Sivas'ta İsrail'i Protesto; Şehitlerimiz İçin Dua (FOTO)

Gazze'de devam eden İsrail saldırıları Sivas'ta protesto edildi. Şehit düşen kardeşlerimiz için bir de gıyabi cenaze namazı kılındı ve dua edildi.

HAKSÖZ-HABER

Gazze'de devam eden vahşete dönük geçtiğimiz günlerde basın açıklaması yapan Özgür-Der Sivas Temsilciliği 16 Temmuz 2014 gecesi çeşitli sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla bir kez daha bölgedeki vahşeti kınadı.

Özgür-Der adına basın açıklamasını Sinan Ceran yaparken Gazzeli şehitler için gıyabi cenaze namazının kıldırılmasını ve müteakiben dua yapılmasını da Furkan Camii imamı Mustafa Kurt Hoca üstlendi. Filistin-Gazze ile ilgili pankartların yanı sıra Esed ve Sisi’yi protesto eden pankartların da açıldığı eylem okunan basın açıklaması ve kılınan gıyabi cenaze namazının ardından sona erdi.

BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ:

Bismillahirrahmanirrahim

Kalbi Gazze’yle atan değerli kardeşlerimiz!

Filistin’in, Gazze’nin yine kan ağladığı bir günde, katil Siyonist rejimi lanetlemek her türlü şirkten, tuğyandan, zulümden, haksızlıktan ve adaletsizlikten beri olduğumuzu tevhid, adalet ve özgürlük mücadelesi veren izzet sahibi Gazzeli, Suriyeli ve Mısırlı kardeşlerimize sahip çıktığımızı göstermek, ümmet olma diriliğini ortaya koymak adına burada bulunmaktayız.

Allah yolunda dinleri, namusları ve her türlü ulvi değerlerini korumak adına kardeşlerimiz zalim, facir ve kafirlere karşı direnişleri ve ödedikleri bedellerle Ümmet’i diriltmeye devam ediyorlar.

Mazlum Gazze halkı topluca katlediliyor. İçerisinde hiçbir askerî üs bulunmayan; uzunluğu 40, genişliği 10 km olan Filistin'in Gazze şehrine tonlarca bomba yağdırılıyor. Bir haftadır İşgalci Siyonist Çete’nin Gazze’ye gerçekleştirdiği saldırılar sonucunda 200’e yakın Filistinli kardeşimiz şehit edildi.

Görkemli, vakur bir şehirdir Gazze. Tıpkı Halep, İdlip, Hama gibi. ‘’Suriye ve Filistin’’ zulme karşı adaleti, baskıya karşı özgürlüğü, zillete karşı onuru seçmiş bir coğrafyanın adıdır.

İsrail’i Güçlü Kılan

Şüphesiz İsrail’i işgalci, katliamcı, işkenceci, saldırgan ve dokunulmaz kılan çok sayıda faktör var. Siyonist ideoloji ve bu ideolojiyi hayata geçiren kadroların AB-ABD adına İslam coğrafyasında boşluğu doldurulamayacak kadar fonksiyonel bir icra merkezi olduğu malum. Ancak devasa bir savaş makinesi olarak donatılmış olsa bile İsrail’in bölgede hiçbir meşruiyeti ve makuliyeti yok. Bu meşruiyet ve makuliyet olmadığı ve bizzat haksızlık-zulüm üzerine inşa edildiği için her şeyden önce zayıftır, iğretidir ve bunun için de geçicidir.

İsrail’i bu kadar çok kan dökerek işgalini kalıcı kılmaya teşvik eden de bu meşruiyet yoksunluğundan kaynaklanan zayıflıktır zaten. Ama iş reel politik analize gelince İsrail’i AB ve ABD kadar işgal ve katliamlara teşvik eden bölgesel güç dengeleri ve işbirlikçi yönetimler olduğunu unutmamak lazım.

Mesela Mısır’da Sisi cuntasının Mursi yönetimini devirir devirmez giriştiği icraatlardan biri de Gazze’ye yönelik ablukayı Mübarek döneminden daha sıkı bir biçimde hayata geçirmekti. Refah sınır kapısının açılmamak üzere kapatılması, Gazze’ye yönelik tünellerin bombalanarak yıkılması başta olmak üzere Sisi cuntasının hayata geçirdiği her politika Filistin’e indirilmiş ağır bir darbeydi. Arkasına aldığı liberal, sosyalist, ulusalcı kesimlerle birlikte Sisi cuntası kimin adına Filistin’i güçsüzleştirmenin mücadelesini veriyordu? Mısır oligarşisinde temsil ettiği bütün bileşenlerle birlikte Sisi’yi Suudi Arabistan ve BAE’nden onları da ABD’den ayırmak mümkün değil elbette.

