Siyasetteki köstebek

Ahmet Altan

CHP bir siyasi parti mi yoksa ordunun siyasete sızmış köstebeği mi?

Biliyorsunuz, aslında ait olmadığı bir yere, bir başka güç adına sızanlara takılan isim “köstebek.”

Bir siyasi parti, siyaset alanının genişletilmesi, “halk iradesinin” güçlenmesi için çalışır.

Var olduğu yer orasıdır çünkü.

O alanın sağlamlaşmasından sonra toplumun içindeki bir sınıfın ya da zümrenin yararına olan projeleri gündeme getirir.

Başarılı bir partiyse, temsil ettiği sınıfın ya da zümrenin çıkarlarıyla toplumun diğer kesimlerinin ortak yararını gözetecek bir siyaset üretir.

Böyle baktığınızda, bir parti “ordu mensuplarının” çıkarlarını da savunabilir.

Onların gelirlerinin arttırılması, hayat standartlarının yükselmesi, çalışma şartlarının düzeltilmesi için uğraşabilir.

Ama “ordunun” siyasetin içine girmesini savunamaz.

Çünkü siyaset sahnesinde orduyla toplumun çıkarları çatışır.

Silahlı ve örgütlü bir güce karşı toplumun hiçbir kesimi haklarını koruyamaz.

“Silahlı olan” siyasete girdiği andan itibaren toplumun ve siyasetin “tek hâkimi” olur.

Zaten onun için yeryüzünün bütün gelişmiş ülkelerinde ordu siyaset dışında tutulur.

Silah ortaya çıktığında siyaset biter çünkü.

Biz Cumhuriyet tarihi boyunca bunu yaşadık.

Ordu siyasetin göbeğinde oturdu ve silahın kendisine verdiği güçle toplumun bütün kesimlerini ezdi.

Nasıl ezdiğini anlamak için toplumun en güçlü kesimi olarak kabul edilen “burjuvazinin” en zengin üyelerinden Karamehmet’in bir istihbarat albayının karşısında nasıl zavallılaştığını görmek bile yeter.

Bu ülkede ordu tarafından ezilmemiş hiçbir sınıf ve kesim yoktur.

Ordu herkese ve her şeye karışır.

Toplumun kendi iç dengesini ve sınıflar arasındaki demokratik mücadeleyi altüst eder.

Ülke, kendi dinamizmiyle kalkınma imkânlarını kaybeder.

Verimlilik kaybolur.

Yolsuzluklar artar.

Türkiye’nin Avrupa’nın en fakir ülkesi olması bir tesadüf değildir.

Siyasetin göbeğine yerleşmiş bir ordu tarafından yıllarca yönetilmesinin, can damarlarının kesilmesinin, toplumsal bereketinin iğdiş edilmesinin sonucudur.

Bugün Türkiye normalleşmeye, orduyu siyasetin dışına taşımaya çalışıyor.

Her türlü darbeyi, müdahaleyi, muhtırayı, andıçı mubah kılan bir hukuk sistemini değiştirmeye çabalıyor.

Ordunun iktidarından kendine pay aktarmaya çalışan birkaç beleşçi zenginin, orduyla işbirliği yaparak ayakta kalmaya uğraşan birkaç gazetenin, halk iradesinden ödü kopan küçük bir memur takımının dışında toplumun neredeyse tümü bu “normalleşmeyi” destekliyor.

Toplumun gelişebilmesi ancak ordunun baskısından kurtulmasıyla mümkün çünkü.

Toplumun içindeki çeşitli kesimlerin temsilciliğine soyunan siyasi partiler bu normalleşmenin yanında yer alıyor.

CHP ise bu normalleşmeye tümüyle karşı.

Halk iradesinin bütün taleplerinin önünü, ordu destekli yargıyı da yanına alarak kesmeye uğraşıyor.

Orduya güvenen yargının, her türlü hukuk kuralına boş vererek aldığı kararlar, 367 rezillikleri, anayasayı bile çiğneme pervasızlıkları, CHP’nin hamlelerini kolaylaştırıyor.

“Darbecilerin yargılanmasının” önünü kesmek istiyor CHP.

CHP’nin, oy almaya, iktidar olmaya dönük hiçbir ihtirası ve isteği yok, topluma hiçbir proje sunmuyor, hiçbir sınıfın ekonomik çıkarını savunmuyor, sadece “ordunun” iktidarını pekiştirmek için mücadele ediyor.

Siyaseti, bir siyasi parti kimliğiyle yok etmeyi amaçlıyor.

Siyasete düşman bir “siyasi” parti CHP.

Bu cümlenin kendisi, bir anlamsızlık içeriyor.

Bu cümleyi söyleyebilmemiz için iki ihtimalden biri doğru olmalı.

Ya CHP “ordunun” siyasetteki varlığını desteklemiyor, bunu söylerken biz yanılıyoruz.

O zaman 367’yi, “e-muhtırayı”, darbecilerin özgür olmasını neden savunduğunu açıklamamız gerekiyor.

Ya da bizim söylediğimiz doğru, CHP ordunun siyasi iktidarını ve darbe özgürlüğünü destekliyor, o zaman da bir siyasi parti değil.

Siyasete yerleştirilmiş bir köstebek.

Doğrusu benim kişisel kanaatim CHP’nin artık saklanamayacak bir biçimde “köstebek” rolünü üstlendiğidir.

Bunu açıkça söyleyemeyeceği için hayali bir “irtica” tehlikesi yaratıp, “bizim gücümüz siyaset alanında bunu önlemeye yetmez, orduyu siyaset içinde tutalım” diyor.

Ben irtica yolunu açan bir hazırlık görmüyorum ama Ergenekon’u, andıçları, lahikaları, darbe günlüklerini, cunta yuvalanmalarını, topraktan çıkan cephanelikleri görüyorum.

Zaten bir “köstebeğin” amacı da “gerçeklerin” çarpıtılması için uğraşmak değil mi?

Cuntaları, silahları, andıçları gözden saklayıp her normalleşme adımında “irtica” diye bağırmak değil mi bir “köstebeğin” görevi?

CHP de o görevi yapıyor işte.

TARAF