Sivas’ta “Kardeşlik ve Dayanışma” Coşkusu

Özgür-Der Sivas Temsilciliği’nin “Kardeşlik ve Dayanışma Gecesi” adlı Programı 1 Mart 2014 Cumartesi akşamı Fidan Yazıcıoğlu Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.

Program öncesi Ali Değirmenci ve Kenan Alpay SRT Televizyonu’nda canlı yayın programında gündemi değerlendirdiler. 

Dernek salonunda oluşturulan sohbet halkaları program saatine kadar devam etti. Program saati geldiğinde gece, Furkan Camii İmamı Mustafa Kurt’un Kur’an tilaveti ve ardından mealini okumasıyla başladı. Sonrasında selamlama konuşmasını yapan il temsilcisi Burhan GÖKÇE, sözlerine: “Şeytanlaşanları ve Ebrehe’nin ordusunu taşlayan cennetin çocuklarını selamlayarak başladı. Bu tür moral ve motivasyon geceleriyle, yardımlarımızla, kardeşlerimizle dayanışmalarımızla cennetimizi inşa ettiğimizi unutmamalıyız. Haktan, adaletten yana tavır alarak Myanmar, Suriye, Mısır, Orta Afrika’dan direnişlerle yeniden tarih sahnesine çıkacağız” diyerek konuşmasını bitirdi. Gökçe’nin ardından sahneye Grup Yürüyüş çıktı ve ilk 3 eseriyle izleyicileri selamladı.

Gecenin ilk konuşmacısı Ali DEĞİRMENCİ, Sivas’ta yaşadığı güzel günler, biriktirdikleri kardeşlik, dayanışma vurgusu ile konuşmasına başladı. Bu kardeşlik ve dayanışmaya kıymak isteyen küresel ve paralel güçlerin olduğundan ve bu kardeşliğe sahip çıkılması gerektiğinden bahsetti. “Bu kardeşliği küçümseyen, incitmek isteyen, yolunu kesmek isteyen, boğmak isteyen emperyalistler var, onların yerli uşakları var. Bizim kardeşliğimiz yeryüzünün en görkemli bildirisidir. Yeryüzünün alnına çatılmış en büyük pankart Müslümanların kardeşliğidir. Ve bu değerler dizesinden daha değerli ve önemli yeryüzünde hiçbir şey yoktur. Yeryüzünde Allah rızası için direnmekten, Müslümanlarla birlikte olmaktan, didinmekten daha kıymetli hiçbir şey yoktur. Olamaz. Bu kardeşlik on dört asır önce de kolay kurulmamıştı. Bu kardeşliği inşa eden insan, Hz. Muhammed bir yetimdi. Şükür ki O insanın gergef işler gibi sabırla ördüğü bu birliktelik geldi bizi buldu. Allah için çalışan, Allah için direnen insanlar yeryüzünde tarihi ve coğrafyayı yeniden harekete geçireceğiz. Bugün Somali’de, Suriye’de, Afganistan’da, Myanmar’da, Mısır’da, Orta Afrika’da biz varız. İşte bu küresel ve paralel güçler bunun önünü kesmek istiyorlar.” dedi. Asrı Saadetten, Peygamberimizin yetimliğinden, ilk dönem Müslümanların kardeşlik ve dayanışmalarından çeşitli örnekler verdiği konuşmasına şöyle devam etti: “Fidel Castro, Che Guevera, Chavez bizim kahramanlarımıza kurban olsun. Suriye’nin incisi Abdulkadir Salih’e kurban olsun dünya. Esma Biltaci’ye kurban olsun. Esma’nın romanını kim yazacak, şiirini kim yazacak. Direnişte, cephede hayatın her alanını ayağa kaldırmalıyız. Suriye’de, Mısır’da, şehitlerimiz ve direnişimizle, koşuşturmamız ve cehdimizle yeni bir tarih şafağının eşiğindeyiz. İnşallah en büyük aktörler olarak tarihi yeniden yazacağız. Buna inanmalıyız. Kendi sesimizle kendi şarkı ve şiirimizi söylemeye devam etmeliyiz. Hükümetler, insanlar gelip geçicidir, aslolan fikrin önderliğidir, bizim çizgimiz, bizim yürüyüşümüzdür. Allah kendi dini için çabalayanlara yardım eder. Onu hak etmek için daha fazla çabalayıp, daha fazla çalışacağız. Hep elimizde kor bir ateş varmış gibi yaşayacağız. Gerektiğinde başımızı dağlara, ovalara vura vura yaşayacağız. Mülteciler gibi başımızı dalgalara çarpa çarpa yaşayacağız. Ama asla kendimizi, değerlerimizi küresel istikbara, emperyalistlere, yerli işbirlikçilerine ve uşaklarına asla satmayacağız.”

Sunucu Süleyman CERAN, Bosna’ya yaptığı ziyaretten resimlerle Suriye arasında kurduğu bağlarla beraber Hakan ALBAYRAK’ı  konuşması için davet etti.

