İsraf etmek fiili Arapça’da sınırı aşmak anlamına gelmektedir. Bunun, sapkınlıkta ve azgınlıkta sınırı aşmak olduğu söylenebilir. Ölçülü harcamada bulunmamak da israftır. Kur'an’da helal olan bir [şey] üzerinde normalin üstünde tasarrufta bulunma anlamına gelmediği söylense de şu ayet bu yaklaşımı doğrulamamaktadır: “Ve onlar ki, harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler; ikisi arasında orta bir yol tutarlar.” (Furkan, 25: 67). Bu yazıda, genel olarak israfın değil ama onun fail kalıbı olan müsrifin, Kur'an’da siyasal zeminde nasıl kullanıldığını Firavun örneği üzerinden ortaya koyacağız.
Kur'an’da israf kelimesi, birçok yönüyle, Allah inancına karşı gelerek normal sınırın dışına çıkmak anlamına gelmektedir. Müsrif; bu çok yaygın olan anlamıyla imana karşı koyarken şiddet gösteren ve Allah’ı inkârda ileri giden kimse olmaktadır: “Firavun ve kavminin kendilerine işkence etmesinden korkuya düştükleri için Musa'ya kavminden bir gurup gençten başka kimse iman etmedi. Çünkü Firavun gerçekten yeryüzünde ululuk taslayan (bir diktatör) ve müsrif idi.” (Yunus, 10: 83). Mısır’a hicret edip orayı yurt edinen İsrailoullarından Musa’ya inananların az olmasının sebebi, Firavun’un azgınlığından ve hükmündeki katılığından korkmalarıdır. Firavun’un taşkınlığı onu müsriflerden, yani Allah ve risaletine karşı gelmekte ileri gidenlerden olmaya dönüştürmüştür. Yine onun müsrifliği, kibir içindeki zulmü ve fesadı ceberrutlukta haddi aşması anlamındadır.
Firavun’un çevresinden, imanını gizleyen inanmış kişinin hikâyesinde de Firavun’un müsrif oluşundan söz edilmektedir: “Bir de Firavun, ‘Bırakın beni, öldüreyim Musa'yı da o Rabbine dua etsin. Çünkü ben onun, dininizi değiştirmesinden veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmasından korkuyorum.’ dedi. Musa da, ‘Ben hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığınırım.’ dedi. Firavun ailesinden imanını saklayan bir adam da şöyle dedi: Bir adamı, ‘Rabbim Allah' dediği için öldürecek misiniz? Halbuki o size Rabbinizden delillerle gelmiştir. Hem o bir yalancı ise yalanı kendi aleyhinedir. Fakat doğru ise size yaptığı tehditlerin birkısmı olsun başınıza gelir. Şüphe yok ki Allah müsrif bir yalancıyı doğru yola eriştirmez.” (Mümin, 40: 26-28). Ayetten anlaşılan, öncelikle Firavun’u sonra da benzerlerini ve çevresini içine alan yalancı müsrifleri, Allah’ın hidayete eriştirmediği gerçeğidir. Firavun ve çevresi, Musa’nın peygamberliğine ve Allah’a imana karşı çıkanların en şiddetlisiydiler. Müşrik kimse Allah’a ortak koşmasıyla kendine karşı en aşırı giden kişidir. Bu ayetteki müsrifliği haksız yere çok kişiyi katleden ve kan döken kişi olarak da yorumlayanlar olmuştur. Firavunun kişiliğinde hem şirk hem de sayılan zulümler mevcuttur. Söz konusu müsrifliğin küfürde aşırı gitmek olduğu da ifade edilmiştir.
Şüphesiz Allah’tan başkasına tapmaya davet eden müsriflerin hepsi cehennemliktir (Mümin, 40: 43). Siyasal müsrif olan Firavun ve ileri gelenleri de onlardandır ve şu ayet de bunu açıkça ortaya koymaktadır: “Onları ateşe çağıran öncüler kıldık. Kıyamet günü onlar yardım görmeyeceklerdir.” (Kasas, 28: 41).