Siverek’te “Demokrasi” Konulu Seminer

Özgür-Der Siverek'te alternatif eğitim seminerleri Murat Başaran’ın “Seküler Bir Yönetim Tarzı Olarak Demokrasi” ile başladı.

HAKSÖZ-HABER

Özgür-Der Siverek Temsilciliğinde alternatif eğitim seminerleri Murat Başaran’ın “Seküler Bir Yönetim Tarzı Olarak Demokrasi” ile başladı.

Başaran’ın sunumundan notları ilginize sunuyoruz:

Bu yıl gerçekleştireceğimiz alternatif eğitim seminerlerinin birici bölümü olarak; Çağdaş fikir akımları ve bunlara alternatif İslami kavramlar üzerinde duracağız inşallah.

Kısaca bilgi vermek gerekirse, her kardeşimizin seminer sırası 2 haftadan oluşacak ve ilk hafta genel olarak çağdaş kavram irdelenecek ikinci hafta da ise alternatif İslami kavram üzerinde durulacak inşallah.

Bende bu bağlamda bu hafta sizlere demokrasi kavramını açıklamaya çalışacak ve önümüzdeki hafta ALLAH izin verirse “İslam’da yönetim ve sosyal adalet” konusuyla seminerimi bitireceğim inşallah.

SEKÜLER BİR YÖNETİM TARZI DEMOKRASİ

Demokrasi en basit şekilde, tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikalarının belirlenmesinde ve şekillendirilmesinde eşit haklara sahip olduğu, seküler bir yönetim biçimidir.

Köken olarak Yunanistan’a, Atina’ya dayanır. Yunanca Demos (halk zümresi) ve Kratos(yönetim) kavramlarının birleşmesiyle oluşmuştur. Basit tabirle ilk kez halkın yönetimi anlamında kullanılmıştır.

Teoride halkın yönetimi olarak tanımlanan demokrasinin ilk örnekliği olan “Atina Demokrasisindeki” uygulamaya baktığımızda “Demos” yani halk zümresi olarak kastedilen grup toprak sahibi zenginlerdir. Atina’da yaşayan köleler, kadınlar ve vatandaş olmayanlar oy kullanma hakkına sahip değillerdir. Tabir caizse balık baştan kokmuştur.

Dünyada en çok kullanılan ama içeriği en az bilinen bir kavram olarak demokrasi çeşitli atıflar yapılarak açıklanmaya çalışılmıştır.

Bu atıflar:

Çoğunluğun yönetimi

Azınlık haklarını güvenceye alan yönetim

Fakirin yönetimi

Soysal eşitsizliğin yok edildiği yönetim

Fırsat eşitliğini sağlayan yönetim

Kamu hizmetlerinde bulunmak için halkın desteğine dayanan yönetim

Son madde oldukça manidardır çünkü Türkiye gibi ülkelerde “Kamusal Alan” dayatmalarıyla kendini halka nispet eden yönetimler halka çeşitli yasak ve baskılarla muamele edip zalimleşmekten de geri durmamaktadırlar.

DEMOKRASİNİN TARİHİ GELİŞİMİ

Demokrasinin halkın tamamını kapsadığı iddia edilse de ilk çıkış tarihinden itibaren çeşitli sınırlamalarla kendini var etmeye çalışmıştır.

Atina’da oy kullanma hakkının sadece toprak sahibi erkeklerle sınırla kalması, Fransız devriminden sonra yapılan seçimlerde belli oranda vergi verenlerin yalnız oy kullanması, ABD’de bağımsızlığın ilanından sonra gerçekleştirilen seçimlerde sadece beyazlara oy hakkının verilmesi, tüm dünyada 19. Yüzyılın sonlarına kadar kadınların oy kullanma hakkının olmaması ve günümüzde de kendilerini demokrasiye nispet eden yönetimlerin içinde bulundukları derin açmazların, bu yönetim biçiminin sınırlılıklarını ortaya koyduğu inancındayız.

DEMOKRASİ MODELLERİ

Klasik demokrasi:  Atina demokrasisi olarak da bilinir. Tüm kararlar bütün vatandaşların üye olduğu meclis tarafından alınır. Burada tüm vatandaşlardan kastedilenlerin sadece toprak sahibi erkekler olduğunu daha önce de belirtmiştik. Ayrıca bu meclis üyeleri, günlük işlerinin neredeyse tamamını kölelerine yaptırdıkları için aldıkları kararların ne kadar yerinde kararlar olabileceği de farklı bir tartışma konusudur.

Koruyucu Demokrasi: Ortaçağ yönetimlerinden çıkmaya çalışan Avrupa toplumlarının 18. ve 19. yüzyıllarda hükümetlerin zorbalıklarından korunmak için kullandığı bir yoldur. Bu yöntemde de tüm güçler (yasama-yürütme-yargı) tek elde toplandığı için sınırlı bir yöntem olarak kabul edilmiştir.

Kalkınmacı Demokrasi: Bireyin ve toplumun gelişmesini esas alır. Tüm bireylerin yönetime direk katılmalarıyla “özgür” olabileceklerini savunur ancak oluşan yönetime itaat etme fikri ile çelişir.  Örneğin herhangi bir durum karşısında aleyhte oy kullanan insanların da çoğunluğun aldığı karara uymak zorunda olmaları bu modelin açmazlarındandır.

Liberal Demokrasi: İktidarın bireyler tarafından belirlendiği ve iktidarın bireysel haklarla sınırlandığı bir yöntemdir.  Tüm fikirlerin var olduğu bir rekabet ve siyasi eşitlik prensibine dayanan seçimlerle temsili bir yönetim oluşturulması fikrine dayanır.

Sosyal Demokrasi: Komünist rejimlerde görülen demokrasi çeşididir. Liberal demokrasi ile ekonomik sistem bakımından ayrışırılar. (özellikle özel mülkiyet meselesi) bu sisteme göre hiçbir siyasi parti ve siyasal herhangi bir oluşum denetlenmemelidir. Denetimsizlik bu sistemin açmazlarının başında gelmektedir.

DEMOKRASİ İLE İLGİLİ KAVRAMLAR

Cumhuriyet: cumhuriyet bir rejim, demokrasi ise onun uygulanış biçimidir. Demokratik cumhuriyet olabileceği gibi, sosyalist cumhuriyet, Oligarşik cumhuriyet, Dini cumhuriyet biçimleri de uygulamada hayat bulmuşlardır.

Demokratik cumhuriyeti kendi kelimeleriyle anlatacak olursa karşımıza şöyle bir tanımlama çıkıyor; bir ülkenin gerçekten demokratik bir cumhuriyet olması için, gönüllü birlikteliklerle bir arada bulunan halkların tüm kesimlerinin kendi hür iradeleriyle yönetim ve denetim süreçlerine katılmaları gerekmektedir. Bu tanımlamaya uyan çok az “demokratik” ülke var ve bu ülkelerin neredeyse tamamı kendilerini demokratik olarak görmektedirler. Burada soruyoruz. Hangi demokrasisi gerçek?

Sekülerizm: Başka bir deyişle dünyevicilik…  Bu kavram Demokrasi ile koyun-koyunadır çünkü sekülerizm çağdaş kavramların neredeyse tamamının sırtlarını dayadıkları temel kavramdır. Dini hayatın dışına atmak sekülerizmin temel felsefesidir. Devlet yönetiminin tüm dinlere eşit mesafede yaklaşması söyleminin altında yatan temel gerçek de Allah’ı yönetimin dışında tutmaktır.

Güçler ayrılığı:  bu kavram iktidarın (yasama-yürütme-yargı) farklı kurumlar tarafından paylaştırılması noktasında olumlu bir kavramdır.  İktidarın tek elde toplanmasıyla oluşabilecek olumsuzlukların önlenmesi için uygulanabilecek bir sistemdir.

DEMOKRASİNİN ARAÇLARI

PARLEMENTO, SİYASİ PARTİLER, ANAYASA, SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI VE KOLLUK KUVVETLERİ GİBİ ARAÇLAR DEMOKRASİNİN KULLANDIĞI ARAÇLARA ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLEBİLİNİR.

Burada adı geçen araçları günlük hayatta da çok fazla gördüğümü için açmayacağım ancak 2. seminerimizde ayrıca değineceğiz inşallah. Ancak burada kolluk kuvvetleriyle ilgili olarak Aristo’nun söylediği bir söze değinmek sanırım “organik” biber gazı ile toplumsal gösterilere müdahale eden ve genellikle de son gramına kadar biber gazlarını kullanan kolluk kuvvetlerinin durumunu açıklamak için gereklidir.

Bir tartışma da Aristo “muhafızlardan kim bizi muhafaza edecek” diyor. Bu gerçek bugün bile kendini göstermektedir zira kolluk kuvvetleri ya iktidarın borusunu öttürüyorlar veya ellerinde bulunan ileri teknolojik silahlarıyla sivil iradenin karşısında bir tehlike olarak duruyorlar. Bu iki durum da demokrasi tarihi boyunca kolluk kuvvetlerinin demokrasi içindeki yerlerini sürekli bir tartışma konusu haline getirmiştir.

DEMOKRASİNİN UYGULANMASINDAKİ FARKLI GÖRÜŞLER

Çoğulculuk Görüşü: Adından da anlaşılabileceği gibi çoğunluğa göre hareket edilen görüştür. Buradaki temel sıkıntı %51’in %49’a tahakkümüdür. Burada oranlar değişkendir sadece uç bir örnekle bazen haksızlığın ulaşabileceği boyutları açıklamaya çalıştık. Bu nedenle çoğunlukçu görüşün temel açmazı bu durumdur.

Elitizm (seçkincilik): Bu görüşte de oy kullanma durumu vardır ancak halk sadece kendilerini hangi elitin yöneteceğini seçer. Yani toplum yönetenler ve yöneticilerden oluşmaktadır ve değişmeyen yönetilenler değişmeyen yöneticiler arasında bir seçim yapmak durumundadırlar.

Marksist Görüş: Toplumu sınıf tabanlı düşünen bir görüştür ve sınıfsal farklılıkların ortadan kalkmasıyla demokrasinin uygulanabileceğini savunur. Bu görüşte sınıfsal farklılıkların ortadan kalkmasının özel mülkiyet hakkının ortadan kaldırılmasıyla sağlanabileceğine inanır. Sınıfsal farklılıkların ortadan kaldırılması düşüncesi o kadar abartılır ki; aile kurumu bile ortadan kaldırılmaya çalışılır. (anne baba eş çocuk gibi olgular yok edilip tek tip bir toplum oluşturma ideali vardır.)

Yakın tarihteki uygulamalara bakıldığında (bizzat kişilerden bilgi aldık) tüm vatandaşlar 8 saat çalışıp işleri bittiğinde bir somun ekmek ve bir şişe votka ile evlerine gönderildikleri görülmektedir.

SONUÇ OLARAK

Buraya kadar demokrasinin tipik özelliklerini açıkladık ve yer-yer eleştirdiğimiz kimi noktalardan bahsettik. Doğrusu demokrasinin çeşitli handikaplarından bahsetmeden, çağdaş kavramlara bakışımızı da netleştirmek adına Kuran’da DİN kavramına değinmek istiyorum.

Din kelimesi dyn kökünden gelmekte ve sözlükte; üstünlük, eğemenlik, hüküm ve hakimiyet gibi anlamlara gelmektedir.

Kavram olarak ise 4 farklı şekilde tanımlanmaktadır: 

1- En yüce güce teslim olma, itaat etme ve oyun eğme

2- Ahiret, ödül ve ceza günü

3- Hüküm, adet, şeriat ve kanun

4- Allah’ın gönderdiği hak din

Bu tanımlamalardan en yüce güce teslim olma, boyun eğme ve kanun, hüküm, adet şeriat tanımlamalarını ele aldığımızda görüyoruz ki; kişinin hayatını şekillendiren, kişiye yön veren ve kişinin bu bağlamda teslim olduğu her fikir veya ideoloji o kişinin dini hükmündedir.

Kaldı ki; dini oluşturan unsurlara baktığımızda  yüce bir hakimiyet, bu hakimiyete boyun eğip itaat etme, bu hakimiyetin şekillendirdiği inanç ve hükümler sistemine tabi olma ve tabi olup olmama durumlarına göre alınan ödül ve caza karşılıkları gibi unsurlar karşımıza çıkmaktadır.

Bu unsurların başta demokrasi olmak üzere diğer beşeri sistemlerde de var olmaları durumu bu beşeri ideolojilerinde din formatında olduklarının bir göstergesidir.

Tam da bu noktada ALLAH Teala Mümin Suresinin 1. Ayetinde şöyle buyurmaktadır : “kafirler hoşlanmasalar da siz dini yalnızca ALLAh’a has kılarak O’na kulluk edin.”

Bu bilgiler ışığında çok fazla dillendirilen “İslam bir dindir, demokrasi ise bir yönetim biçimidir” safsatalarınında yersiz olduğunu bir kez daha görüyoruz.

Bizler demokrasiye çeşitli eleştiriler getirdiğimizde karşımıza çıkan bir başka savunma biçimi de “seçimimin neresi kötü” gibi söylemler oluyor. Unutulmamalıdır ki; seçim bir yöntemdir ve gayet doğal bir şekilde biz müslümanlar da bu yöntemi kullanabiliriz. Bizim burada karşı olduğumuz olay seçim değil seçim adıyla yapılan hak gaspıdır.

Hayatın tüm alanlarında olduğu gibi devlet yönetimi de ALLAH’ın mutlak hakim olduğu bir alandır ve bu hakimiyet alanını başka bir güçle paylaştırmak şirktir.

Sözün özü demokrasilerde yönetimsel egemenlik alanı ALLAHSIZLAŞTIRILARAK egemenlik ALLAH’tan alınıp insana verilmek istenmektedir.

Sonuç olarak demokrasi gibi seküler ideolojilerin tamamı ALLAH’ın hükümlerine karşılık kendi hükümlerini dayatan batıl düzenlerdir ve ALLAH TEALA maide suresinde ard arda şöyle buyurmaktadır…

44 …Şu hâlde, siz de insanlardan korkmayın, benden korkun ve âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.

45…Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, zalimlerin ta kendileridir.

47…Kim, Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse, işte onlar fâsıkların ta kendileridir.

Şüphesiz ALLAH ne söylerse doğru söyler…

 

Etkinlik-Eylem Haberleri

Bursa’da Suriye devrimi ve Gazze konuşuldu
"Sürünün İçinde Dijital Dünyaya Bakışlar"
Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi