytani dürtülerle savunma durumuna da düşmektedirler.

Bizim bu işte parmağımız yok diyenlere bir hatırlatma; içkinin hammaddesini üretende, taşıyanda, yapanda, satanda, içende, az içende, çok içende aynı kulvardadır!..

Eeeee geriye ne kalıyor Siyonist katillere… Bu kadar istekli-isteksiz, isteyerek-istemeden destekçileri varken, silahsız ve sivil Filistinli teröristleri! Katliamlarla “etkisiz hale” getirmek!...