Eylemde okunan basın açıklamasının tam metni:
Bismillahirrahmanirrahim.
Kıymetli Sivas halkı, Sivas davasını ve oradaki zulmü, hukuksuzlukları hepimizin bildiği ama şimdi daha aciliyet kesbeden bir durum için toplandık. İlerlemiş yaşına ve birçok rahatsızlığı bulunmasına rağmen içeride tutulan Ahmet Turan Kılıç’ın özgürlük mücadelesi için burada toplandık. Sivas’ta davası laik-Kemalist sistem,sivil- askeri-bürokrasi, alevi gruplar ve sol seküler çevrelerin ittifakı elbirliği ile oluşturulmuş pişirilmiş bir içeriğe sahip. Bu sebeple Sivas davası mağduriyetleri üzerinde bir hegemonya oluşturuluyor meselenin konuşulmasına dahi izin verilmiyor. Yaşanan olaylarla hiçbir alakası olmayan insanlar 27 yıldır içeride tutulurken kamuoyu önünde mağdurların akrabalarının dahi seslerini duyurmaları imkansız hale getiriliyor. Sivas davası üzerinde hegemonya oluşturan çevrelerin Ahmet Turan Kılıç’ın özgürlük mücadelesine karşı da aynı ceberrut tutumu takındıklarını da görüyoruz. Olayların bu aşamaya gelmesinin en büyük sorumlularından Marksist Pir Sultan Abdal Derneği hemen Ahmet Dedeye özgürlük çığlığını susturmaya çalışmak için açıklama yaptı ve tabiri caizse “şecaat arz ederken sirkatin söyledi”. Şanal Saruhan Ahmet dede ile ilgili olarak ‘bu kişi hakkında 5 polis ve bir emniyet amirinin tanıklığının’ olduğunu devlet karşıtı slogan attığını söylüyor. Biz de tam olarak yıllardır bunu söylüyoruz. Dönemin koalisyon ortağı CHP’nin (o zaman SHP idi) baskısıyla bu polislere yalancı şahitlik yaptırıldı, slogan ise zaten komedi. Dönemin siyasi iktidarının baskısı ile oluşturulmuş bir yargılamayı örnek bir dava imiş gibi gösteren bu çevreler tamamen keyfi sebeplerle insanların mahkum edilmesini meşrulaştırmaya çalışarak vicdansızlıklarını da göstermiş oluyorlar. Ahmet dede için açıkça cezaevindeki gebersin diyorlar. Biz bu vicdanı olmayanlardan bir şey beklemiyoruz , Şanal Saruhanlardan, Pir Sultan Abdal Derneklerinden, mezhepçi fanatiklerden bir şey beklemiyoruz ve onları aklı selime de davet etmiyoruz. Vicdanı olmayanın aklı da olmaz.
Sorumluluk makamında bulunan insanlardan, bu mağduriyetin acilen giderilmesi noktasında beklenti olduğunu da hatırlatalım. Adalet bakanı Abdülhamit Gül başta olmak üzere bütün Adalet Bakanlığı sorumlularının bir kez olsun ellerini taşın altına koymalarını, mazlum bir müslümanın mağduriyetinin giderilmesi için gerekli çabayı göstermelerini bekliyoruz Bürokratik oyalanmalar, sol ve mezhepçi çapulcuların baskısından korkarak top çevirmeler sonucunda yaşanacak telafisi imkansız durumun vebalinden ne bu dünyada ne öteki dünyada kurtulamayacaklarını da belirtmek isteriz. Dile kolay 27 yıldır hapishanede tutulan bir insanın feryadına karşı ellerinizi vicdanınıza koyarak bu müslümanların problemlerini çözmek için çaba gösterilmesi elzemdir. Herkes düşünsün iradesi dışında bir insan bir kaç metrekarelik bir yerde bir hafta bütün özgürlüğü elinden alınmış bir şekilde yaşamayı düşünsün ve hatta denesin. Bu insanlar suçsuz yere haksız yere devletin kolluk kuvvetlerinin yargısının ve sol çevrelerin baskısı sonucu 27 yıldır içerdeler. Bir insanın iradesi dışında suçsuz yere bunca sene hapis yatması nasıl bir şeydir. Birileri de utanmadan ölene kadar çıkmasın diye tasallut oluşturmaktalar. Öyleyse biz de hiçbir oyalamayı kabul etmiyoruz. Müfsid çevrelerin baskılarından çekinerek bu zulmü görmezden gelenlerin artık bahanesi kalmamıştır. Bunlar kim oluyor da Bakanlık ve sorumluluk makamındakiler çekiniyorlar. Bunların hiç bir hakkı ve meşruiyeti yoktur. Eğer ki bu çevrelerin yürekleri varsa