Siyonist işgal ordusunun arkasındaki emperyalist güçler

Siyonistlerin ordusunu kimler nasıl destekliyor? Siyonist işgalcilerin ordu yatırımları ne kadar?

ABD’den uzun yıllardır askeri yardım alan İsrail, yerli silah endüstrisini geliştirdi ve önemli bir küresel silah tedarikçisi haline geldi.

Geçtiğimiz ay, İsrail abluka altındaki Gazze Şeridi’ni dördüncü kez (son 12 yılda) bombalarken, ABD İsrail’e 735 milyon dolarlık silah satışını onaylamış bulunuyordu. Onay, Kongre’deki bazı kesimler tarafından eleştirildi ve birçok Demokrat Boeing füzelerinin satışını engellemek için öneriler sundu.

İsrail’in 11 gün süren saldırısında, Gazze’de 66’sı çocuk 253 kişi hayatını kaybetti. İsrail’de, Filistinli grupların Gazze’ye attığı roketler sonucu en az 12 kişi hayatını kaybetti. BM İnsan Hakları Konseyi, olası savaş suçlarını araştırmak için her iki tarafı da soruşturmak üzere bir komisyon kurdu ve Uluslararası Af Örgütü, ABD’nin İsrail’e silah satışını durdurma çağrısını yeniledi.

Gazze, dünyanın en büyük açık hava hapishanesi olarak tanımlanmaktadır. İsrail, 2006 yılından bu yana 2,1 milyon nüfusa sahip bu şehre kara, deniz ve hava ablukası uygulamıştır. Bununla birlikte, İsrail güçleri, yüzlerce yasa dışı yerleşim yeri inşa ettikleri Doğu Kudüs ve Batı Şeria’yı işgal etmeye devam etmektedir.

İsrail’in bölgedeki askeri hegemonyasının sürdürülmesi, ABD’nin Ortadoğu politikasının temel unsurlarından biridir. Söz konusu durum, ABD fonlarının ve yükselen İsrail yerli silah endüstrisinin etkileşimi ile sağlanmıştır.

İşte İsrail’in askeri ve silah endüstrisi hakkında bilmeniz gerekenler.

İsrail, askeri ordusuna ne kadar harcama yapıyor?

İsrail, 18 yaşın üzerindeki vatandaşlar için askeri hizmetin zorunlu olduğu bir ülkedir. Çatışma ve silahlanma odaklı bir araştırma enstitüsü olan SIPRI tarafından hazırlanan bir veritabanına göre İsrail, 2020 yılında ordusuna 22 milyar dolar harcamıştır. Aynı şekilde, askeri giderlerde kişi başına yaklaşık 2.508 dolar harcamış ve toplam hükümet harcamalarının yüzde 12’sini savunmaya ayırmıştır.

Görselleştirilen bu metrikler, İsrail’in silah harcamalarının, BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi de dahil olmak üzere dünyanın en büyük askeri güçleri arasındaki konumunu göstermektedir.

İsrail, insansız hava araçları, füzeler, radar teknolojisi ve diğer silah sistemleri de dahil olmak üzere gelişmiş silahların önemli bir küresel tedarikçisidir. SIPRI veritabanına göre, 2020 yılında 16 ülkeye 345 milyon dolardan fazla silah satışıyla 12. sırada yer alan silah sanayisi tedarikçisidir.

ABD, İsrail ordusuna ne kadar harcıyor?

ABD, 2016 yılında eski ABD Başkanı Barack Obama döneminde 10 yıl süre ile imzalanan 38 milyar dolarlık anlaşmanın bir parçası olarak ülkeye 2020 yılında toplam 3,8 milyar dolar sağlayarak İsrail’e açık ara en büyük askeri yardım sağlayan ülkedir. Daha önce İsrail, askeri malzemelerle birlikte ABD’den önemli ekonomik yardımlar da almıştı. İsrail zenginleştikçe, 1951’de başlayan ekonomik yardımlar aşamalı olarak kaldırıldı ve 2007’de neredeyse bitti.

ABD, askeri yardım başta olmak üzere yapılan diğer tüm yardımların nasıl kullanılabileceğine ilişkin koşullar getirmektedir. Örneğin, Leahy Yasası, ABD savunma maddelerinin insan hakları ihlallerine ortak olan askeri birimlere ihracını yasaklıyor. Ancak bu yasa kapsamında hiçbir İsrail birimi cezalandırılmamıştır. Benzer şekilde, ABD’nin üniversiteler gibi İsrail kurumlarına yaptığı ekonomik yardımların tarihsel olarak yalnızca İsrail’in 1967 öncesi sınırları içinde kullanılması gerekiyordu. Trump yönetimi döneminde bu şart ortadan kaldırıldı.

