Siyonist çete Lübnan'daki vahşeti normalleştirmeye çalışıyor!

Ahmet Varol, Siyonistlerin Lübnan'da gerçekleştirdikleri vahşeti meşrulaştırma taktiğine dikkat çekiyor.

Ahmet Varol / Yeni Akit

Lübnan’da da Gazze’deki yöntemler

Siyonist işgal rejimi Lübnan’a yönelik savaşında da aynen Gazze’deki taktiklerine başvuruyor. Bu amaçla büyük çapta can kaybına ve zayiata sebep olmak için sivil toplulukları kasten hedef alıyor. O yüzden de öldürülenlerin büyük çoğunluğunu siviller oluşturduğu gibi siviller arasında çocukların ve kadınların sayısı önemli bir yekûn teşkil ediyor. 

Bu yönüyle işgal rejiminin Lübnan’daki savaşını da aynen Gazze’deki savaşı gibi soykırım savaşı olarak nitelendirmek mümkündür. Çünkü soykırım savaşı ile herhangi bir topluluğu etnik, dini ya da coğrafi mensubiyetinden dolayı toptan hedef almak kastedilir. Lübnan’da da siyonist işgal rejimi bu ülkenin halkını tüm unsurlarıyla toptan hedef almakta ve savaşanla savaşmayanı birbirinden ayırmamaktadır. 

İşgal güçleri Lübnan’a yönelik savaşında da aynen Gazze’de olduğu gibi sağlık elemanlarına, araçlarına ve sivil savunma ekiplerine kasıtlı bir şekilde saldırıyor. Lübnan Sağlık Bakanı Firas El-Ebyad’ın Amerikan CNN tv kanalına yaptığı açıklamada belirttiğine göre işgal güçlerinin bu haftanın başından itibaren düzenledikleri saldırılarda 40 sağlık çalışanı hayatını kaybetti. El-Ebyad ayrıca işgal güçlerinin ambülansları kasten hedef aldığına dikkat çekti. 

Sağlık Bakanı’nın bu açıklamayı yapmasıyla aynı vakitlerde Lübnan kaynaklarının yayınladığı haberlerde işgal rejiminin Lübnan’a yönelik olarak “Kuzeyin Okları” adını verdiği operasyonu başlatmasından sonra düzenlenen saldırılarda öldürülenlerin sayısının 700’e, yaralananların sayısının da 2600’e ulaştığı belirtildi. Bu bilgiler öldürülenler arasında sağlık elemanlarının oranının %6’ya yakın olduğunu göstermektedir. Bu da siyonist işgal güçlerinin saldırılarında sağlık elemanlarını özellikle ve planlı bir şekilde hedef aldığını çok açık bir şekilde gözler önüne seriyor. 

İşgal rejimi Gazze’de de sağlık çalışanlarını ve kurumlarını planlı ve kasıtlı bir şekilde hedef almıştır. Nitekim BM İnsan Hakları Özel Raportörü Tlaleng Mofokeng birkaç gün önce yaptığı açıklamada Gazze’ye yönelik saldırılarda sağlık elemanlarına ve kurumlarına yönelik çok sayıda saldırı gerçekleştirildiğini, bu yüzden çok sayıda sağlık elemanının hayatını kaybettiğini, ayrıca birçok sağlık görevlisinin tutuklandığını, onlardan bazılarının da işkence altında hayatlarını kaybettiklerini dile getirmişti. 

“Savaş sırasında tıp hizmeti vermek asla bir suç değildir, ancak sağlık çalışanlarının hedef alınarak öldürülmesi bir suçtur ve İsrail bunu durdurmalıdır” diyen Mofokeng, İsrail’in sağlık hizmetlerini dumura uğratmak ve elemanlarının çalışmasını engellemek amacıyla yaptığı saldırıların savaş suçu olduğuna dikkat çekerek bunun engellenmesi ve işlenen suçların da sorgulanması çağrısında bulunmuştu. 

Ama ne yazık ki küresel güçlerin siyonist işgalcilerin Gazze’de tüm insani değerleri ayaklar altına alarak işlediği suçlara sessiz kalmayı bırakın şartsız ve sınırsız destek vermesi, onların aynı suçları Lübnan’da da işleme cüreti göstermelerine neden olmuştur. 

Siyonist canavar Netanyahu güya Lübnan halkına yönelik yaptığını iddia ettiği bir açıklamada, “Bizim savaşımız size karşı değil, Hizbullah’a karşı!” şeklinde son derece saçma bir söz sarf etti. Bu savaşta tüm Lübnan halkının hedefte olduğu, saldırılarda herhangi bir ayrım gözetilmediği, saldırılardan en fazla sivil savunmasız insanların etkilendiği çok açık bir şekilde ortadadır. 

Siyonist işgal rejiminin Lübnan’a herhangi bir kara operasyonu başlatması durumunda da sivil halkla savaşan silahlı güçler arasında herhangi bir ayrım yapmayacağını, aynen Gazze’de yaptığı gibi tüm halkı yıldırma politikaları izlemek ve bu yolla işgal rejiminin bölgesel planlarıyla ilgili stratejik taleplerini ülke yönetimine dayatmak için büyük yıkım ve katliam yapmaktan çekinmeyeceğini şimdiden tahmin edebiliriz. 

Ama siyonist işgalcilerin bu kadar cüretkâr olabilmesinin arka planında da tabii ki ABD’den ve muhtelif Avrupa ülkelerinden aldığı şartsız desteğin çok büyük bir rolü var. 

Yorum Analiz Haberleri

Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango
Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye
Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!