Sinan Yavuzoğlu / Yeni Akit
Henüz bir iddia seviyesinde kalan, Türkiye’nin İsrail adına çalışan İranlı ajanları İran makamlarına bildirdiği yönündeki Amerikalı Siyonist gazetelerin salya sümük yayıncılığı, ‘İsrail efsanesi’nin sonunun geldiği şeklinde değerlendiriliyor.
KENYA’DA HEZİMET
Askeri alanda köpürtülen İsrail efsanesi de, Kenya’da İsrailli bir firmanın işlettiği bir alışveriş merkezine yönelik gerçekleştirilen son El Kaide saldırısı ile sönmüş oldu. İsrail özel harekat birliklerinin yönettiği operasyonda El Kaide bağlantılı Eş Şebap militanlarının alışveriş merkezinin altında bulunan tünellerden kaçtıkları ortaya çıktı. Böylece Mossad ve Kenyalı işbirlikçilerinin eli ‘boş’ kalmış oldu.
GÜVENLİK KONSEYİ HEVESLERİ KURSAKLARINDA KALDI
İsrail’in uluslararası arenada aldığı bir darbe de BM’de yapılan Güvenlik Konseyi geçici üyelik seçimleri oldu. Geçtiğimiz hafta yapılan seçimlerde aday olmak için nabız yoklayan Terör Devleti, adaylığını açıklamaya bile cesaret edemedi. Hevesleri kursaklarında kalan Siyonist devletin yöneticileri 2019-2020 için aday olacaklarını açıklayarak durumu kurtarmaya çalıştılar.
İSRAİL’İN HAMİSİ AVRUPA
İsrail, 1 Ocak itibariyle üyelik süreleri sona erecek olan BMGK geçici üyelerinden aralarının çok iyi olduğu bilinen Azerbaycan veya Fas’ın yerine Konsey’e girmeyi planlıyordu. İsrail’in önümüzdeki 10 yıllık süreçte bu mevki için çalışmalarına devam edeceği, ancak işgali altında bulunan toprakların bulunduğu kıta veya bölge yerine AB bölgesinden aday olacağı bildiriliyor. 2000 yılında BM’de Batı Avrupa grubuna üye olan İsrail’in 2019-2020 için bu grup içerisinde Almanya ve Belçika ile çekişmesi bekleniyor.
AVRUPA’NIN İKİYÜZLÜLÜĞÜ
Batı Avrupa ülkeleri 2000 yılında İsrail’i kendi gruplarına kabul ederken, İsrail Savunma Bakanı Ariel Şaron, Mescid-i Aksa’ya provokatif bir ziyaret gerçekleştirerek binlerce müslümanın şehid edilmesine sebep olacak süreci ateşlemişti. İşgalci Terör Devleti’nin tüm coğrafi saçmalığına rağmen BM’de kendi grubuna katılmasına rıza gösteren Avrupa’nın, İsrail’e insan hakları ihlalleri noktasında getirdiği ‘eleştiri’ ve ‘kınamalarının’ samimiyet derecesi de böylece ortaya çıkmıştı.