Sivas’ta Kardeşlik ve Dayanışma Gecesi’nin İkincisi Gerçekleşti

Özgür-Der Sivas Temsilciliği tarafından "Kardeşlik ve Dayanışma Gecesi"nin ikincisi Fidan Yazıcıoğlu Kültür Merkezi'nde düzenlendi.

Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği (Özgür-Der) Sivas Temsilciliği tarafından "Kardeşlik ve Dayanışma Gecesi"nin ikincisi Fidan Yazıcıoğlu Kültür Merkezi'nde düzenlendi. Programa, Özgür-Der Genel Başkan Yardımcısı ve Akit Gazetesi Yazarı Kenan Alpay, Anadolu Ajansı (AA) Afrika ve Ortadoğu Haberleri Yayın Yönetmeni Turan Kışlakçı ve Şair-Yazar Ali Değirmenci konuşmacı olarak katıldı.

Program Süleyman Kurşun’un Kur’an tilaveti ve mealiyle başladı. Daha sonra Özgür-Der Sivas Temsilciliği adına Sinan Ceran kısa bir konuşma yaptı. Ceran konuşmasında, Sivas davası tutsaklarından Cafer Tayyar Soykök’ün Kardeşlik ve Dayanışma Gecesi’ne gönderdiği mektuptan pasajlar okudu.

Kenan Alpay, burada yaptığı konuşmada, Türkiye'nin bu dönemde mazluma yardım eden bir ülke konumunda olduğunu söyledi. Dünyanın dört bir tarafında haksızlık olduğunu bunların da başında İslam coğrafyasının geldiğini belirten Alpay, "Suriye'de 100 binler katlediliyor, bu ölen insanların hesabını sormakla mükellefiz. Burada açık biçimde büyük bir zulüm ve haksızlık var" dedi.

Türkiye'nin kurulduğu günden bu yana muhacirler ülkesi olduğunu ve herkese kucak açtığını dile getiren Alpay, "Onun için bu ülkede sadece Türkler ve Kürtler yok. Biz mazlumun yanında, zalimin karşısındayız. Biz bir mazlum, mağdur ve muhacirin ihtiyacını giderdikçe, Rabbimiz de bizim ihtiyacımız giderecektir" diye konuştu.

Turan Kışlakçı ise İslam coğrafyasındaki insanların dost ve kardeş olduğunu, İslam'ın bütün insanları kardeş kıldığını aktardı. Muhacirlere, yetimlere, öksüzlere, mazlumlara sahip çıkmak gerektiğini vurgulayan Kışlakçı, şunları söyledi:

"Bu ümmetin Peygamberi muhacirdi, onun için muhacirine sahip çıkar, Müslüman olması şartı yoktur ama din kardeşimiz olursa aliyyül ala olur. Biz her yetime sahip çıkarız, çünkü bu dinin Peygamberi, Muhammed yetimdi. Her yetime sahip çıkarız ama yetimin Müslüman olması şartı yoktur. Bu din, bütün mazlumlara sahip çıkar. 100 yıl önce bu coğrafyayı böldüler parçaladılar. Bugün yeniden bu coğrafyanın haritalarını çizmek istiyorlar. Biz ırkçı, milliyetçi, renk ayrımı yapmadan, bu coğrafyada yaşayan bütün Müslümanlar, bütün dinler, bütün etnik yapılar, bütün mezhepler ortak hareket edip, bu coğrafyanın bir daha büyük acılar yaşamaması için buna engel olmalıyız. Bunun için milyonlara ihtiyaç yok, inanmış 100 kişiye ihtiyaç var sadece. İnanmış 100 kişi dünyanın kaderini değiştirebilir. Bize inanan 100 kişi yeter."

Gecenin son konuşmacısı Şair-Yazar Ali Değirmenci idi. Değirmenci, konuşmasına “Adı Nureddin Zengi Olan” adlı şirinden bir bölüm okuyarak konuşmasına başladı:

“…

Şimdi bir Ali büyüsün istiyorum tertemiz odalarında bir evin

Güzel ve soylu bir kadın

Toprağa inci gibi ateş gibi yaşlar düşürsün.

Şehrin en yoksul, en içli, en sakin adamına

Akrabalarının evinde büyüyen, kimsesiz büyüyen

Anne ve babasını bile hatırlayamadan büyüyen

Geceleri bacaklarını karnına çekip göğe bakan

Yıldızlara bakarak ağlayan, azarlanan, itilen

Bir adama evlenme teklif etsin, bir ev kursun, müthiş bir şiir…

Bir dünya kursun gelip bizi bulan, bize dokunan.

