Hüseyin Öztürk, hükümetin insanları kazanmak için asıl yapması gerekenin, gerçekleştirdiği icraatler ve hizmetleri yerinde ve sahada göstermek olduğunu, fakat bunun yerine muhalefet ile sözlü münakaşaya girerek asıl problemlerden koptuğunu aktarıyor.
Hüseyin Öztürk/Yeni Şafak
Yanlış yolun karanlığında
Siyasetin yönünü iktidar belirlemesi gerekirken, muhalefetin ergen hırsı karşısında onların seviyesine inerek, esas gündemi anlatamamaları anlaşılır gibi değil.
Muhalefet kasıtlı şekilde hükümetin yaptıklarını ve yapacaklarını gölgelemek için yanlış yollara gündemi sürüklerken, iktidarın bunlara cevap vermek için icraatlarıyla değil de laflarına lafla cevap vermesi siyasi fitneye katkı sunmaktır.
Muhalefet kanadında yer alan partiler daha kendi evlerinde birlik sağlayamazlarken, bunların ülkeyi yönetmelerini düşünmek, “düşünce” melekesine hakarettir.
CHP’ye umut bağlayarak iktidara geleceklerini sanan partilerin hangisi kendi içerisinde millete karşı güven verebilmektedir?
Cumhur İttifakı ve hükümet için böyle bir muhalefet bulunmaz fırsattır. Büyüğünden küçüğüne kadar bilyesi dağılmış rulman gibiler. Nerede ne zaman devrilecekleri belli değil.
İktidar bu dağınıklıktan istifade etmesi gerekirken, Onların seviyesine düşerek, yüzyıldır yapılmayan hizmetlerin, 20 yılda nasıl yapıldığını anlatamıyor maalesef.
Dünyada nicedir bilmiyorum ama Türkiye’de muhalefet, iktidarın icraatlarını külliyen görmezden gelip, milletimizin ufkunu karartmak için var güçleriyle çalışırken, bunun karşılığında iktidar yaptıklarını salonlardan anlatmaya çalışıyor.
“Salonlarda yapılmamalı mı” gibi bir soru soralım. Evet, yapılmalı ama siyaset ve icraat salonlarda değil, sahalarda anlatılır. En azından bizim ülkemizde.
Salonlara davet edilenler bellidir. İçinde iktidara oy veren insanlar az bulunur. Şık kıyafetler ve hususi zengin araçlarla gelirler, yerler, içerler, eğer hediyeler taşınabilecekse taşırlar yahut bırakıp çıkar giderler.
Haa bir de tanıdıklarıyla mesaj amaçlı fotoğraf çektirip altına da; “Çok verimli bir toplantı oldu” diyerek paylaşırlar. Verimi anlat deseniz anlatamazlar!
Şunu hesap etmezler. Görenler bu fotoğrafları hangi şartlar altında görüyor, nasıl mekânlardalar, hangi haldeler, ekonomik, sosyal, siyasal nasıl vaziyetteler diye düşünmezler.
Sanırlar ki, herkes kendileri gibi. Öyle değil işte!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı 20 yıldır iktidarda tutanlar, o salonlardakilerden çok uzaktalar. Asıl onlara ulaşılması lazım.
Muhalefet, kendi düştükleri yanlış yolların karanlıklarından bu insanlara sesleniyor ve çağrıda bulunuyorlar. Hayra koşanlar şer cephesine mecbur bırakılmamalı.
•
Tekrarlayalım. Siyaset salonlarda değil, sahada yapılır. Hükümet icraatları salonlarda değil, sahalarda ve yerinde anlatılır.
Şehir şehir, ilçe ilçe, belde belde, köy köy gezilir. Biz millet olarak her zaman devlet erkânını dinleme, anlama ve destek olma edebi ve kültürüyle mayalı bir milletiz.
İktidar bu mayayı daha çok karıp, daha çok kendilerini anlatmaları gerekirken, muhalefetin yalan, yanlış, iftira yüklü eleştirilerine hizmetle değil, makamdan cevap verilmesi, milletimiz tarafından kayda değer bulunmaz. Bulunmadığını son seçimde gördük.
Ezcümle:
Makam, mevki, para, şan, şöhret, imtiyaz; kişinin kimliğinde, inancında, ideolojisinde, hayata bakışında doğal olarak vazgeçilmesi zor bir “BEN” etkisi yapar ama bu etki, siyasetçide ve bürokraside çok tehlikelidir.