Siyasetin normalleşmesi Anayasa tartışmaları için önemli bir eşik...

Turgay Yerlikaya, Bahçeli'nin DEM Partililerle selamlaşması sonrasında başlayan normalleşme tartışmalarını değerlendiriyor.

Turgay Yerlikaya / Yeni Şafak

Siyasette sıcak adımlar: Yeni bir çözüm süreci mi?

Yerel seçimler sonrasında tartışmaya açılan siyasette normalleşme ya da yumuşama adımları, sadece konjonktürel siyasete ilişkin bir adım mıydı? Ya da iktidarın görece gücünün zayıfladığı bir anda ortaya çıkan pragmatik bir tutum mu? Her iki boyut üzerinden de uzunca bir süredir tartışılan ama kısa vadede istenilen sonuca ulaşılamayan adımların çok daha önemli bir ihtiyaca karşılık geldiği açık. Avrupa Parlamentosu sonuçları ile daha da belirgin hale gelen aşırı sağın yükselişi, 7 Ekim ve sonrasında her geçen gün sıcaklığını artıran İsrail yayılmacılığı ve bölgesel gelişmelerin icbar ettiği iç cephenin tahkimi konusu. Normalleşme tartışmalarının yaşandığı günlerde, iktidarın, muhalefetten en önemli talebi olarak ifade edilen iç cephenin tahkimi konusu, günümüz reel politiği de düşünüldüğünde, çok sahici bir ihtiyaç olarak karşımızda durmaktadır.

Son günlerin en önemli konularından olan ve siyasette yeni bir açılım mı sorusunu sorduran gelişmeler oluyor. Devlet Bahçeli’nin meclisteki DEM partili vekillerin elini sıkması ve “gelin Türkiye partisi olun, milli birliğimizde kenetlenin” çağrısı bu açıdan dikkat çekiciydi. Çağrının kendisinden ziyade çağrıyı yapan aktörün siyasal pozisyonu düşünüldüğünde de oldukça sembolik olan bu tutum, hiç kuşkusuz iç cephenin tahkimi arayışlarının en önemli adımlarından birisi. Çeşitli dönemlerde benzer adımların atıldığı ve MHP’nin bu konudaki tavrı hesaba katıldığında, bugünkü yaklaşımın ne kadar farklı ve önemli olduğu görülecektir.

Yeni bir çözüm süreci mi?

Bahçeli’nin adımlarını sahiplenici bir tutum takınan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, konuya yaklaşımı kısa ve orta vadedeki yol haritası açısından da önemli soruları gündeme getirmektedir. Erdoğan’ın, Bahçeli’nin adımlarını yorumlarken kullandığı, meseleleri terör dışı yollarla ortadan kaldırmaya hazırız mesajı, ortada bir mesele olduğu fakat henüz çok açık biçimde tanımlanmadığını da göstermektedir. Geçmiş dönemde, demokratikleşme adımları içesinde Kürt sorunu olarak tarif edilen duruma ilişkin ortaya koyulan perspektif ve bazı istenmeyen sonuçların ortaya çıkması, meselenin nasıl tarif edileceği ile ilgili de birtakım kısıtlılıklar ortaya koymaktadır.

Meselenin yeni bir çözüm süreci olarak adlandırılmama gayreti görece rasyonel. Nitekim 7 Haziran 2015 seçimleri sonuçlarının hemen akabinde, HDP’nin Türkiyelileşme söyleminden uzaklaşarak Türkiye’yi terörize ettiği dönemler, dün gibi akıllarda. Ya da çözüm sürecinden kaynaklı, siyasi şov görüntülerinin sınır kapılarında yarattığı travma. Tam da bu noktada akıllara gelen -peki nasıl bir yol haritası ile hareket edilecek”? sorusu ile ilgili olarak birtakım ipuçları ve zamana ihtiyaç olduğu çok açık.

Yol haritası ve meydan okumalar

Yeni yol haritası hiç kuşkusuz, bu adımın mimarları tarafından incelikli bir biçimde düşünülmüştür. Kadim bir sorunun kronik hale gelen boyutlarını çözme adına ortaya koyulan bu iradenin yeniden aynı sonuçları üretmemesi, konunun muhatapları açısından oldukça önemli. Bu sebeple, meselenin çözümünün siyasal alanla sınırlı kalması ve birtakım maksimalist talepler üzerinden değerlendirilerek sonuçsuz kalmaması önlenmelidir. Bu noktada, DEM’in siyasi tutumu ve konuyu politik zemin üzerinde tutma iradesi önemli olacaktır. Bu noktada, en önemli hususlardan birisi de siyaset yapan aktörlerin örgüte yönelik tutumunda belirginleşecektir. Örgütün uzun yıllardır yapageldiği, siyaseti yönlendirme ve etkisiz hale getirme çabası, bizatihi siyasetçiler tarafından reddedilmeli ve süreci sabote edebilecek her türlü siyaset dışı adımdan kaçınılmalıdır.

İç cephenin tahkimi anlamında atılan bu adımların hiç kuşkusuz politik ve dışarıdaki gerilimlerle de ilişkisi var. Yakın coğrafyamızdaki Irak ve Lübnan örnekleri hatırlandığında, farklı toplumsal kesimlerin birlikte yaşayabildiği bir milli devlet gerçeğinin ne denli önemli olduğu bugün çok daha belirgin biçimde görülebilmektedir. Hiç kuşkusuz dışarıdaki yakıcı gerçeklik içerideki bazı meselelerin çözülmesini daha da sıcak bir gündem maddesi haline getiriyor, fakat unutulmamalıdır ki Türkiye’nin herhangi bir zorunluluktan kaynaklamaksızın kendi sorunlarını çözme iradesi var olabilmelidir. Bu nedenle, sorunun ne olduğunun tanımlanması ve yol haritasının inşası, önümüzdeki dönemin en önemli konu başlıkları arasında yer alacaktır. Yol haritasının deklare edilmesi ve ardından atılacak adımların sağlıklı biçimde devam edebilmesi, çözüm açısından hayati öneme sahiptir. Bu tür adımlarda geçmiş dönemlerde olduğu gibi çeşitli meydan okumalar ve müdahaleler de söz konusu olacaktır.

Hiç kuşkusuz Türkiye’de devlet eliyle pratikte üretilen ve kronik sorunlar haline gelen birtakım ikilikler ve tartışmalar oldu. Geçmişte yaşanan pratik sorunları aşmak hiç kuşkusuz bir irade beyanı ve bunun takip edilmesi üzerinden mümkün olacaktır. Yeni anayasanın da tartışıldığı bugünlerde, olabildiğince geniş katılımlı ve müzakereyi esas alan bir tutumun takip edilmesi, Türkiye’nin geleceği açısından mühimdir.

Yorum Analiz Haberleri

İşgal edilen zihinler
AK Parti ve MHP’nin gençlik teşkilatları Filistin davasının neresinde?
Metalaşan değerler ve ahlaki çözülme
İslam düşmanları neden Müslüman mezarlığına defnediliyor?
Geçmişimiz ve unutma sorunu