“Siyasetçinin Veli-i Nimeti Halktır”

Yazısında “bize kimse akıl vermeye kalkmasın” diyen siyasetçi tipine yüklenen Abdurrahman Dilipak, halkın siyasetçiler için veli-i nimet olduğunu belirtiyor ve Edep Ali’nin Osman Gazi’ye dönük tembihlerinin kulağa küpe edilmesi çağrısında bulunuyor.

Abdurrahman Dilipak’ın konuyla ilgili bugünkü Yeni Akit’te (29.05.17) yayınlanan yazısı şöyle:

Aşağıda Anlatılanlar Bize Ders Olsun

Ve ramazana kavuştuk elhamdülillah. Ramazan’ı Edeb Ali’nin Osman Gaziye nasihatı ile karşılamak istiyorum.. Bu yüksek edeb sahibi zatın öğütleri, sadece siyasiler için değil, hepimiz için değerli ve anlamlıdır.

AK Parti yeni dönemde Demokrasi, Değişim ve Reform vaad ediyor ya, kongre sonrası ortamı da bu vesile ile bu nasihat ışığında değerlendirmekte yarar var.

Kuşkusuz AK Parti’nin vaad ettiği bu şeyler daha önce yok değildi, bunları daha da geliştireceğini söylüyor.. Yani halkın daha çok sesine kulak verecek, değişime açık olacak ve bazı şeyleri yeniden düzenleyecek. Devlette bunu daha etkin bir şekilde gerçekleştireceğini söylüyor ama bunu önce kendinde gerçekleştirmesi gerekir..

Bu talebe çok büyük bir destek vardı ama MKYK listesine yansımamıştı bu ilkeler.. Neden böyle oldu bilmiyorum.. Biz kendimizi değiştirmeden olmaz. Önce bizim kendimizi değiştirmemiz gerekiyor..

Bakın buraya kadar bir şekilde geldik, ama bundan sonra böyle devam edemeyiz.. Eski hal muhal, ya yeni hal, ya izmihlal.. Köklerine yabancılaşmadan yenilenmeye ihtiyacımız var.

AK Parti’nin en büyük zaafı ciddi bir muhalefete sahip olmaması.. CHP’den ya da ötekilerden kaçanların toplamı AK Parti’yi iktidara taşımaya yeter gibi bir anlayış var sanki. Biraz dini söylem, biraz tarih ve konjonktürel ekonomik ve siyasi başarılar ve tabii hepsinden öte Allah’ın yardımı ile bu iş bir şekilde gidiyor.

Bana kalırsa işler layık olduğumuzdan daha iyi gidiyor.

Hiçbir politikacı, “bize kimse karışamaz, bize kimse akıl vermeye kalkmasın” diyemez. O zaman bu işi yapmayın efendim! Hakaret etmesin, iftira etmesin, tehdit etmesin, ama herkesin söz söyleme hakkı vardır. Elbette partilerin ve STK’ların birer yöneticisi vardır. Kararı verecek onlardır. Ama unutmamak gerekir ki, siyaset vekalet müessesesidir. Halktan vekalet alamazsanız taahhütlerinizin bir değeri de kalmayacaktır. Nasıl esnafın velinimeti müşteri ise, siyasetçinin de veli-i nimeti halktır.  Her siyasetçi halkın sesine kulak vermek zorundadır.

Bakın bizim Pendnamelerimizde bu konunun çerçevesi nasıl çizilmiş, sadece bir örnek olsun diye Edeb Ali’nin Osman Bey’e nasihatını veriyorum: “Ey Oğul!.. Beysin, bundan sonra öfke bize; uysallık sana. Güceniklik bize; gönül alma sana. Suçlamak bize; katlanmak sana. Acizlik, yanılgı bize; hoş görmek sana. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana. Kem göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana. Ey Oğul!.. Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana.

Ey Oğul!.. İnsanlar vardır şafak vaktinde doğar, gün batarken ölürler. Unutma ki, dünya sandığın kadar büyük değildir. Dünyayı bize büyük gösteren bizim küçüklüğümüzdür. Bu yolda nazarımızı sonsuzluğa dikip; büyük yürümek ve büyük ölmek gerek. Bu yolda hırs, diken; benlik ve kibir, engeldir oğul. Sakın hâ kendine takılmayasın ve kendinde boğulmayasın. Teklik sadece Allah’a mahsustur, tek başına karara durup hoyrat dünyanın dayanılmaz ağırlığını kaldırmayasın. İşlerini ehil kişilerle, ehil kişilere danışarak tutasın. Danışırsan yol alırsın, danışmazsan yolda takılıp kalırsın oğul.

