Siyasi İktidar, Kültürel İktidar

Önemli kaynakları en fazla okuyan, meselelere eleştirel akılla bakan toplumsal kesimin “İslamcı kesim” olduğunu bilenler için, bu kesimin bu kadar güçlü siyasi bir iktidarı var etmesine rağmen kültürel hegemonyayı kıramaması bir muamma olmalı.

Fadime Özkan / Star

Modernleşme tarihimiz kuşkusuz Cumhuriyetle başlamıyor. Ama Batıya ait her ‘şey’in kutsandığı, inkılaplar idealler kurumlar eliyle bu topraklara yerleştirilmeye çalışıldığı, genç Türkiye toplumunun ise kendine ait olanları unutup Batı kültürünün değer ve beğenilerini benimsemeye, taklit yoluyla da olsa tekrarlamaya zorlandığı dönem Cumhuriyet sonrasına tekabül ediyor.

“Çağdaşlık, muasır medeniyet bunu gerektirir” dayatmaları toplum genelini irrite etmeye devam etti ama suniliğini hiç kaybetmedi. Nitekim askeri darbeler, siyasi ekonomik kültürel vesayet kurumlar zaman içinde devlet eliyle bir burjuva sınıfı yaratmayı, snopluğunu kültürel üstünlük zanneden Bihruz Beylerin sayısını artırmayı başardı.

Bu kesimde okuduğunu öğütebilen ahlaklı, sağlam entelektüeller de çıkmadı değil. Ama genel olarak bu kesim, ülkesini tanımayan sevmeyen, ilk fırsatta kendi ülkesini efendileri olarak gördükleri ülkelere şikayet eden, Türkiye toplumunu sırf kendi yüceliklerini fark ettirsinler diye yaratılmış aşağılık insanımsılar topluluğu olarak gören, kendi oyuyla bir çobanın oyunun bir olamayacağına inanan seçkinci, sorunlu, ideolojik saplantılı hegomonik bir kesim olarak kaldı.

Çevreden gelenlerin ancak, kültür-sanat, fikir-akademi dünyasının kendi tekellerinde olduğunu kabul ederler ve vesayetleri altına girmeye razı olurlarsa kabul göreceklerini, yoksa yok sayılacaklarını çeşitli şekillerde ilan ettiler. Tecrübe edilmesini de sağladılar.

Ama artık taşınamaz, müsamaha gösterilemez bir noktaya gelindi.

AK Parti’yi var ve siyasi başarısıyla daim eden toplumsal kesimlerin kültürel birikimi ve potansiyeli, bu küçük seçkinci ve sorunlu hegomonik yapının şımarıklığına daha fazla tahammül göstermediği gibi, siyasi iktidarı da sorguluyor.

Neden yıllardır kendi kültür insanlarına, yapılarına, değerlerine fırsat vermediği, yatırım yapmadığı, mevcut birikimin eleştirelliğinden, kurucu aklından ne diye yeterince faydalanılmadığı evvela dipten, epeydir de açıktan tartışılıyor.

Eleştiriler sitem yüklü olsa da, hakkaniyetin gözetildiğini de ifade etmek gerekir. Askeri ve bürokratik vesayetten şimdilerde uğraşıldığı gibi sofistike vesayet yapılarına, Ergenekon’dan Paralel’e ve PKK’ya uzanan zorlu ve zorunlu bir meşgalenin AK Parti’yi, kültürel hegemonya meselesini ötelemek zorunda bıraktığında herkes hemfikir.

Nasıl yönetildiği, içeriğin ne olduğundan bağımsız olarak yerelde neredeyse her mahallede kültür merkezleri, kütüphaneler, konser salonları, tiyatrolar, sanat galerileri açarak fiziki imkanların artırılması elbette ki takdir görüyor.

Belediyelerde açılan İSMEK kurslarının toplumun her kesimi için sadece meslek edinme değil beceri ve beğeni geliştirme hizmeti olduğuna, bunun topyekün bir kültürel kalkınmanın alt yapısını hazırladığına ve gayet demokratik bir uygulama olduğuna da kuşku yok.

Kültür sanat ödülleri ve Cumhurbaşkanı ve Başbakanın fikirlerinden faydalanmak için zaman zaman kurduğu sofralar nihayet alnı secde gören insanları da kapsıyor ve toplumsal dengeyi kurmayı amaçladıkları gözden kaçmıyor

Lakin, artık kafi gelmiyor. 14 yıldır, “mataradaki tuzlu suyla” zorlu yollardan geçenler “neden artık vahalar yaratmıyoruz biz” diye soruyor.

Üstelik hepimiz herkesi eşitleyen, beğenileri ve değerleri düzleştirip aşağıya çeken küresel popüler kültürün etkisindeyken, özellikle de gençler nezdinde “katı olan her şey -hızla- buharlaşırken”...

Yol gösterenler bile yollarını kaybederken...

Daha önce sınanmamışlar her sınanmada bir bir azalırken, eksilirken, çürürken...

Daha ne bekliyoruz?

Dışarıdan bakan ve 90’lar boyu Türkiye’de sadece İslami kaynakları değil Frankfurt Okulu dahil batı düşünce akımlarını, önemli kaynakları en fazla okuyan, meselelere eleştirel akılla bakan toplumsal kesimin “İslamcı kesim” olduğunu bilenler için, bu kesimin bu kadar güçlü siyasi bir iktidarı var etmesine rağmen kültürel hegemonyayı kıramaması bir muamma olmalı.

Yorum Analiz Haberleri

Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye
Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm