Ahmet Varol / Yeni Akit
Ben-Gvir ve Katz’ı cüretlendirenler
Daha önce de değişik vesilelerle dile getirmiştik. Siyonistin aşırı olmayanı olamaz. Çünkü siyonizm ideolojisi kendisi başlı başına bir aşırılıktır. Syonizm bir tür aşırı ırkçılıktır. Yahudiliği de istismar etmektedir. Bunu en başta hatırlatalım.
Belki bazılarının diğerlerine göre daha aşırı oldukları düşüncesinden hareketle kendi içlerinde kategorilendirilmelerinin mümkün olduğu düşünülebilir. Ama böyle bir kategorilendirmede de bazılarının “tezkiye” edilmesi ve onlara “ ılımlı siyonist” olarak bakılması sakıncası bulunmaktadır. Oysa “ılımlı” olarak nitelendirilen siyonistler de vahşette ve zulümde herhangi bir ölçü ve sınır tanımayacak kadar aşırıdırlar. Örneğin siyonistlerin “ılımlı” olarak tanımlanan solcu kesimine mensup Şimon Peres, Kana katliamı gibi korkunç bir katliamın ve birçok vahşi saldırının baş sorumlusudur. Nobel Barış Ödülü’ne layık görülen İzak Rabin ise “kemik kıran Rabin” olarak tarihe geçmiştir. Bu şekilde nitelendirilmesinin sebebi ise birinci intifada döneminde, kendisinin iktidarda olmamasına rağmen işgal askerlerine taş atan Filistinli çocukların kol ve bacak kemiklerini kırmalarını tavsiye etmesi sebebiyleydi ve onun bu tavsiyesiyle işgalci askerler yüzlerce Filistinli çocuğun kol ve bacak kemiklerini kırmışlardı. Bunlardan bazılarını da ben 1990 yılında Amman’daki İslami Hastane’de tedavi edildikleri sırada ziyaret etmiştim.
Şu var ki siyonistlerin bazılarının “ılımlı” olarak piyasaya sürülmesi stratejik açıdan işlerine yaradığından bazı dönemlerde onlar hakkında medyanın oluşturduğu imajdan birtakım politik oyunlarda istifade edilmektedir ki bu da bir taktiktir.
“Aşırı sağcı” olarak tanımlanan Netanyahu hükümetinin “aşırı ırkçı” ve “aşırı siyonist” olarak nitelendirilen bakanlarından Itamar Ben-Gvir’in Mescidi Aksa’nın yerine bir sinagog yapmayı arzuladığına dair açıklaması bizim bir hafta önce yani 22 Ağustos Perşembe günü yayınlanan “Mescidi Aksa’ya yönelik tehdit sürüyor” başlıklı yazımızda üzerinde durduğumuz hususların ehemmiyetini bir kez daha gözler önüne serdi. Ben-Gvir’in açıklamaları Filistin içinde ve dışında tepkilere, siyonistlerin içinde de bazı tartışmalara sebep oldu.
Ben-Gvir’in bu açıklamasıyla eş zamanlı olarak yine “aşırı siyonist” kategorisine dahil edilenlerden ve Netanyahu hükümetinin Dışişleri Bakanı Yisrael Katz, İsrail’in Gazze’deki gibi Batı Yaka bölgesinde de sivil halkı belli yerlere sıkıştırarak askeri operasyonlar yapması gerektiği yönünde açıklamada bulundu. Onun açıklamasına karşı da bazı tepki açıklamaları yapıldı.
Siyonist katillerin bu tür açıklamalar yapmaları kendi kimliklerini ve zihniyetlerini ortaya koyduğundan onlar açısından garipsenecek bir şey değildir.
Örneğin Ben-Gvir, siyonistlerin hükümet dışı terör örgütlerinden olan Kach kökenlidir. Kendisi her ne kadar bu örgütle artık bir ilişkisinin olmadığını iddia etse de örgütün kurucu lideri Meir Kahane’nin öldürülmesinin yıl dönümü münasebetiyle düzenlenen törenlere katılmayı ve bu törenlerde Kahane’yi anma konuşmaları yapmayı ihmal etmediği de biliniyor. El-Halil’de Hz. İbrahim Camisi’nde insanların Ramazan ayının ortasında sabah namazında secdeye vardıkları sırada arkadan otomatik silahlarla mermi yağmuru yağdırarak onlarca insanı secdede şehit eden, onlarcasını da yaralayan Barush Goldstien da aynı örgüte mensuptu. Yani Ben-Gvir ile Goldstien aynı örgüte mensuptur ve aynı kafa yapısına sahiptir.
Fakat asıl mesele siyonistlerin bu derece cüretkar açıklamalar yapabilmeleri. Onların bugün bu derece cüretkar olabilmelerinin sebebi küresel emperyalizmin, siyonist ırkçılığa ve faşizme şartsız ve sınırsız destek vermesi ve İslam ülkelerini yönetenlerin acziyetidir. İslam ülkelerini yönetenlerin acziyetleri ise kendi aralarında bir ittifak ve güç birliği oluşturmak yerine küresel emperyalizme teslim olmayı tercih etmelerinden kaynaklanıyor. Bu itibarla Filistin’deki direniş sadece Filistin halkının değil tüm İslam âleminin özgürlüğü için verilen bir direniştir.