gelsinler davayı bir kere daha tartışalım neyin ne olduğu da ortaya çıkmış olsun. Bu bağlamda İslami STK ların ve cemaatlerin Sivas davası mağdurları için daha fazla sorumluluk alması gerekiyor. Eğer ki haksız yere hapis yatan bir tek müslümanını dahi içeriden çıkarmaya gücümüz yetmiyorsa vakıflarımızın, derneklerimizin,cemaatlerimizin, hareketlerimizin olmasının ne anlamı vardır. Ahmet dedeye suçlu olduğundan özgürlük istemiyoruz. Adil yargılamanın olmadığını mahkemenin verdiği cezanın bozularak Ankara tarafından ömür boyu hapse çevrildiği bir davadan bahsediyoruz. Olayın oluş biçiminden sonuç biçimine kadar tamamen siyasal terbiye edici ve Ahmet dede üzerinden bütün Müslümanları hizaya getirici bir anlayıştan dolayı buradayız. Bunun 10 yılını 28 Şubat sürecini başlatanlar ve devam ettirenler döneminde oldu. Peki 17 yılı nereye koyacağız. Halkın üzerine tank süren darbeciler mahkemeden müebbet cezası almalarına rağmen yaşları İleri sürülerek İsmail Hakkı Karadayı, Çevik Birler cezaevine konulmadılar. Ahmet dededen daha sağlam ve genç olmalarına rağmen üstelik. Ahmet Dedeyi bugün Sivas’ın ortasına bıraksanız evini dahi bulamaz o derece ilerlemiş hastalığı var. Eşi vefat etti cenazesine katılmasına izin verilmedi. 86 yaşında tekerlekli sandalyede yürüyebilen bir insanı tutmak hak mı? Biz eşitlik istiyoruz bu ülkede. Ahmet Necdet Sezer döneminde DHKP-C üyeleri cinayet işlemiş bu insanlar rahatsızlıkları gerekçe gösterilerek bırakıldılar. Hasta olanların bırakılmasına elbette karşı değiliz ama eşitlik istiyoruz. Onlardan hayatının son demlerine gelmiş Ahmet dedeye de aynı muameleyi istiyoruz. Biz buradan hodri meydan diyoruz. Sivas’taki olayların, yaşananların gerçek suçlularının ortaya çıkmasını istiyoruz.Ama ne Ahmet Dede, ne de içeridekiler bu olayın faili. Bu olayın peşini bırakmayacağız. Ahmet Dede özgür olana dek mücadelemiz devam edecek.
Son olarak burada özellikle altı çizilmesi gereken husus Sivas davası mahkumlarına yapılan hukuksuzluk ve mağduriyetlerin bir an önce giderilmesini gerektiğidir. Zira bu zulüm devletin ve hani hazırdaki hukuk sisteminin üzerinde kara leke olarak yaşatılmaya devam etmektedir. Mağdur ailelerin yaşadıkları ise cabası. Öte yandan Madımak’ta her kesimden insanın acılarının gerçek manada dindirilmesi isteniyorsa daha fazla mahkum, daha çok ceza, daha fazla intikam duyguları körüklenerek değil, İslam düşmanlığını rejim yandaşlığı ile besleyip büyütenlerin propagandalarından sıyrılıp gerçek faillere odaklanarak olur. Bu failleri ise dönemin devlet ricalinin içerisinde derinlerde olanlardan başkası değildir. Eğer bu davanın hakkı ile yeniden görülmesi gerektiğine kani olmaz; 1993 örtülü darbesinin, olaylarının araştırılmasını talep etmez; 28 Şubatçı, Ergenekoncu darbeci çetelerin yargılanmasına engel olmaya çalışır yani ne tür bir ülkede yaşamak istediğimize karar vermezsek içi boş “barış”, “sevgi” ve “insan hakları” sözcüklerinin ardından gelen “kan revan” edebiyatı bundan nemalananların fitneleri hiçbir zaman tükenmez.
Acıyı birlikte yaşayanlar Sivas’a gerçek manada ve dayanışma içinde sahip çıkarlarsa, yeni Sivas Olayları için cesaret toplamaya çalışanlar tasını tarağını toplayıp kaçacak yer ararlar. Hristiyanı Müslümanı ile farklı kesimlerden Mısır halkının meydanlardaki dayanışma örnekleri ve Suriye halkının müslümanı,Hristiyanı, Kürdü, Arabı, Nusayrisiyle köhnemiş ideolojiler ve onların müntesiplerine karşı olan direnişi bize bu konuda ders olmalı. Ve bu dersin ilk konusu ve İlk imtihanı Ahmet Dedenin serbest bırakılması için mücadele etmek olmalıdır.