Oğul! Güçlüsün, akıllısın, söz sahibisin; ama bunları nerede, nasıl kullanacağını bilemezsen, sabah rüzgârında savrulup gidersin. Bir dem gelir bir tekmeyle dünyaları yıkacak olursun. Bir dem gelir yerdeki karıncaya mağlup olursun. Güç hayvanda bile mevcut. Akıl sadece anahtar. Anahtara takılmayasın. Aslolan anahtarın açacağı kapılardır. Kapıların ardında hazineler, kapıların ardında sır vardır. Sırlar ki, ebedî muştuları koynunda barındırır; sonsuza kavuşturur. Aklını kullanıp dünyadayken Cennet’in kapılarını aralayasın oğul.

Öfken ve benliğin bir olup aklını yener! Dâima sabırlı, sebatlı ve iradene sahip olasın. Azminden dönmeyesin. Çıktığın yolu, taşıyacağın yükü iyi bil. Her işin gereğini vaktinde yap.

Öfke ateş, öfke âfet, öfke şeytandır oğul. İnsanoğlu dağları devirir; ama öfkesine mağlup olabilir. Öfkeyle savaşı daima taze tutmak gerekir. Sabırsız olmaz oğul. Sabırsız menzile varılmaz. Kaf Dağı›na sabırsız ulaşılmaz. Vazifen çetin, yükün ağırdır oğul. Hizmette önde, ücrette geride olasın. Vazifenin en ağırına tâlip olmaktan kaçınmayasın. Vazifenin ağırlığı Yaradan›ın kullarına ihsânıdır. Oğul, açık sözlü ol!.. Her sözü üstüne alma, gördüğünü söyleme, bildiğini bilme, sözünü unutma, sözü söz olsun diye söyleme. Bizler nefreti eritmek için, muhabbetin asâletini dünyaya yeniden hâkim kılmak için çıktık yola. Bu yolda utanacak bir şeyimiz yoktur. Muhabbet yolunun gizlisi saklısı yoktur oğul.

Ama altının değerini sarraf bilir; sözünü muhatabına göre ayarlayasın. Câhilin karşısında altınlarını çamura atmayasın. Yiğit olan kördür, kötülüğü görmez. Sağırdır, kem sözü işitmez. Dilsizdir, her ağzına geleni demez. Bildiğini de her yerde ayaklar altına sermez. Yunus gibidir o; yüreği muhabbete, gönül ibresi hakikate ayarlıdır. O bir defa söz verdi mi, onu nâmusu bilir. (…) Sevildiğin yere sıkça gidip gelme, muhabbetin kalkar, itibarın kalmaz. Düşmanını çoğaltma, haklı olduğunda kavgadan korkma! Bilesin ki; atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler! Her şeyin ortası makbuldür, sevginin de. Sevdiğini gereğinden fazla sevmeyesin. Sevgini de, sadece yüreğinin eline vermeyesin. En çetin imtihan “sevgi”yle olanıdır. “Kişi ne kadar bahâdır olsa da, muhabbete tuş olur” diyen atanın sözünü aklından çıkarmayasın. Böyle imtihan olmamak, istikbalde neslinden utanmamak için gecelerin bağrında, seherlerin aydınlığında duaya durasın. Senin ideallerin ve geleceğe dâir hedeflerin var oğul!.. Gönül adamı ömrünü boşa harcamaz, yüreğini ucuza satmaz, edep tâcını başından almaz. Gönül erinin her zaman yüzü yerde, gönlü göktedir. Haklı olduğunda kavga vermesini bilir. Kavgayı sadece bileğiyle değil, ilmiyle ve yüreğiyle yapmasını bilir. İyiliğe kötülük, şer kişinin kârı, İyiliğe iyilik her kişinin kârı, Kötülüğe iyilik, er kişinin kârı’ymış oğul! Ey Oğul!.. Üç kişiye acı: Cahillerin içindeki âlime... Zengin iken fakir düşene... Hatırlı iken itibarını kaybedene. Şunu da unutma! İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın. Osman!.. Sen bizim rüyâmız, sen bizim devâmız, sen bizim duâmızsın oğul. Dâima başın dik, alnın ak, gönlün pâk olsun. Ey Oğul!.. Zümrüt-ü Ankâ’nı iyi seç ki, Kaf Dağı sana yakın olsun. Yolun ebediyete kadar açık olsun. Ey Oğul!.. Yolun uzun, işin çetin, yükün ağır. Allah-û Teâlâ (cc) yardımcın olsun.” Ha burada anlatılanlar hepimize ders olsun. Selâm ve dua ile..

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!