USAID’e göre, Trump yönetiminin sözde Filistin Yönetimi’ne sağlanan fonların çoğunu askıya almasının ardından ABD, 2020’de Filistinlilere her alanda kullanılabilecek 19 milyon dolar yardım ayırdı.

1994 yılından bu yana, ABD Filistin’e toplam 5 milyar dolar yardım sağlamıştır. İsrail’e yapılanların aksine, Filistin yardımlarının birçok şartı vardır. Örneğin,  Filistin Yönetimi’nin herhangi bir “terörü teşvik eden ödeme” yapması durumunda ekonomik yardımlar kesilebilir. Biden yönetimi, Filistinlilere olan yardımlara devam edeceğini belirtse de, yardım edilen miktar İsrail’e sağlananın yalnızca küçük bir kısmı olarak kalacaktır.

Washington ayrıca, 2014 yılında yapılan ABD-İsrail Stratejik Ortaklık Yasası gibi iç yasaları uyarınca, İsrail’in sözde “niteliksel askeri üstünlüğünü” korumakla yükümlüdür, yani İsrail bölgesel komşularına karşı askeri üstünlüğünü korumalıdır. Yasa, İsrail’in gelişmiş ABD silahlarına erişimini garanti etmektedir. ABD’li yetkililer, müttefiklerinin askeri açıdan dezavantajlı olmamasını sağlamak için İsrail ile düzenli olarak bölgesel savunma stratejilerini de müzakere etmektedir.

ABD’nin, İsrail’e verdiği destek 1948’de bağımsızlığını ilan etmesiyle başlamış ve ABD İsrail’i tanıyan ilk ülkelerden birisi olmuştur. Kısa bir süre sonra, ABD yeni kurulan devlete ekonomik yardım ve küçük oranlarda askeri yardım sağlamaya başlamıştır.

Ancak İsrail’in, Arap ordularını mağlup ettiği ve Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze’yi işgal etmeye başladığı 1967 Altı Gün savaşından sonra İsrail’e askeri yardım büyük ölçüde artmıştır.

İsrail, uzun bir süredir ABD’nin Orta Doğu’daki stratejik çıkarlarının korunmasına yardımcı olan bir müttefik olarak görülmektedir. Başlangıçta, Filistin bölgesindeki Sovyet etkisinin kontrol altına alınması da amaçlanmıştır. ABD Kongre Araştırma Servisi’ne göre, İsrail’e askeri desteğin devam etmesi için gerekli olan faktörler arasında ortak stratejik çıkarlar, “ABD’nin İsrail’e verdiği yerli destek” ve “demokratik değerlere karşılıklı bağlılık” yer almaktadır.

ABD’nin İsrail’e sağladığı fonlar tipik olarak iki ana parti arasındaki bir mesele olmuştur ve öyle olmaya devam etmektedir. Son yirmi yılda, İsrail’in Gazze’de 2008/2009, 2012 ve 2014 yıllarında 3.500’den fazla Filistinlinin ölümüne yol açan askeri saldırılarına rağmen ABD’nin İsrail ordusuna yardımı artmıştır. Bunun yanısıra söz konusu üç savaş boyunca 100 İsrailli hayatını kaybetmiştir.

San Francisco Üniversitesi Siyaset bilimi profesörü Stephen Zunes, 2003 yılında ABD askeri yardımlarındaki artışla ilgili olarak, 2001 yılında El-Kaide’nin ABD’ye düzenlediği saldırılar, Afganistan’daki ABD öncülüğündeki savaş ve Irak’ın işgali sonrasında bu artışın “ABD’nin Orta Doğu’ya silah transferleri ve ABD askeri harcamalarındaki genel artışın bir parçası” olduğunu belirtmiştir.

El Cezire’ye verdiği demeçte “ABD’nin İsrail’e yaptığı yardımlar her zaman öncelikle İsrail’in güvenlik ihtiyaçlarıyla değil, ABD’nin stratejik hedeflerinin ilerletilmesine nasıl yardımcı olabileceğiyle ilgili olmuştur.” dedi.

Zunes, 2000 yılında ABD’nin askeri yardımlarındaki artışla ilgili olarak, ABD’nin 1998 Wye Nehri Muhtırası’nda “İsrail-Filistin barış görüşmelerindeki İsrail’in küçük(!) imtiyazları karşılığında” İsrail’e yardımı artırma konusunda anlaştığını ifade etti.

İsrail, ABD’nin müttefiklerine “ABD savunma ekipmanları, hizmetleri ve eğitimi” edinmeleri için hibe ve kredi sağlayan bir program olan ABD dış askeri finansmanının (FMF) en önemli alıcısıdır. Washington DC merkezli bir düşünce kuruluşu olan Center for International Policy’nin bir parçası olan Security Assistance Monitor’e göre, son yirmi yıl içinde tüm ABD FMF’lerinin %55’i dünyanın geri kalanından daha fazla olarak İsrail’e ayrılmıştır.