Hakan ALBAYRAK, konuşmasına “Selam Terör Örgütü’nün selamı var(!)” diyerek başladı. Uluslaşma sürecinden, ümmetin parçalanış sürecinden, Türkiye’nin ikibinli yıllara kadar yaşadığı Kemalist vesayetten örnekler verdiği konuşmasında Bosna şehidi Selami YURDAN’ın kardeşinin de paralel yapı tarafından dinlendiğinden bahsetti. Küresel güçler ve yerli işbirlikçileriyle tıpkı geçmişte de olduğu gibi İslam dünyası ve ümmetle ilişkisini kesecek bir Türkiye’nin inşa edilmek istendiğini söyledi. Mavi Marmara şehitlerinin ailelerinin dinlendiğini bu ümmetin çocuklarının suni sınırlarla, psikolojik sınırlarla birbirinden koparılmaya çalışıldı. Boksör Muhammed Ali’nin kendisi gibi siyahi olan ama beyazları temsil eden bir boksörle yaptığı bir maçta rakibine eğer ben senden yediğim bir yumrukla yere serilirsem bu benim değil değerlerimin yerlere serilmesi anlamına gelecek. Sen benim kardeşimsin ben sana vururken sana değil senin ağababalarına vuruyorum. Biz de paralelci kardeşlerimize, kardeşim siz kimsiniz biz size değil sizin ağababalarınıza ABD’ye, İsrail’e, emperyalistlere vuruyoruz . Malcom X’in tarla kölesi ve ev kölesinden hareketle tarla kölesinin her fırsatta efendisinden kaçmaya çalıştığını; ev kölesinin ise kendisini sahibiyle özdeşleştirdiğinden o hasta olunca  “Biz hastayız” tutumundan ve özdeşliğinden hareketle paralel yapının sahipleriyle, aşağılık kompleksi sebebiyle girdikleri ilişkiden bahsetti. Abdulkadir Salih, Mursi, Heniye, Gannuşi  vs. harika adamlar, kahramanlarımız diyerek konuşmasını tamamladı.

Sunucu Süleymen CERAN, Libya’da gördüklerini fotoğraflar eşliğinde anlattıktan sonra sözü Kenan ALPAY’a bıraktı.

Kenan ALPAY, Allah’ın dinine yardım  edilmesi gerektiğini , nasıl yardım edileceğini bilmediği  ya da yapmadığı takdirde Allah’ın yardımını hak etmiş olamayız. Bu sebeple Allah’ın dinine nasıl yardım etmemiz gerektiğinin usulünü de düşünmeliyiz. Çünkü başımıza gelenler her zaman düşmanlarımız sebebiyle değil bizim kendi cahilliğimizden, nefsimizden, ya da birtakım hatalarımız bizi bazı kötü durumlara düşürüyor. Biz, ailemiz, yakınlarımız, cemaatim, ümmetim gerçekten Allah’ın boyasıyla boyanmış mıyız; o zaman her birimiz kendimize bu soruyu sormalıyız. Eğer gerçekten Allah’ın boyasıyla boyanmışsak bizden sadır olan her şey hakikati temsil edecek, haramlardan ellerimizi ve gözlerimizi, ayaklarımızı çekebileceğiz. Onun için bu konuda ciddi bir tefekküre ihtiyacımız var. Eğer böyle yapmazsak şeytan ve dostlarına, fıska meyledebiliriz. Biz Alah’a ve Rasulüne iman ettiysek şerefi kafirlerin yanında arayamayız. İzzet ve şeref tam tekmil bize aittir. Toptan Allah’ın ipine sımsıkı sarılırsak tefrikaya düşmeyeceğiz, dirliğimizi-düzenimizi kaybetmeyeceğiz ya da Allah’ın ipine sımsıkı sarılmadığımız için zelil ve rezil olarak; yeryüzünde hakir görüleceğiz, horlanacağız, itileceğiz, kakılacağız ve başka bir şey olacağız. Onun için Allah’ın kitabını okuyacağız. Bu görevi başkalarının üzerine atarsak öbür dünyada işimizi zorlaştırırız. Rabbimiz bizi bu kitaptan sorumlu tutacak. Bu kitabı anlamakla sorumluyuz. O zaman Allah’ın boyasıyla boyanmak ve Allah’ın boyasıyla nasıl boyanacağımızı daha iyi, daha güzel, daha sahih bir şekilde kavramak için Furkan’a Allah’ın kitabına sımsıkı sarılmalıyız. Kur’anı okurken iyiliğe, ihsana, şefkate, merhamete şahitlik etmek için okumalıyız. Şahitlik olmadan şehitlik olmaz.” Diyerek sözlerini tamamladı.

Son konuşmacının ardından sahneye yine Grup Yürüyüş çıktı. Birbirinden kıymetli eserleri seslendiren grup, “Paralel Şarkı” adlı eserlerini ilk kez Sivas’ta söyledi. Salonun tıka basa dolu olduğu, oldukça coşkulu geçen gece aynı coşku, tekbirler ve sloganlar eşliğinde sona erdi.

Program çıkışında Ali Değirmenci ve Hakan Albayrak kitaplarını imzaladı.

Etkinlik-Eylem Haberleri

Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi
Fetih Vakfından Suriyeli çocuklara kışlık mont yardımı
Özgür-Der’in Suriye halkına yönelik un yardımları sürüyor