HAKSÖZ-HABER
Özgür-Der Siverek Şubesi Halepçe Katliamını anmak ve dünyadaki diğer Halepçelere de dikkat çekmek için; “Halepçe – Kürdistan’da Zulmün Tarihi ve Adalet Arayışımız” başlıklı bir panel düzenledi.
Panel, Mithat Demirbaş’ın Kur’an tilaveti ve Ahmet Özgötürücü’nün okuduğu meal ile başladı. Daha sonra, “Dünyadan Halepçeler” başlıklı sinevizyon gösterisi sunuldu. Sinevizyonda Kürdistan’dan Filistin’e, Çeçenya’dan Bosna’ya, Doğu Türkistan’dan Suriye’ye ümmet coğrafyasından zulüm manzaraları gözler önüne serildi.
Özgür-Der Çocuk Kulübünün hazırladığı ve küçük çocukların dua okudukları etkinlikten sonra panele geçildi.
Panelistliğini Av. Serdar Bülent Yılmaz ve Arş. Yazar Hasip Yokuş’un, moderatörlüğünü ise Cemil Yeşildağ’ın yaptığı panel, Cemil Yeşildağ’ın giriş konuşmasıyla başladı.
Yeşildağ’ın konuşmasından satır başları ise şöyle:
“Halepçe Katliamı, batı destekli zalim Baas rejimini zulümlerinden sadece bir tanesidir. Sadece Kürt bölgesinde “enfal operasyonları” kapsamında 183 bin Kürt katledilmiş, onbinlercesi toplama kamplarına toplanmış ve zorunlu göç yüzünden onbinlerce insan vatanından göç etmek zorunda kalmıştır. Bugün Suriye’de yaşananlara baktığımızda geçen onca seneye rağmen baas rejiminin zalimliğinden hiçbir şey eksilmediğini görüyoruz.
Bugün Halepçe Katliamının yıl dönümü ve bizler Maide Suresi 8. Ayette belirtildiği üzere adil şahidliğimizin bir gereği olarak bu ve benzeri hiçbir katliama sessiz kalmayacağımızı ve sessiz kalınmaması gerektiğini dile getiriyoruz. Ancak ölümde bile farklı hesaplar peşinde olanların ve ölümler üzerinden siyasi rant devşirmeye çalışanların, yanı başımızda 300 binden fazla insanın ölümünü görmeden Halepçe Katliamını kınaması doğrusu inandırıcılıktan uzaktır.
Bizim için Halepçe Katliamı, Roboski Katliamı, Dersim Katliamı, Çinin Doğu Türkistan’da yaptığı katliamlar, Mısır’da zalim Sisi’nin yaptığı katliamlar, Filistin’de terörist İsrail’in yaptığı katliamlar ve Esed rejiminin yaptığı katliamlar aynıdır ve aralarında hiçbir fark gözetmeden tamamının karşısında durulmalıdır.”
Yeşildağ’ın konuşmasından sonra söz alan Hasip Yokuş ise şunlara değindi:
“Halepçe, Şeyh Osman’ın liderliğini yaptığı İslami Hareketin karargâhı konumundaydı ve hiç şüphe yoktur ki; kimyasal katliam için Halepçe’nin seçilmesinin altında yatan en büyük neden de buydu. Saddam rejimi Enfal operasyonları kapsamında yapmış olduğu zulümler özellikle batı tarafından tepki çekmesin diye böyle bir yola başvurmuştur ve nitekim başarılı da olmuştur. Saddam batılıların Petrol rafinerisi konumundaki Kuveyti işgal etmeyene kadar da Enfal ve Halepçe katliamları hiçbir batılı devletin dikkatini çekmemiştir. Ama iş çıkarların zedelenmesi boyutuna ve petrol yataklarının tehlikeye girmesine geldiğinde ABD 1. Körfez savaşı ile Irak’a müdahale etmiş ve bu tarihten sonra Irak asla huzur bulamamıştır.
2003 yılındaki 2. Müdahaleden sonra ise Saddam Rejimi devrilmiş yerine gelen yönetimler de huzuru sağlamak bir yana çeşitli dini gruplar arasındaki tefrikayı körüklemiş ve Irak adeta bir savaş meydanına dönüşmüştür.
Bataklıkta Üreyen Tekfirci Şiddet: IŞİD – DAİŞ
IŞİD’in takip ettiği siyasetin somut tezahürleri olarak Irak, Suriye ve Türkiye Kürdistan’ında Kürtlerin İslam’a ve Müslümanlara karşı tutumunu olumsuz etkilemiş ve Müslümanların hareket alanlarını daraltmıştır. Özellikle Kürt Ulusalcıları IŞİD üzerinden istedikleri algıyı oluşturarak Işide duyulan nefretin tüm İslam’a karşı duyulmasını sağlamaya çalışmıştır. Bu durum sadece Kürt coğrafyasında değil dünya çapında İslamofobik bir kampanyaya dönüşmüştür.”
Hasip Yokuş’un konuşmasından sonra söz alan Serdar Bülent Yılmaz ise şunlara değindi:
“Kürdistan’da yaşanan katliamların saymaya çalışsak sayılar yetersiz kalır. Özellikle Osmanlı devletinin dağılmasından sonra masa başında çizilen sınırların sebep olduğu bu katliamlar Kürdistan’la sınırlı değildir. Bütün ümmet coğrafyası bundan nasibini en acı şekilde almıştır. Kürtlerin de payına sayısız zulümler düştü. Yaşanan bu zulümlerden sonra bölgede dengeler değişti. Dün zulüm gören Kürtler Irak Kürdistanı ve Rojava’da iyi ya da kötü yönetimler kurdular. Ancak burada sormamız gereken bizi kimin yönettiği değil, nasıl yönettiğidir. Türkiye’de de çok ciddi değişimler oldu. Özellikle vesayet sisteminin geriletildiği bir dönem yaşıyoruz. Paradigmal bir değişimi ifade eden çözüm süreci umutlarımızı arttırdı.
Halepçe katliamı sonrası ümmeti sorumlu tutup, İslamcıların Halepçe katliamına sessiz kaldığını ifade eden çevreler çıtı. Oysa Halepçe’yi sırf dindar olduğu için anmaktan kaçınanlar ve uzun süre görmezden gelenler seküler Kürtçü çevrelerin ta kendileridir. Bu çevreler sırf Kürtçülük yapmadı diye Şeyh Said’i gerici bir ayaklanma yapmakla suçlayıp, bugünkü Kürt sorununun müsebbibi olarak gösteriyorlar. Öcalan bunu açıkça ifade ediyor. Cegerxwin, sırf idam sehpasında İslam’a ihale etmeye çalışanlar, bu katliamlarda batının rolünü görmezden geliyorlar. Yanı başımızda, Suriye’de hergün yeni bir Halepçe yaşanıyor, Mısır’da seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Mursi’ye yapılan darbe ve akabinde Müslümanlara reva görülen zulümlerin Halepçe Katliamından bir farkı yoktur.
Unutturmaya çalışanlara inat bizler yaşanan bu zulümlerin tamamını Ümmetin siyasal anlamda yokluğuna bağlıyoruz ve ümmet coğrafyasında yaşanan hiçbir zulmü diğerinden ayırmıyoruz.”
Konuşmasında dünya Müslümanlarının yaşadığı zulümlere sıklıkla değinen Yılmaz’ın konuşmasından sonra, Cemil Yeşildağ, katılımları için misafirlere ve panelistlere teşekkür ederek paneli sonlandırdı.