Siyonist çetenin silahları Avrupa halkının parasıyla alınıyor!

Niamh Ni Bhriain ve Mark Akkerman, AB'nin Siyonist çeteye verdiği desteğin katliama suç ortaklığı anlamına geldiğini ekonomik boyutuyla inceliyorlar.

Niamh Ni Bhriain & Mark Akkerman / Perspektif

İsrail’in soykırımda suç ortağı: Avrupa Birliği

İsrail’in Gazze’ye yönelik soykırım savaşının başlamasından bu yana dokuz ay geçti; 38 binden fazla Filistinli katledildi, 86 binden fazla Filistinli yaralandı, 1,9 milyondan fazlası ise yerinden edildi. Sıkça kınansalar da Avrupalı liderler bu savaşı durdurmak için pek bir şey yapmadı. Daha kötüsü, Avrupa ülkelerinin çoğu ekonomik ve askeri olarak İsrail’in yanında durmayı sürdürüyor.

ABD, İsrail ordusunun en büyük destekçisi olarak görüldüğü için Avrupa’nın desteğini göz ardı etmek kolay. Oysa Avrupa’nın İsrail’e sağladığı mali ve askeri desteğin boyutlarına yakından bakınca Avrupa Birliği’nin (AB) Gazze’de süregiden soykırımın ve işgal altındaki Batı Şeria’daki zulmün suç ortağı olduğu açıkça görülüyor.

Soykırımda kullanılan silahların tedariki

AB, ABD’den sonra İsrail’in en büyük ikinci silah tedarikçisi konumunda. AB Dış İlişkiler Servisi’nin COARM veri tabanından alınan rakamlara göre, 2018-2022 yılları arasında AB üye ülkeleri İsrail’e 1,76 milyar euro değerinde silah sattı.

Uluslararası Adalet Divanı’nın Ocak ayında İsrail ordusunun soykırım yaptığının makul olduğuna ilişkin geçici kararından sonra bile AB ülkelerinden İsrail’e silah akışı devam etti. AB, silah ambargoları uygulamaya yönelik bir sistemi olmasına rağmen bunu İsrail’e uygulamayı reddediyor. Bu da üye ülkelerin tedbirleri yeterli siyasi iradeyi göstermeden sivil toplumun baskısıyla ağırdan alarak uygulamasına yol açarak, yapılanın olması gerekenin çok altında kalmasına neden oluyor. 

Aralarında İtalya, Hollanda, İspanya ve Belçika’nın Wallonia bölgesinin de bulunduğu bazı AB ülkeleri İsrail’e silah transferini askıya alacaklarını açıkladıysa da bu açıklamaların bazıları somut eylemlere dönüşmedi. Dönüştüğünde de İsrail’e yönelik tam bir silah ambargosu olmanın gerisinde, silah transferlerinin geçici veya kısmi olarak askıya alınmasından ibaret kaldı.

SIPRI’a (Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü) göre Almanya açık ara Avrupa’nın en büyük tedarikçisi. 2019-2023 yılları arasında İsrail silahlarının yüzde 30’unu Almanya’dan aldı. İhracat geçen sene 10 kat artarak 32,3 milyon eurodan 326,5 milyon euroya yükseldi. İhracat lisanslarının büyük çoğunluğu da 7 Ekim sonrasında verildi.

AB verilerine göre, 2018 ve 2022 yılları arasında İsrail’in başka büyük Avrupalı tedarikçileri de oldu. Bunlar arasında 314,9 milyon euro değerinde ihracat lisansı veren Romanya, 90,30 milyon euro ile İtalya, 81,55 milyon euro ile Çek Cumhuriyeti ve 62,9 milyon euro ile İspanya yer alıyor. AB, 2023 yılı için silah transferlerine ilişkin verileri henüz yayınlamadı.

AB silahları İsrail’e doğrudan tedarikin dışında, genellikle ABD üzerinden ve dolaylı olarak ihraç ediliyor. Silah ihracatı son kullanıcı anlaşmalarına tabi olsa da ABD bu şarta uymayı reddediyor. AB ülkeleri de bu şartı yürürlüğe koymuyor. Bu durum ABD’ye ihraç edilen AB silah ve bileşenlerinin ne kadarının İsrail’e gönderilen silah sistemlerinde kullanıldığını takip etmeyi imkânsız hale getiriyor.

Yine de AB’nin İsrail’e yaptığı bilinen askeri ihracatlar Gazze’deki soykırımla doğrudan ilişkilendirilebilir. Ekim ayı sonunda başlayan kara harekâtından bu yana Gazze’de faaliyet gösteren İsrail’in Merkava tanklarında Alman MTU (Rolls Royce’un bir yan kuruluşu) tarafından üretilen motor parçaları kullanılıyor. Alman ThyssenKrupp Marine Systems şirketi tarafından inşa edilen Sa’ar korvetleri kuşatma altındaki şeridi çevreleyen sularda faaliyet gösteriyor.

İngiliz şirketi BAE Systems, Alman şirketi Rheinmetall ile birlikte Gazze’de nüfusun yoğun olduğu bölgeleri bombalamak için kullanılan M109 kundağı motorlu obüsleri üretiyor. Uluslararası Af Örgütü bu topçu silahlarının deriyi kemiğe kadar yakabilen ve organlarda işlev bozukluğuna yol açabilen beyaz fosfor mühimmatları da kullandığına dair kanıtlar buldu ve bu mühimmatların sivil alanlarda kullanımı uluslararası hukuk kapsamında sınırlandırılmış durumda.

Gazze’yi halı bombardımanına tutmak için kullanılan ABD yapımı F-35 savaş uçaklarında Avrupa menşeli parçalar kullanılıyor ve yedek parçaların en az yüzde 25’i doğrudan Avrupa’dan İsrail’e ihraç ediliyor. Sadece Hollanda, sivil toplum örgütleri tarafından açılan ve temyizde kazanılan bir davanın ardından bu parçalara kısıtlama getirdi.

İsrail silahları Avrupa halkının parası

Avrupa ülkeleri, İsrail’in Gazze’de soykırım uyguladığına dair uluslararası mutabakatın büyüdüğü bir dönemde İsrail’e silah ihraç etmekle kalmıyor, bunları üreten silah üreticilerini desteklemek için de kamu kaynaklarını harcıyor.

Transnational Institute ve Stop Wapenhandel tarafından yapılan yeni bir araştırma, Avrupalı vergi mükelleflerinin 426 milyon euro tutarındaki parasının İsrail’i silahlandıran şirketleri fonladığını ortaya koyuyor.

İsrail’e tank mermileri gönderen Alman şirketi Rheinmetall 169 milyon euro, İsrail’e omuzdan ateşlenen “bunker buster” roketatarları ihraç eden Fin-Norveç şirketi Nammo ise 123 milyon eurodan fazla para aldı. Diğer yararlanıcılar arasında Leonardo, ThyssenKrupp, Rolls Royce, BAE Systems ve Renk yer alıyor.

Avrupa halkının parası İsrail ordusuna fayda sağlayan güvenlik ve savunma projelerinin finansmanına da gidiyor. 2008’den bu yana 84 İsrail kuruluşu toplam 132 güvenlik projesinden 69,39 milyon euro aldı. Ulusal Güvenlik Bakanlığı, Filistinlilerin insan haklarını on yıllardır sistematik olarak ihlal etmesine rağmen, AB tarafından finanse edilen pek çok güvenlik projesine katıldı.

Ayrıca İsrail’in şu anda Gazze’de kullandığı dijital savaş araçlarının geliştirilmesinde kullanılan bilgi üretiminin büyük bir kısmı, muhtemelen Avrupa araştırma fonlarından yararlanan üniversitelerde geliştirilmiş ve mükemmelleştirilmiştir.

AB, 7 Ekim’den bu yana İsrailli kuruluşların yer aldığı 130 araştırma projesine 126 milyon euro fon sağladı. Bu projelerden ikisi İsrailli silah şirketi Israel Aerospace Industries’e toplam 640.000 euro sağlıyor. İsrailli kuruluşlar 7 Ekim 2023’ten önceki yıllarda Ufuk Avrupa (Horizon Europe, 2021-2023) kapsamında 503 milyon euro aldı.

Bunlara ek olarak, AB ülkeleri onlarca yıldır vergi mükelleflerinin paralarını İsrail silahlarına harcıyor ve böylece İsrail’in askeri-endüstriyel kompleksini destekliyor. İsrail dünyanın en büyük 10 silah ihracatçısı arasında yer alıyor ve savunma ihracatının yaklaşık yüzde 25’i Avrupa ülkelerine yapılıyor.

İsrailli şirketler ürünlerini “savaşta test edilmiş” diye pazarlıyor. Böylece bu strateji AB ülkeleri tarafından onlarla iş yaptıklarında meşruluk kazanıyor. Dronlar açık ara en popüler ürün ve AB’nin sınır koruma ajansı Frontex, Akdeniz üzerinde gözetleme uçuşları yapmak üzere Elbit ve Israel Aerospace Industries (IAI) adlı şirketlerden dron kiralıyor.

AB ülkeleri 7 Ekim’den sonra da İsrailli silah şirketleriyle temaslarını sürdürdü. Fransa’nın İsrailli şirketleri Eurosatory silah fuarından menetme girişimine karşın, bu yönde alınan ilk mahkeme kararı Paris’te bir üst mahkemece bozuldu ve İsrailli kuruluşlara katılım izni verildi.

Avrupa kamu parasının silah şirketlerine ve İsrail’in Gazze’deki saldırısına katılan diğer kuruluşlara aktarılıyor olması, aslında AB’nin bir soykırımı finanse ettiği anlamına geliyor.

Her fırsatta insan hakları ve hukukun üstünlüğünden bahseden AB, İsrail’in Gazze’ye karşı yürüttüğü soykırım savaşı karşısında her iki ilkeye de sahip çıkmayarak güvenilirliğini ve meşruiyetini paramparça etti. İsrail’e silah ambargosu uygulayarak ve Avrupa üzerinden soykırımcı rejime giden ABD silahlarının akışını durdurarak bu hasarı tersine çevirmek için çok geç değil. Bilhassa UAD’nin soykırımın makul olduğuna dair ara kararı ışığında, bu hasarı tersine çevirmeye çabalamamak AB ve üye devletlerini soykırımın suç ortağı haline getirebilir.


Bu yazı Al Jazeera sitesinde yayınlanmış olup, Evrim Yaban Güçtürk tarafından Perspektif için çevrilmiştir. 

Yorum Analiz Haberleri

“Devrimci zihniyet ahlâkını kaybederse her şeyini kaybeder”
Esed sonrası Suriye: Katar-Türkiye Doğal Gaz Hattı artık hayal değil
Esed'in müftüsü Ahmed Hassûn şimdi ne yapıyor?
“Suriyeli mülteci” etiketi ve toplumsal imtihanımız
Suriyeli kadın devlet dairesinde gördüğü saygıdan dolayı gözyaşlarını tutamadı