Esed-Baas rejimini ayakta tutmak saplantısıyla Suriye’yi kan gölüne dönüştüren İran ve Lübnan’daki uzantısı Hizbullah’ın her türlü çirkinliği içeren stratejileri Tunus’ta başlayan süreci boğan birincil faktör olmadı mı?

Devrim süreçlerini Suriye’de kanla boğup Mısır, Libya ve Tunus’taki çabaları eski rejimin saldırısına açan kanlı planlar ABD ve Rusya’dan önce İran ve Suudi Arabistan eliyle hayata geçirilmedi mi?

Bu sebeple tespit ve teslim edilmesi gereken ilk olgu şudur: İran ve Suudi Arabistan her ne kadar bölgesel çapta kendileri adına strateji yürütüyorlarsa da küresel planda biri Rusya adına diğeri de ABD adına taşeronluk üstlenmekteler. İsrail’i daha bir güçlü daha bir saldırgan kılan ve aynı oranda Filistin başta olmak üzere Suriye, Mısır, Irak ve Libya’daki Müslümanları zayıf kılan aktörler uzaklarda değil sanılandan daha yakınlarda çünkü.

İran ve Suudi Arabistan sözde Filistin davasını sahiplenme yarışı maskesiyle bölgesel ve küresel çapta bütün kirli, karanlık ve kanlı perdelemektedir. İşte bu maske İsrail’i güçlü, Filistin başta olmak üzere Suriye, Mısır, Libya, Irak, Yemen, Afganistan, Çeçenistan gibi beldeleri etnik ve mezhebi çatışmalara, siyasi kaos ve iktisadi açmazlara sürükleyerek zayıf kılmakta.

Bol Hamaset, Sıfır Eylem

Bu meyanda Türkiye’de fazlasıyla tuhaf, izahı imkânsız bir durum var. Hemen her çevre İslam coğrafyasındaki gelişmelerle alakalı bu arada hassaten Filistin’le alakalı gösterilmesi gereken duyarlılık, sorumluluk ve eylemi neredeyse Başbakan Erdoğan’a devretmiş gözükmekte. İslami ve insani sorumlulukların bir şahsın veya makamın omuzlarına yüklenmesi hiç kabul edilebilir bir şey değilse de ölü toprağı serpilmiş cemiyet ve cemaatler, aydın ve gazeteciler, dernek ve vakıflar bu durumu fiiliyata dökmekteler.

Son iki haftadır ‘nerede bu millet, insanlar neden sokaklara dökülmüyor” gibi sorular çokça yazılıyor, konuşuluyor. Ama başta bu soruları soranlar olmak üzere geniş kesimlerden ses soluk çıkmıyor. Ne bekleniyor? Majestelerinin sivil toplumu veya aydını-gazetecisi değilseniz neden ‘sahada’ değilsiniz?

Koca koca vakıflar, dernekler, platformlar, cemaatler, ağır ve muhterem abiler harekete geçmek, İsrail protestoları ve Filistin için yardım kampanyalar başlatmak için vahiy mi bekliyorlar yoksa? Süslü ve iddialı kurumlar, arkasında durulamayan iddialı nutuklar şimdi daha zor bir teste tabiler. Konfor ve şatafat sadece mevcut duyarsızlık ve tembelliği kavileştirmekle kalmıyor. Üzerine bir de kendini beğenmişlik ve hemen herkese akıl verme, rehberlik etme kibrini lütfediyor.

Her eylem yeniden diriltir beni” diyen bir neslin “her konfor biraz daha köreltir beni” formatına tebdili acılı ve acıklı bir hikâye olarak tarihe geçerse işte o zaman Filistin’e, Suriye’ye, Irak’a, Mısır’a, Afganistan’a değil asıl kendimize ağlama vakti gelmiş demektir. 

yaşanırken ambargo altındaki Gazze’de, sadece zorunlu insani ihtiyaç maddeleri değil aynı zamanda ilaç sıkıntısı da tekrardan baş gösterdi.  İnsanlar açlık ile mücadeleye etmeye çalışıyor. Gazze halkı iftar ve sahurda yiyecek yemek bulmanın derdine düşmüş durumda.

Kendisine hiçbir yaptırım uygulanamayan, dünyanın şımarık çocuğu İsrail dünyanın bu sessizliğinden de güç alarak, Filistin’i tamamen işgal etme ve Müslümanlardan ve İslami eserlerden temizleme amaçlı planlarının bir neticesi olarak, mübarek Ramazan ayı içerisinde bir yanda Gazze halkına bombalar yağdırıyor, öbür yanda Kudüs’teki imha operasyonlarına devam ediyor.

Bizler Sivaslı Müslümanlar olarak İsrail denen haydutlar çetesinin varlığını kabul etmediğimiz gibi, sadece kendileri için değil, tüm Ümmetin ortak değeri olan Kudüs ve Filistin’i canları ve malları pahasına savunmaya çalışan onurlu ve yiğit Filistinli Müslümanların mücadelelerinin sonuna kadar yanında olduğumuzu bir kez daha haykırıyoruz.

Biz biliyoruz ki, Filistinli Müslümanlar sadece yurtlarını savunmuyorlar. Aynı zamanda Ümmetin en önemli beldelerinden olan Filistin’i ve ilk kıblemiz olan Kudüs’ü savunuyorlar tüm imkansızlıkları, zayıflıkları ve kayıplarına rağmen. Filistinli Müslümanlar bir direniş destanı yazıyor yıllardır. Osmanlı’nın 1. Dünya savaşı sonrası terk etmek zorunda kaldığı Kudüs ve Filistini bizim adımıza, ümmet adına savunuyorlar.

4 yıldır yanı başımızda Suriye’de zalim Esad çetesi tarafından öldürülen kardeşlerimizin sayısı 300 bini geçmiş durumda. Yüz binlerce insanın akıbeti meçhul. En ağır işkencelerle öldürülen insanların haddi hesabı bilinmiyor. Kimyasal silahlar, varil bombaları ve her türlü ağır silahlarla kardeşlerimiz her gün evlerinde, köylerinde, camilerde kısaca vatanlarında ölümlere teslim olmuş durumdalar. Dünya sessizliğini koruyor ve diktatörlerden yana tavır almaya devam ediyor. Tüm bunlar gösteriyor ki işgalciler ve onların yandaşları münafık çeteler, İslam ümmetinin yeniden ayakları üzerine kalktığı, İslam’ın adaletle yeryüzünü şekillendirdiği günleri, biz Müslümanlara çok görüyor ve bu umutlarımızı yok edebilmek için hepimize en ağır bedelleri ödetmeye devam ediyorlar.                   

Orta Afrika, Endonezya, Mısır, Doğu Türkistan, Suriye ve Filistin’de yaşayan kardeşlerimizin egemen şeytani güçler ve onların iş birlikçileri tarafından nasıl bir zulümle karşı karşıya bırakıldıklarını gözlerimiz görerek, vicdanlarımız kanayarak sadece seyrediyoruz. Katil işgalci İsrail’in yaptığı katliamlar karşısında ABD, Rusya ve diğer emperyalist devletlerin oyuncağı durumundaki BM ise göstermelik açıklamaların dışında kılını dahi kıpırdatmamaktadır.

Oysa konu emperyalizme karşı onurlarıyla ve tertemiz alınlarıyla mücadele veren kardeşlerimiz olunca BM şemsiyesi altındaki emperyalist devletler hemencecik harekete geçmekte kardeşlerimizi “terörist” ilan edilmekte ve en donanımlı teknolojik silahlarla katletmektedirler.

Bizler İstanbul, Ankara, Humus, Kudüs,  Gazze, Kahire, Bağdat ile Şam arasında bir fark görmüyoruz. Suriyeli ve Mısırlı çocukların mazlumiyeti ile Gazzeli çocukların mazlumiyeti  aynı değerdedir. 

Zalimler pek yakında nasıl bir inkılapla devrileceğini elbette bileceklerdir. Alçak Siyonistler akıttıkları kanda pek yakında boğulacaklardır. Dünya zalimlerin yıkılıp gittikleri tarih sayfalarıyla doludur. Rabbimiz sebat eden, direnen Müslüman kullarına va’d ettiği güzel günleri bir gün verecektir.  

‘’Sakın Allah'ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma. O onları gözlerin donup kalacağı bir güne ertelemektedir.’’  (İBRAHİM SURESİ 42)

Bizler zalimlerin yüzlerine zulümlerini haykırmak ve onların kirlettikleri beldelerimizde onlara karşı mücadele etmekle yükümlüyüz.

‘’Size ne oluyor da, Allah yolunda ve 'Ey Rabbimiz! Halkı zalim olan şu kasabadan bizi çıkar; bize kendi katından bir veli (koruyucu, sahip) gönder, bize kendi katından bir yardımcı gönder' diyen zayıf düşürülmüş erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?’’  (NİSA SURESİ 75)

FİLİSTİN HALKIYLA DAYANIŞMA PLATFORMU 

Sivas Özgür-Der Sözcüsü Sinan CERAN

Etkinlik-Eylem Haberleri

Bursa’da Suriye devrimi ve Gazze konuşuldu
"Sürünün İçinde Dijital Dünyaya Bakışlar"
Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi