Özgür Düşün ve Eğitim Hakları Derneği (Özgür-Der) Sivas Şubesi uzun yıllardan beri açık hak gasplarına uğrayan Sivas Demir Çelik Fabrikası işçilerinin sorunlarını gündeme taşıyan bir basın açıklaması yaptı. Fabrika işçilerinin bir kısmının aileleriyle birlikte katıldığı basın açıklamasını dernek şube başkanı Sinan Ceran yaptı.
Basın Açıklamasının Tam Metni:
YETER! SİVAS DEMİR-ÇELİK İŞÇİLERİNİN
HAK GASPINA BİR SON VERİLSİN ARTIK.
“Yememiştir hiç kimse/Elinin emeğinden daha hayırlısını diyerek/Şafak gibi alınlara terle yazılmış/Hakkın mutlak ölçüsünü/Elbet benim işçilerim çekecek/Emeğin kutsal direğine…” Erdem Beyazıt
Hayatı, yaşadığı dünyayı anlamlandırmak, yorumlamak, buna göre tavır almak, müdahil olmak Müslüman olarak yeryüzünde bir yer işgal ettiğinin bilincine varan her fert için gereklilik. Bu bilinçtir ki bazı Müslümanları bazılarından ayırır.
Ne var ki küreselleşen kapitalizmin dayattığı ilişki biçimlerinin doğurduğu haksızlar, modern dünyanın her renk ve dinden insana biçtiği gömlek ilk bakışta tüm bu farklılıkları ortadan kaldırıyor gibi. Ancak modern zamanların toplumlarını eşitleyen bu durum sadece emeğin, sermayenin, paylaşımın vs. oluşturduğu toplumsal ilişkilerde ortaya çıkan adaletsizlik ortak paydasında da birleşmiyor. Aynı zamanda yine aynı ilişki biçimlerinin hangi din ve gelenekten olursa olsun sunduğu hayat tarzında da ortaya çıkıyor. Bu biraz da modernleşmenin getirdiği tüketim alışkanlıkları, hayat tarzı sonucu ortaya çıkan bireyselleşme ve buna bağlı olarak sekülerleşmenin yaygınlaşmasıdır.
Biz müminler için emeğimizin ürünü olan kazanç, hakkın ölçüsü içinde kazanılandır.
Bir ülkenin fesada sürüklenmesinin temel nedenlerinden birisinin de ihtiyaç sahiplerine rızıkların adil şekilde dağıtılmaması, Allah’ın nimetinin inkar edilmesi ve mal-mülk itibariyle refahtan azıtan mütref takımının çoğalması ile irtibatlıdır.
Çalışan/çalıştıran tüm müminler ezenler takımına karşı, hakları gasp edilenlerden yana davranmak zorundadırlar.
Tabii ki ölçüyü yanlış yapan ve insanların emeklerinin karşılığını kısan ya da sömüren güç odaklarına karşı oacağız.
Emek sömürüsü gerçekleştirenler veya emeğiyle elde ettikleriyle azgınlaşanlar hem malı tek elde yığanlardır, hem Rabbani ölçülere isyanı teşvik edenlerdir.
Cehenneme yalnızca sömürenler ve halkı aldatanlar değil, namazı zayi edip şehvetlerinin, hevalarının peşine düşenlerde girecektir.
Halkın malına densizlik yaparak fesat yaygınlaştırılmamalıdır. Mal ve çocuklar nedeniyle Allah unutulmamalıdır. Rızıkta üstün kılınanlar ellerinin altında bulunanlara vermede eşit davranmalıdırlar.
5 Kasım 2015 tarihinde yapılmış olan mahkeme davayı bilirkişiye göndermiştir. Mahkemenin davayı sürekli ertelemesi, yetkililerin ve işverenlerin mahkemeyi öne sürerek işçileri sürekli oyalamaları taktiğinin doğurduğu mağduriyet işçileri isyan noktasına getirmiştir. Bir kısmının 3,5-4 aydır, bir kısmının ise 7 aydır maaş alamadıklarını düşündüğümüzde mağduriyetin boyutları daha net anlaşılabilir.
Maden yatağı Sivas’ın son fabrikası Demir-Çelik’te üretim bayramdan hemen önce 17 Eylül’de durdu. Mühendis ve beyaz yakalılarla birlikte 650-700 çalışanı ortada kaldı. Ne tazminat alabiliyorlar, ne maaş, ne de muhatap buluyorlar. Demir-Çelik’te üretimin durması yeni bir olay değil aslında. Fabrika, son 12 yıldır özelleştirmeden sonra 32 el değiştirdi. Arada 1 ay çalışıp duruyor. En uzun ara 3 Aralık 2014 ile 10 Mart 2015 tarihleri arasında yaşandı. O dönemde işçi arkadaşlarımız yağmur, çamur demeden yine meydandaydı. Sonra Valiliğin himayesinde anlaşma yapıldı. Bakan ve Vali ile protokol imzalandı. Fakat protokole uyulmadı ve birçok işçi kirasını, doğalgazını, borcunu ödeyemez oldu.
Vali Alim Barut, düzenlenen törende yaptığı konuşmada, Sivas’ın önemli kuruluşlarından bir tanesi olan Demir Çelik Tesislerinde kamuoyunun da yakından bildiği gibi bir kısım aksaklıklar olduğunu hatırlatarak, "Çalışmalar zaman zaman durdu ve işçilerimizin bir kısım ücretleri ödenemedi. Ama geldiğimiz noktada gerek işveren gerekse de işçi tarafı mutabakata vardı. Mutabakata göre işçilerimizin tüm alacakları işveren tarafından taahhüt edildi, ödenecek, çalışmaya başlandığında da protokoldeki takvime göre ödemeler yapılacak." dedi. "Tabi ki tesisin Sivas’ta bulunması nedeniyle Sivas Valiliği'ni de ilgilendiren bir husus. Her iki taraf da Valiliğin himayesinde anlaşmaya son noktayı koymak istediler. Biz de bu taleplerine cevap verdik. Şimdi iki taraf anlaşmalarını imzalayacaklar. Taraflar birbirine güvendiklerini protokolde imza noktasına geldiklerini bize beyan ettikleri için bu töreni düzenledik. İki tarafın da bu protokolün sınırları dışına çıkmamasını temenni ediyorum." demesine rağmen yönetimin anlaşmasının ertesi günü anlaşmayı ihlal ettiği unutulmamalıdır.
Burası 30 yıllık fabrika. Yatırım yapılmadığı için, işçi kardeşlerimiz hurdalar içinden malzeme seçerek üretim yapıyorlar. Öyle ki bırakın demir çelik işlemeyi, geri dönüşümlü hurdayı inşaat demiri yapıyorlar. Çalıştığında dakikada 2000 lira basan bu fabrika hem kapatılıyor, hem de işçi ekmek yiyemiyor.
Seçimden 3 hafta önce fabrika yönetimi bir maaşın %60 ını verelim çalışın diyerek emeğin karşılığını haksız ve çirkin bir pazarlığa çevirmiştir. Ancak daha kötüsü seçimden sonra ve iki gün önceki mahkemenin bilirkişi kararıyla beraber işçilerin fabrikayı çalışacak hale getirdikten ve üretime başladıktan sonra bir maaşın %20 sini vermeyi teklif etmiştir. Salı gününe kadar gelmeyenlerin iş akdinin feshedileceği tehdidinde bulunulmuştur. İzmir Ereğe Demir-Çelik fabrikasının çalışma bakanlığıyla yapılan anlaşmadan sonra, seçimlerden bir hafta önce çalışmaya başladı. O fabrikanın çalışmaya başlamasıyla beraber buradaki fabrikanın gözden çıkarıldığı bile söylenebilir.
Demir-çelik fabrikasının bir sorunlar ve belirsizlikler yumağı olarak büyümesinin sebeplerinden biri olarak Hizmet Cemaatinin ve unsurlarının bu sorunun bir müşkül olarak devam etmesindeki paylarının irdelenmesi gerektiğini de hatırlatıyoruz.
Bu durum bize bir hakikati bir kez daha kesin olarak göstermiştir ki, zalim sermaye çevreleri işçiler, emekçilere verdiği sözü asla tutmaz! İlk fırsatta onları ezmenin, alın terini çalmanın planını yapar! Emekçinin alın terini sömürerek şişen büyük sermayenin anladığı tek dil direniştir.
Ülkeyi ve insanımızı sınırsızca sömürme yetkisini kendinde gören sermaye sahipleri, emeğe karşı kendilerini kollayan bazı çerçevelerin de yardımıyla hoyratlıklarına devem etmektedirler. İfsada dayalı üretim biçimini köleleştirmek istedikleri halka dayatan, insanların yoksulluk ve yoksunluklarını rant ve sömürü düzenleri için fırsat bilen işçi ve alın teri düşmanı kapitalist yağmacılara emekçiler geçit vermeyecektir.