Sivas Olayları Mağdurları Serbest Bırakılmalıdır!

İlker Başbuğ'un tahliye edilmesiyle başlayan Ergenekon'u aklama sürecine eleştiren Özgür-Der Sivas Şubesi bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

Özgür-Der Sivas şubesi adına Sinan Ceran'ın yaptığı konuşmada Sivas mahkumları, Hizbuttahrir tutukluları ve Salih Mirzabeyoğlu üzerinden yapılan haksızlıklara işaret edilerek yapılan haksızlıkların giderilmesi istendi.

Basın açıklamasının tam metni:

Ne Kemalist Vesayete ne de Gülenist Vesayete İrademizi Teslim Etmeyeceğiz!

KEMALİST VESAYETİN AĞIRLAŞTIRDIĞI SİVAS OLAYLARI MAĞDURLARI SERBEST BIRAKILMALIDIR!

Sivas olayları davasının Sivas’taki sivil toplum örgütlerinin çabasıyla Cumhurbaşkanına taşınması ve DDK’ya götürülmesi çok önemli bir gelişme. Ancak 28 Şubat darbesine kadar en fazla 15’er yılla yargılanan mahkumların darbeyle beraber idamla yargılanmaları Kemalist vesayetin bir sonucudur. Kemalist vesayetin mahkemeler üzerindeki bu vesayetinin sebep olduğu tüm mağduriyetler hemen ve ivedilikle sonlandırılmalı, bu mağduriyetlere sebep olan yargılanmalıdır. Eski DGM ve yenilerde kaldırılan Özel Yetkili Mahkemelerin haksızlıkları derinleştirdiğinden şikayet edenler  yol açtığı tüm mağduriyetlerin hesabının sorulması için mücadele etmelidir. Bu sebeple Sivas Olayları mahkumları hemen serbest bırakılmalıdır.

YARGI ÜZERİNDEKİ GÜLENİST VESAYETİN SEBEP OLDUĞU HAKSIZLIKLARLA DA MÜCADELE EDİLMELİDİR!

1. 28 ŞUBAT DARBESİ SULANDIRILMIŞ VE SUÇLULAR AKLANMIŞTIR: 28 Şubat darbesi, Başörtülü üniversite öğrencileri üzerinden, İmam Hatip Liseleri üzerinden, Kuran Kursları üzerinden, namaz kılan ve eşi başörtülü/tesettürlü askeri personel üzerinden Türkiye Halkının İSLAMİ KİMLİĞİNE yapılmış açık bir saldırıdır. Bu saldırı ile Müslüman halkın en tabii, en sade özgürlük talepleri engellenmiş, çocuklarımızın Kuran öğrenmeleri dahi yasaklanmıştır.

Aradan geçen bunca yıla rağmen 28 Şubat Darbesinin faillerinden hala hesap sorulamamıştır. Bu darbenin Sermaye ayağı, medya ayağı, siyasi ayağı da olmasına rağmen bu gün sadece darbenin Askeri ayağından küçük bir gurup, yani 103 kişi hakkında dava açılabilmiştir. Darbenin diğer tarafları ise yargı önüne çıkarılamamıştır.

Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden 103 sanıklı davada ise 19 Aralık 2013 tarihi itibarı ile tutuklu sanık kalmamıştır. Suçun işlendiği tarihte karşılığı idam cezası olan, ama yasa değişikliği ile bu gün Haklarında Ağırlaştırılış müebbet hapis ile dava açılan tüm sanıklar, davanın devam ettiği mahkemece, dosyada bu sanıklar aleyhine -çok güçlü deliller olmasına rağmen-  tahliye edilmişlerdir.

Davada yargılanan sanıkların tümü suçu inkar yoluna gitmişler, pek çoğu da savunmalarını gerçek dışı bir zemin üzerine kurmuşlardır.

Paralel vesayetin 28 Şubat’ı tüm aklama çabalarına rağmen hükümetin 28 Şubat’ın tüm ayaklarıyla hesaplaşmayı deklare etmesi önemli. Ancak paralel vesayetle hesaplaşarak yargılamanın önündeki engeller kaldırılmalıdır.

2. İSLAMCILARA AĞIR CEZALAR YAĞDIRILMIŞTIR: Yakup Köse, Hizbut-tahrir, Salih Mirzabeyoğlu davaları gibi pek çok davadan İslami camianın sembolik isimleri ağır şekilde mahkum edilmeye devam ediyorlar.

"Yargı kılıfına büründürülmüş zorbalık evrensel hukuk ilkelerini çiğnemeye devam ediyor. Cebir ve şiddet içeren hiçbir eylem içinde olmamış kişilere yasalar eğip bükülerek ceza yağdırılıyor. Bugüne kadar tek bir silahlı eylemi bulunmadığı emniyet ve mahkeme belgeleriyle de ikrar edilmesine rağmen, Hizb-ut Tahrir örgütüne üyelik suçlamasıyla açılan davalarda hukuksuz ve mesnetsiz bir tutumla yargılanan insanlar hakkında ağır cezalara hükmediliyor. Ve şüphesiz bir yandan düşünce ve örgütlenme özgürlüğü alanında önemli gelişmeler yaşanırken, İslami kimliğinden ötürü suçlanan insanların gayet rahatlıkla ağır hapis cezalarına çarptırılmaları vicdanları yaralıyor.
"Sadece 2001 yılından bugüne 400 Müslüman hakkında yargılama yapılıyor. 1688 yıllık ceza mahkemeler tarafından verilmiş ve yargıtaya intikal ettirilmiş, 927 yıl ise hala mahkemelerde devam etmektedir. 

2011'de İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi 49 Hizb-ut Tahrir üyesi hakkında 117 yıl

2012'de Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi 4 Hizb-ut Tahrir üyesi hakkında 30 yıl

2013'de İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi 19 Hizb-ut Tahrir üyesi hakkında 119 yıl

2013'de Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi 5 Hizb-ut Tahrir üyesi hakkında 42,5 yıl

Ve son olarak 06 Aralık 2013 Cuma günü İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi 8 Hizb-ut Tahrir üyesi hakkında 67,5 yıl gibi ağır ceza vermiştir. Verilen bu cezalar Türkiye'de hukukun olmadığının açık göstergesidir. Bu Müslümanlara yönelik Düşman Ceza Hukukunun yürürlüğe konulması anlamına geliyor.

İBDA Hareketi lideri düşünür Salih Mirzabeyoğlu'da yürütülen tüm kampanyalara rağmen hala serbest bırakılmadı.

Üstelik ortaya çıkan tüm hukuksuzluklara rağmen.

2000 yılında Salih Mirzabeyoğlu’na idam cezası veren İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin (DGM) verdiği karardan sadece 2 yıl önce, 1998 yılında Adana Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü bir soruşturma ile ilgili gönderdiği yazıda, Salih Mirzabeyoğlu’nun kitap yayıncısı olduğunu ve hakkında herhangi bir suç unsurunun tespit edilmediğini belirttiği ortaya çıkmıştı.

Paralel vesayetin ürettiği tüm bu haksızlıklar derhal giderilmeli ve bu mağduriyetlere sebep olanlar hesap vermelidir.

BAŞBUĞ DIŞARDA, İSLAMCILAR İÇERDE

İlker Başbuğ, cezaevi çıkışında şunları belirtiyor: “Benim 26 ay hayatımdan çaldılar. Benim 26 ay hürriyetimden yoksun bıraktılar. (….)  Benim serbest bırakılmam bir başlangıçtır. Bütün kalbimle inanıyorum ki Silivri'de Sincan'da Maltepe'de benim gibi suçsuz bulunan arkadaşlarım da en kısa zamanda hürriyetlerine kavuşacaklardır. Bu olmazsa benim serbest kalmamın hiç bir anlamı olmaz. Ben ne kadar suçsuzsam içeride yatan arkadaşlarım da o kadar suçsuzdur. Bugün benim serbest bırakılmamda sunulan gerekçeler hepsi için de geçerlidir. “Sanal Ergenekon Terör Örgütü'yle”. Ama bu hakimlerde vicdan yok. Ben bunların vicdan taşıdığına inanmıyorum. Bu hasta insanların morale en çok ihtiyacı olduğu zamanda içeride tutulur mu? Vicdan yok, Allah korkunuz da mı yok.

“Özel Yetkili Mahkemelerin çukura gömülmesi tabi ki Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratikleşmesinde en büyük katkı olmuştur.”

Başbuğ’a soruyoruz: senin ömründen tüm yaptığın andıçlara, haksızlıklara rağmen 26 ay gitti. Sivas olayları mağdurları 21 yıldır haksız ve hukuksuz yere yatıyorlar, Mirzabeyoğlu 16 yıldır ve nice İslamcı onlarca yıldır bu vesayetin mağduru. Tüm bu haksızlıklar yaşanırken ve yaşanıyorken nerdeydiniz.

Bizler İslami ve İnsani taleplerimizi başkalarının inisiyatifine bırakamayız. Kimse bize altın bir tepsi içerisinde hak ve özgürlüklerinizi sunmaz, haklarımızı iade etmez. Bu nedenle kazanılmış haklarımızı kaybetmemek, hak ve özgürlük taleplerimizin önündeki engellerin kaldırılması için var gücümüzle mücadele etmek ve gerektiğinde meydanlara çıkmak üzerimize düşen bir sorumluluktur. Bir daha benzer darbelerle karşılaşmamak adına,  hak ve özgürlüklerimizin savunucusu ve talepkarı olmalıyız. Zira bu gün dahi darbe girişimlerinin farklı versiyonlarının hayata geçirilmesi çabalarını görüyoruz. Kemalist vesayetle hesaplaşıldığı gibi, paralel vesayetle de hesaplaşılmalıdır. Geçmişte yaşadığımız darbelerle yüzleşmek ve darbecilerden hesap sormak adına, bir daha benzer hadiseleri yaşamamak adına, herkesin üzerine düşeni yerine getirmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatmak istiyorum.

Basın Açıklaması Haberleri

Devrik Esed yönetimi hakkında İstanbul'da suç duyurusunda bulunuldu
İmam Buhari Vakfı: Halep'in fethi mübarek olsun!
53 STK'dan ortak proje: Kriz bölgeleri için tek havuz oluşturulacak
"İşgalci İsrail’in spor takımları turnuvalardan men edilsin!"
Türkiye’nin göç raporu yayınlandı