Bu sayılar, diğer askeri yardım biçimlerini yansıtmamaktadır. Örneğin, ABD ordusu İsrail’de acil durumlar için bir silah stoğuna sahiptir. Şu anda değeri 3.4 milyar dolar olan bu stoğu, İsrail ordusu acil durumlarda kullanabilir.

Güney Kore’de de benzer bir düzenleme vardır. Tüm bu düzenlemeler, öncelikli olarak hızlı ABD askeri düzenini kolaylaştırmak için tasarlanmıştır. Pratikte, İsrail için ekstra bir savunma kısmı vardır ve İsrail ordusunun bir çatışma sırasında mühimmat ve silahlara hızla erişmesine izin vermektedir. Diğer FMF alıcılarının aksine, İsrail’in savunma konusunda 2028 yılına kadar yerel şirketlerden askeri ihtiyaçlarını satın almak üzere FMF fonlarını kullanmasına izin verilir.

İsrail’in askeri ithalat ve ihracatı

Tarihsel olarak, İsrail’in silah ithalatı ihracatından çok daha ağırlıklıdır. Ancak SIPRI veritabanı, son on yıl içinde ihracatın ithalatı gölgede bırakmaya başladığını göstermiştir.

Londra’da bulunan Queen Mary Üniversitesi öğretim üyesi Neve Gordon’a göre İsrail, Filistin, Lübnan ve Suriye’yi “İsrail’in askeri endüstrisi tarafından geliştirilen ürünleri sergilediği bir vitrin” olarak kullanmıştır.

El Cezire’ye verdiği röportajda, “Silah üreticilerinin gerçek savaş durumlarında bu silahları kullandıkları ve etkinliklerini test ettiklerini iddia edebilmesi bakımından bu durum oldukça önemlidir.” demiştir.

İsrail, yalnızca Batılı ülkelerden silah ithal etmekte ve ithalatının %83’ü 1950-2020 yılları arasında ABD’den gelmektedir. Buna karşılık ihracatının %23’ü Hindistan’a yapılmaktadır. Bununla birlikte, İsrail, Güney Afrika’nın apartheid hükümetine yaptığı silah ihracatını sürdürmektedir.

Bu iki ülke, apartheid politikaları nedeniyle Güney Afrika’ya uygulanan küresel ticaret ambargosunu aşmak için 1975 yılında gizli bir savunma anlaşması imzalamıştır.

Silah ambargosu uygulanması talebi

Filistinliler ve Filistin davasını savunan aktivistler, yabancı hükümetlerin İsrailli şirketlerle askeri işbirliği yapmasının, İsrail’in Filistin topraklarındaki işgalini sürdürmesine yardımcı olduğunu savunarak uzun süredir İsrail’e uluslararası silah ambargosu çağrısında bulunuyor.

İşgalin sonlandırılması, Filistinlilere eşit haklar verilmesi ve geri dönüş hakkı sağlanması için İsrail’e baskı yapmak üzere şiddet içermeyen, halk öncülüğünde bir hareket çağrısında bulunan Filistin liderliğindeki Boykot-Tecrit ve Yaptırımlar hareketine göre, İsrail “işgalini, sömürgesini ve apartheid rejimini sürdürmek için” askeri güç kullanıyor.

Uluslararası Af Örgütü gibi insan hakları savunucuları, “insan hakları ve uluslararası insani hukukun her gün ihlal edildiği” bir durum söz konusu olduğu için, ABD Başkanı Biden’dan İsrail’e yapılan silah satışının yeniden gözden geçirmesini istemiştir.

Çok sayıda ABD’li meclis üyesi de, Biden yönetimini ABD’nin İsrail’e yaptığı yardımını sınırlandırmaya çağırdı. Betty McCollum, İsrail’in Filistinli çocukları öldürmek, Filistinlilere ait mallara zarar vermek ve işgal altındaki Filistin topraklarını ilhak etmeye devam etmesini sağlayan ABD yardımını kullanmasını yasaklayan bir yasa tasarısı sundu.

Bununla birlikte, Geçen ayın başlarında El Cezire’ye verdiği demeçte “ABD fonlarının bir doları bile İsrail’in işgali altında yaşayan Filistinlilerin insan haklarını ihlal etmek için kullanılmamalıdır.” sözlerini ifade etti.

Çeviri Haberleri

Clarissa Ward'ın 'kurgulanmış' Suriye haberi CNN'in önyargısını bir kez daha ortaya çıkardı?
Suriye’nin ‘gulyabanisi’ Mahir Esed nerede?
Baas çetesini deviren 11 günün hikayesi
Bir zalim, Filistin'in özgürlüğünün gerçek müttefiki olamaz!
Ölüm her yerdeydi: Kimyasal silah kurbanları yaşadıklarını ilk defa korkusuzca anlatabiliyor!