Bir sofra kursun Horasan’a uzanan Endülüs’ü çağıran

Berberi Tarık da olsun o sofrada, Farisi Selman da

Malcolm da olsun Rachel de Berfin de Şamil de

Taşları tencerede kaynatan, kapılara yakın yatan bir anne

Mekke’yi yeniden uyarıp sarmalasın, Nil’i öpsün

Bir çocuk doğursun

Adı Nureddin Zengi olan.

Babamın hüznünü anlasın, oğlumun gözü pekliğini

Herkes yoldan çekilsin

Kahire silkinsin İstanbul

Diyarbakır bir daha döşünü dövmesin

Bağdat’ın içine artık yassız girilsin

İblisin avanesi gebersin kahrından!

Allah’ım!

Şimdi âteşin bir âdiyat yükselsin şu sümsük çölün ortasından!”

Şiirden sonra, kardeşlik ve dayanışmaya kıymak isteyen küresel ve paralel güçlerin olduğundan ve bu kardeşliğe sahip çıkılması gerektiğinden bahseden Değirmenci, “Bu kardeşliği küçümseyen, incitmek isteyen, yolunu kesmek isteyen, boğmak isteyen emperyalistler var, onların yerli uşakları var. Bizim kardeşliğimiz yeryüzünün en görkemli bildirisidir. Yeryüzünün alnına çatılmış en büyük pankart Müslümanların kardeşliğidir. Ve bu değerler dizesinden daha değerli ve önemli yeryüzünde hiçbir şey yoktur. Yeryüzünde Allah rızası için direnmekten, Müslümanlarla birlikte olmaktan, didinmekten daha kıymetli hiçbir şey yoktur. Olamaz. Bu kardeşlik on dört asır önce de kolay kurulmamıştı. Bu kardeşliği inşa eden insan, Hz. Muhammed bir yetimdi. Şükür ki O insanın gergef işler gibi sabırla ördüğü bu birliktelik geldi bizi buldu. Allah için çalışan, Allah için direnen insanlar yeryüzünde tarihi ve coğrafyayı yeniden harekete geçireceğiz. Bugün Somali’de, Suriye’de, Afganistan’da, Myanmar’da, Mısır’da, Orta Afrika’da biz varız. İşte bu küresel ve paralel güçler bunun önünü kesmek istiyorlar.” dedi. Asrı Saadetten, Peygamberimizin yetimliğinden, ilk dönem Müslümanların kardeşlik ve dayanışmalarından çeşitli örnekler verdiği konuşmasına şöyle devam etti: “Fidel Castro, Che Guevera, Chavez bizim kahramanlarımıza kurban olsun. Suriye’nin incisi Abdulkadir Salih’e kurban olsun dünya. Esma Biltaci’ye kurban olsun. Esma’nın romanını kim yazacak, şiirini kim yazacak. Direnişte, cephede hayatın her alanını ayağa kaldırmalıyız. Suriye’de, Mısır’da, şehitlerimiz ve direnişimizle, koşuşturmamız ve cehdimizle yeni bir tarih şafağının eşiğindeyiz. İnşallah en büyük aktörler olarak tarihi yeniden yazacağız. Buna inanmalıyız. Kendi sesimizle kendi şarkı ve şiirimizi söylemeye devam etmeliyiz. Hükümetler, insanlar gelip geçicidir, aslolan fikrin önderliğidir, bizim çizgimiz, bizim yürüyüşümüzdür. Allah kendi dini için çabalayanlara yardım eder. Onu hak etmek için daha fazla çabalayıp, daha fazla çalışacağız. Hep elimizde kor bir ateş varmış gibi yaşayacağız. Gerektiğinde başımızı dağlara, ovalara vura vura yaşayacağız. Mülteciler gibi başımızı dalgalara çarpa çarpa yaşayacağız. Ama asla kendimizi, değerlerimizi küresel istikbara, emperyalistlere, yerli işbirlikçilerine ve uşaklarına asla satmayacağız.”

Gecenin sonunda “Kafkaslar’ın, Ortadoğu’nun, Afrika’nın sesi… Suriye direnişini gören tek müzik grubu olarak” anons edilen Grup Yürüyüş, yaklaşık 1,5 saat boyunca Sivaslı Müslümanların hislerine tercüman oldu. Yürüyüş’ün yoğun ilgiyle karşılaştığı dikkatlerden kaçmadı.

Gece Ali Değirmenci’nin kitaplarını, Grup Yürüyüş’ün ise albümünü imzalamasıyla sona erdi.

Etkinlik-Eylem Haberleri

Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi
Fetih Vakfından Suriyeli çocuklara kışlık mont yardımı
Özgür-Der’in Suriye halkına yönelik un yardımları sürüyor