Siyasal İslam soruları

Hayrettin Karaman

Sayın Emre Kongar'ın Cumhuriyet'te bir yazısı çıkmıştı; araya başka konular girdiği için kendi adıma vermek istediğim cevap bugüne kaldı.

Sayın Kongar üç soru soruyor ve ardından ekliyor:

"Bu sorulara Siyasal İslam'ın temsilcileri tarafından verilecek dürüst yanıtları soğukkanlı bir biçimde tartışabilirsek, Siyasal İslam'ın ve demokrasinin Türkiye'deki ve dünyadaki ilişkisini ve geleceğini de daha salim bir biçimde değerlendirebiliriz diye düşünüyorum."

Ben siyasal İslam'ın temsilcisi olarak değil, İslami ilimler okumuş ve özellikle de fıkıh alanında uzmanlaşmış bir Müslüman olarak aşağıda bu üç soruyu yazacak ve cevap vereceğim. Ancak çok yaygın olarak kullanılmasına rağmen benim hem "siyasal İslam" terim ve kavramına hem de "onun bir temsilcisi" olduğuna itirazım var.

Eğer siyasal İslam terimi ve bunun ifade ettiği mana İslam gerçeğine uygun olsaydı "sosyal İslam", "ekonomik İslam", "kültürel İslam", "hukuksal İslam..." terim ve kavramları da rahatlıkla kullanılabilir ve böylece ortaya birden fazla İslam çıkardı. Halbuki tarihte ve günümüzde din olarak bir tane İslam vardır ve bu din, iman, ibadetler, helaller ve haramlar yanında muâmelâtı da ihtiva etmektedir. Muâmelât kısmının içinde ise bugünkü terimlerle "siyaset, hukuk, ekonomi, sosyal düzen..." mevcuttur. Bu konuda belli başlı İslam mezhebleri de ittifak halindedir. İslam'ı yalnızca iman, ibadet ve ahlaktan ibaret görmek, diğer alanları dinin dışına çıkarmak genel kabul görmeyen bazı modernist yorumcuların işidir. Tarihten günümüze kesintisiz gelen İslam anlayışına göre din, hayatın tamamını kapsamaktadır. Buna göre İslam'ın kapsama alanından bir parçayı çıkarıp buna mesela "siyasal İslam" demek tutarsız olur, bu terimin gerçekte karşılığı bulunmaz.

Bu parçalara ayırma ve parçaya göre isimlendirme isabetli olmamakla beraber bazı alimlerin ve gurupların, hal ve şarta, ihtiyaca, meydan okuma durumlarına bakarak İslam'ın –diğer parçalarını, unsurlarını göz ardı etmeksizin- bir alanı ön plana almaları ve vurgulamaları söz konusu olabilir. Saîd Nursi merhumun İmanı, Mevdudi ve Seyyid Kutub'un "hakimiyet" kavramını vurgulamalarını burada örnek olarak hatırlayabiliriz.

Siyasal İslam olmayacağı gibi bunun temsilcisi de olamaz. Temsilcilik, asıl yetki sahibinin bunu vermesi ile gerçekleşir. Asıl yetki sahibi "ümmet" veya bir grup ise temsil yetkisini bunlardan almayan bir şahıs temsilci olamaz.

Kendilerini İslamcı olarak ifade edenler veya kendilerine bu sıfat yakıştırılanlar olabilir; bu takdirde de o kişiye "İslamcı" demek uygun olur ve vereceği cevap kendini bağlar, kendini temsil eder.

Cevabını gelecek yazıya bırakmak kaydıyla sayın Kongar'ın sorularını veriyorum:

1) Bir insan hem Müslüman hem de demokrat ve laik olabilir mi?

2) Siyasal İslam için, demokrasi ve laiklik sadece bir sandık mekanizması mıdır, yoksa devamlı bir yaşam biçimi olarak da kabul edilebilir mi?

3) Kendini Müslüman olarak tanımlayan bir kadın başını açmakta, tesettüre girmemekte özgür müdür?

YENİ ŞAFAK